Cuma günü işe gelirken Muratpaşa Camisi?nden yükselen bir ses, beni düşünmeye sevketti.
Cami imamı ?Kırkpınar Başpehlivanları?ndan Cengiz Elbeye vefat etmiştir? diyordu.
Bir an durdum ve o güçlü cüsseli Elbeye gözümün önüne geldi.
1994 ve 1998 yıllarında iki kez Kırkpınar?da başpehlivan olan Elbeye, Antalya?nın adını en iyi şekilde temsil edenlerin başında geliyordu.
1998 yılında Ahmet Taşçı?yı yenerek başpehlivan olan Cengiz Elbeye?yi bir gazeteci olarak Kepez Üstü?nde karşılamıştık.
Binlerce Antalyalı başpehlivanın başarısını kutlamak için davul ve zurnalarla halay çekiyordu.
Omuzlarda şehir merkezine getirilen o büyük sporcuyu, davet etmek için adeta herkes sıraya girmişti.
Valisinden, belediye başkanlarına, emniyet müdüründen işadamlarına kadar herkes Elbeye?nin bu başarısını kutlamak için harekete geçti. Hiç kimseyi kırmayan Elbeye, davetlerin hemen hemen tümüne gitti. İşte bir basın mensubu olarak tüm bu davetlerde ve görkemli karşılamalarda bizzat yer aldım.
Ölümüne kadar sürekli adı anons edilen ve madalya için kürsüye çağrılan Elbeye?yi bu kez Muratpaşa Camisi imamı anons ediyordu. Ancak madalya vermek için değil, musalla taşına davet ediyordu O?nu.
Cengiz Elbeye gibi güçlü bir sporcuyu kimse tuş edememişti. Rakiplerini bir bir devirerek tüm dikkatleri üzerine çeken bir kişiydi. Kısacası herkes O?na imreniyordu. Yenilmeyecek gibi geliyordu herkese. Ancak o hiç beklemediği bir yerden yara aldı. Ata sporunun duayeni beyin tümörüne tuş oldu.
Elbeye?nin cenaze namazına kimler gelmedi ki. O?nu seven ve adını duyan herkes Muratpaşa Camisi?ne koştu. Son görevini yerine getiren Antalyalılar, üzerine düşeni yaptı.
Elbeye, Antalya?nın adını en iyi duyuran sporcuydu. Sporcu kimliğinin yanı sıra insanlarla ilişkileri son derece seviyeliydi. O, hemen hemen herkesin kalbinde haklı olarak yer edindi. Erken yaşta aramızdan ayrıldı. O?ndan daha çok başarı bekliyorduk. Ancak olmadı. Spor kökenli bir gazeteci olarak Cengiz Elbeye?ye Allahtan rahmet, kederli ailesine başsağlığı diliyorum. Güle güle Başpehlivan.