Öyle bir memlekette yaşıyoruz ki gündeme yetişmek çok zaman mümkün olmuyor. Gündem de zaten o gün için konuşulması, tartışılması gereken şeylerden değil bizatihi siyasi otoritenin konuşulmasını, tartışılmasını istediği şeylerden oluşuyor/oluşturuluyor. Çok zaman cambaza bak şeklinde bizim dikkatlerimiz suni konularla meşgul ediliyor, esas konuşulması, tartışılması gereken şeylerin ise üzeri bilinçli bir şekilde örtülüyor.
Geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanlığı okullarda takip edilecek yeni bir müfredatı kabul etti. Paydaşları ile iş birliği yapılıyormuş gibi göstermelik birkaç görüntü verildi. Müfredatın içeriği, neler getirip götüreceği üzerinde ciddi hiçbir tartışma yapılmadı. Cılız birkaç muhalif ses çıktı hepsi o kadar. Kırk yamalı bohçaya dönen ve her bakan değişikliği ile keyfi düzenlemeler, yap bozların yapıldığı bir eğitim sistemi, maalesef sistemsizliğin sistemi haline dönüştü. Kimse bu ülkenin gençliğini, geleceğini, eğitim sistemini ciddi manada düşünmedi, düşünmüyor. Herkes iktidardan aldığı siyasi güç ile fantezilerini denedi. Oysa bir eğitim sistemi her canı isteyenin istediği gibi değişiklikleri yaptığı yap boz tahtası değildir. Bir eğitim sistemi insana, ülkenin geleceğinin inşasına odaklanmalı; siyasi yandaşlara alan açmaya değil. Dünya medeniyet kurmanın temeli olarak gördüğü eğitime odaklanırken biz karanlığa doğru koşar adım gidiyoruz.
Kamuoyunda Cübbeli Ahmet diye bilinen kişi müfredat üzerine konuşuyor. Konunun uzmanları ya susuyor ya da konuşturulmuyor. Cübbeli Ahmet yüz yıl sonra istenilen yönde bir müfredat yapıldığını söylüyor. Artık dindar nesillerin yetiştirilebileceğini iddia ediyor. Ne demeli gerçekten bilmiyorum. Burada hedef tahtasına koyulan modern bilimdir. Bu bilimin yarattığı gelişmişliğe, aydınlanmaya düşmanlık ediliyor. Fatih Sultan Mehmet’ten sonra Osmanlı’daki ilim nasıl din merkezli hale getirilip asırlarca cahilliğin başkenti haline dönüşmüşse bu memleket, şimdi de benzer bir uğraş verildiğini görüyoruz. Tanzimatla başlayan yenileşme, Atatürk Türkiyesi ile devam etmiş ve cehaletle olan savaşımız büyük oranda zaferle taçlanmıştır. Bu kazanımların varisi olarak gideceğimiz istikamet ne Orta Çağ ne de Orta Doğudur!
Siyasi iktidarlar, hükümetler gelir gider. Eğitim politikası, devlet politikasıdır ve her siyasi iktidar değişiminde değişmez. Eğitim sisteminde atılan yanlış adımların, yapılan hataların telafisi çok zordur. Nesiller boyunca bunun acı faturasını öderiz. Akşamdan sabaha yapılan değişiklikler bize yarar sağlamaz. Bilimle, fenle savaş olmaz. Bu savaşta kazanan taraf olmamız mümkün değil. Savaş cehaletle, geri kalmışlıkla olmalı.