Dünyanın her yerinde, fakir halkın yaşadığı bölgelerde herkes misafirperverdir. Adamın zaten hiçbir şeyi yok, sana bir bardak çay veya bir dilim ekmek verse ne olur vermese ne olur. Ama parası olan, bir sürü alet edevatı olan kişiler (istisnaları hariç) asla paylaşmaz. O alet edevatının devamlılığı, bağlantıları ile dolu komplike bin türlü plan döner durur kafasında.‘Bana ne misafirperverlikten’ der. ‘Bunu yapınca yarın bana bir fayda sağlayacak mı’ diye hesap yapar. ‘Bu ekmek bana lazım’der. ‘Çayı da ben içeceğim’ der. ‘Çay biterse gidip çay almam lazım’ der. ‘Durduk yerde çay alırsam, kredimi ödeyemem’ der. ‘Kredimi ödeyemezsem kredibilitem düşebilir’ der. Beti benzi atar. Oysa, fakir köylüye, ‘kredibiliten yerlerde sürünüyor’ deseniz, ‘ne diyor bu’ diye bakar ve sorar: Bir bardak çay daha katam mı? Demem o ki ağırlamak, misafir etmek, genellikle yardım ettiği kişilerin gelecekte kendisine sağlayacağı fayda ihtimali ile orantılıdır. Trafikte kimse kimseye ‘buyur önce sen geç’ diye yol veriyor mu? Yine istisnalar dışında. Vermiyor. Şu gerçeği unutmayın. Parası olan adam, misafirlerini seçer. Parası olmayana tüm bir dünya misafirhanedir zaten. Bunun dili, dini, ırkı da yoktur. Tabii ki misafir etme turizmde bir başka. Turizmde en çok misafir ettiğimiz iki ülke; Rusya ve Almanya. Antalya vazgeçilmezleri. Bana göre Almanlar bize biraz daha yakın, Son yıllarda Rus ve Ukrayna vatandaşlarının da Türkiye’ye ve Antalya’ya olan ilgisi artıyor. Onları Antalya Havalimanına adım attıkları anda güler yüzlerle karşılıyoruz. Biz hep gülüyoruz, karşılığını tebessümle alıyorlar. Konforlu tesislerimizde rahat bir tatil geçirmeleri için her şeyi yapıyoruz. Rus tatilciler dün iki ayın ardından tekrar Antalya’ya geldi. Yine onları gülen yüzlerle karşıladık. Hoş geldiniz, Antalya’nın tadını çıkarın diyorum.