Deniz, kum ve güneş önemli bir çekicilik olsa da Akdeniz kıyısı ülkelerin tümünde bu potansiyel mevcut. Bunun yanında diğer çekiciliklerin devreye sokulması ve rekabetin artırılması için kültür çok önemli bir avantajdır. Çünkü kültürler birbirleriyle kıyaslanmaz, avantaj ve dezavantajları araştırılmaz. Türkiye turizm alanında kendine rakip olabilecek Akdeniz havzasındaki ülkelerle hemen hemen aynı iklim, kıyı, dağ, yaban hayatı, orman gibi doğal değerlere sahip. Ancak ülkemiz kültürel alanda rakiplerinin büyük bir bölümünde bulunmayan niteliklere sahip. Antik döneme ait kültür kalıntılarının yanı sıra, İslam kültürü ve Osmanlı gibi gizemli bir imparatorluğun varisi olması ülkenin çekiciliğini artırmaktadır. Fakat bu değerlerin hiçbiri tam anlamıyla turistik ürüne dönüştürülemiyor. Ülkemizde kültürel turizm uygulamaları müze ve ören yerleri ziyaretlerinin ötesine geçemiyor. Çünkü yalnızca müze ve ören yerleri ziyaretleri ile kültürel turizmi geliştirdiğimiz söylenemez. Antalya turizmin başkenti ve her yıl yerli ve yabancı milyonlarca tatilciyi misafir ediyor. Gerek turizm merkezlerinin içinde olan, gerekse de dışındaki ören yerleri ve müzelere yapılan ziyaretlerin yeterli olduğunu kimse söyleyemez. Tarihiyle Antalya açık hava müzesidir. Daha çok yabancı turistin bu müzeyi görmesini sağlamayız. Expo 2016 Antalya alanını bir müze olarak değerlendirebiliriz. ‘Mümkün değil olamaz’ diye düşünülmemesi gerekir. Alan özelleştirme kapsamına alındı ve 2022 yılına kadar yanılmıyorsam 5 ayrı bölüm halinde özelleştirilmesi tamamlanmış olacak. Sağlık alanı olarak planlama yapılsa da planlar her zaman değiştirilebilir. Bir plan değişikliği ile neden olmasın. Antalya’nın hastaneleri yeterli ve Masa Dağı üzerinde de ‘Şehir Hastanesi’ projesi var. Antalya’ya Expo alanında yeni bir müze projesi yakışacaktır. Antalya bunu fazlasıyla hak ediyor.