Geçtiğimiz hafta Antalya’nın batı ilçelerine yaptığım ziyaretlerin bir benzerini bu hafta doğu ilçelerine yapmayı düşünmüştüm.
Doğu ilçelerine gittik gitmesine ama bu ziyaret değil bir nevi mecburiyetti.
Bildiğiniz üzere 28 Temmuz’dan beri Manavgat’ta büyük bir yangın var. Yangın büyüdü, Akseki ve Gündoğmuş ilçelerine sıçradı.
Günlerdir söndürülmeye çalışılıyor.
Bütün dünyanın gözü kulağı burada.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu, bakanlar, milletvekilleri ve devlet yetkileri felaketin yaşandığı Manavgat’a gitti.
Evleri, gelecekleri, hayalleri alevlere teslim olan vatandaşın sorunlarına ortak oldular, dertleriyle dertlendiler.
Yanı başımızda yaşanan bu felakete elbette bir gazeteci olarak duyarsız kalamazdık.
O yüzden ‘gitmek mecburiyetinde kaldım’ dedim.
Günlerdir söndürülemeyen yangın alanına Antalya Ticaret Platformu (ATİP) Başkanı Muhteşem Kabasakal, başkan yardımcısı Metin Tektaş ve sevgili meslektaşım İdris Taş ile gittik.
Bu kente gönül vermiş bireyler olarak ‘ne yapabiliriz’ diye düşündük. ‘Kimleri harekete geçirebiliriz, nasıl bir katkı sunabiliriz’ üzerine kafa yorduk.
Hep beraber alevlerin bulutlarla birleştiği Kızıldağ’a gittik, yangın söndürme ekiplerine destek olmaya çalıştık. Sürekli etkili ve yetkili kişilerle temas halindeydik. Antalya Milletvekili Atay Uslu ile de bir görüşmemiz oldu. Uslu, kısa bir süre sonra bulunduğumuz bölgeye geldi. Buradaki vatandaşları dinledi, yapılması gerekenleri not aldı. Ardından bakanlar, devlet görevlileriyle başladı bir telefon trafiğine. Kısa bir süre sonra devlet yetkilileri elindeki imkanları kullanarak deyim yerindeyse yangın bölgesini mesken tutan Uslu’nun verdiği adrese çok sayıda araç yolladı. Tabi bu arada bir helikopter ve bir yangın söndürme uçağı da sürekli olarak yangının olduğu zirvelere su taşıyordu. Yine onlarca itfaiye ekibi yangınlara müdahale ediyordu.
Burada dikkatimi çeken bir başka durum da neredeyse her ilden gelen yangın söndürme araçları oldu. Görevliler yorgun, bitkin ama inançlı alevlerle mücadele ediyordu. Tabi bölge insanını unutmamak gerekir. Savaş cephesinde gelebilecek tehlike için adeta teyakkuzda bekliyorlardı. Bir yandan görevlilere içecek ve yiyecek taşırken, bir yandan da ateşi söndürmek için insanüstü bir mücadele veriyorlardı. Bu birlik ve birliktelik kara duman bulutlarının içindeki umut ışığı gibiydi.