Teknolojik ilerleme ve sanayileşmede dikkatsizce ve duyarsızca davranılması, dünyadaki ekolojik dengeleri alt üst etti. Bunun sonucunda kirlenme, canlı türlerinin yok olması, enerji kaynaklarının tükenmesi, kullanılabilir tarım alanlarının azalması, hızlı nüfus artışı gibi çevre sorunları ortaya çıktı. Çevre sorunları, yaşamla ilgili gereksinimlerin karşılanmasını güçleştiren veya olanaksızlaştıran engellere ilişkin sorunlar. Bu engellere çevre kirliliği deniliyor. Hızla artan dünya nüfusu, plansız endüstrileşme ve sağlıksız kentleşme, bölgesel savaşlar, verimi artırmak amacıyla kullanılan tarım ilaçları, yapay gübreler ve deterjan gibi kimyasal maddeler yoluyla çevre kirliliği giderek artırıyor. Bunun sonucu olarak büyük oranda kirlenen hava, su ve toprak, canlılar için zararlı olabilecek boyutlara ulaştı. Çevrenin korunması tüm insanların kendini sorumlu hissetmesi gereken bir konu. Bu sorumluluğu taşıyan bilinçli ve nitelikli insan yetiştirme görevini üstlenen okula, dolayısıyla da okulun iş görenleri olan eğitimcilere bu konuda daha fazla sorumluluk düşüyor. Çünkü, bireylerin çevreye karşı olan bu sorumluluğu geliştirebilmesinin en etkili yolu eğitim. Çevre eğitimi ev, yaşadığınız bölge ve okuldur. Çevre eğitimi, çocuğun evinde ve yakın çevresinde başlamalı ve eğitim kurumlarında verilen eğitimle geliştirilmelidir. Eğitim konusunda ne kadar başarılı olduğumuz tartışılır. Geçen hafta Antalya’da Düden Şelalesi’nde yaşanan son çevre felaketi içimizi sızlattı. Çok geçmeden suçlular bulundu ve cezaları kesildi. Çevrenin korunması için yasal değişiklikler yapılarak cezaların daha da ağırlaştırılması gerektiğini düşünüyorum. İşletmelerin bir süre kapatılması ve para cezaları yetersizdir.