Antalyaspor ligin ilk yarısında sergilediği performansla spor kamuoyundan geçer not alamadı.
Düşecek takımların başında gösteriliyordu, Süper Lig’in ağırlığını omuzlayacak futbolcu sayısı da yok denecek kadar azdı.
Teknik direktörün biri gidiyordu, biri geliyordu.
Hal böyle olunca takım dikiş tutmuyordu.
Antalyasporlu futbolseverler gelecekten pek umutlu değildi.
Tabi tüm bu sorunların kaynağı takımın iyi yönetilememesiydi.
Haliyle yönetim ağır eleştiriler alıyor, gerekli yerde gerekli müdahaleyi yapamadığı vurgulanıyordu.
Kırmızı beyazlı camia devre arasını iple çekmeye başladı. Zira bu dönemde yapılacak takviyelerin umut olması bekleniyordu. Ancak burada da yönetim ağır kaldığı için eleştirilmeye başlandı. Sosyal medyada yönetime ve başkan Ali Şafak Öztürk’e yönelik eleştiriler her geçen gün daha yüksek sesle dillendiriliyordu.
Sonra bir anda her şey değişti.
Transfer haberleri peş peşe çıkmaya başladı.
Fedor Kudryashov, Veysel Sarı, Sinan Gümüş, Lukas Podolski, Adis Jahovic, Ersan Gülüm ve N’Dinga transfer edilerek gerekli yerlere gerekli müdahaleler yapıldı.
Bu transferlerden Lukas Podolski, Veysel Sarı ve Sinan Gümüş haberini ilk ben verdiğimde kimse inanmamıştı. Ancak haklı çıktım. Bugün kamuoyunu doğru bilgilendirmenin mutluluğunu yaşıyorum.
Gelelim bu transferlere ve buna onay verene.
Takımın kötü gitmesi ve sonrasında transferde ağır aksak hareket edilmesi sonrası eleştirdiğimiz başkan Ali Şafak Öztürk, bir anda silkelendi. Beklediğimiz başkanlık kimliğine büründü ve dümene geçti. Bütün transferlerle birebir ilgilendi, yıldız oyuncuların Antalyaspor’a gelmesinde başrol oynadı. Yani hem elini cebine attı, hem de ciddi bir zaman harcayarak kırmızı beyazlı takımda bahar havasının esmesini sağladı. Kendisini kutluyor ve devamını diliyorum.
Yapılan transferler sonrası sarf ettiğim sözü de bir kez daha yineleyerek yazımı noktalıyorum. Bu takım DÜŞ-ME-YE-CEK…