Dünya Sağlık Örgütü, COVID-19 adını, coronanın ‘co’su, virusün ‘vi’si ve disease (hastalık) kelimesinin ‘d’sinden, 19’u ise 2019’dan alarak türetti. Daha sonra bu salgının küresel ölçekli pandemi olduğu ilan edildi. Toplumsal ve ekonomik düzeni, kurumlara yönelik güven duygusunu sarsan, yerleşik değerleri örseleyen, belirsizlik, korku, endişe pompalayan, özellikle yeterli özeni gösteremeyen herkesi vuran, evrensel ve insanoğlunun varoluşsal bir krizi. Böylesi bir kriz, hemen hiçbir ülkenin, toplumun, ailenin hesabında olmayan bir felaket. Bilim ve teknolojinin bu denli ilerlediği bir dönemde hala kaynağı tam anlaşılamamış bir virüsün saldırısı karşısındaki ilk tepkiler inkar, şok ve şaşkınlık oldu. İnkar, başlangıçta tüm toplumların baş etmek zorunda kaldıkları ruhsal bir savunma tepkisiydi, sadece cehaleti değil böylesi bir dehşeti kabullenmekteki zorluğu yansıtıyordu. Öyle ki yeryüzündeki her bir insan tehdit altındaydı. Kamuoyundaki tartışmalar, korkmayanları korkutmaya yaradı ama zaten endişeli ve kaygılı insanları da bayılmanın eşiğine getirdi. Yaşadığımız süreçte bütün planlar, projeler, programlar, kısa, orta ve uzun vadeli hesaplar belirsiz bir tarihe ertelendi. Yüz binlerce sosyal medya paylaşımı ile zihinlerin alt üst edilmesi, televizyonların adeta 24 saat salgın sunumuna geçmesi ile ekranda görünme iştahıyla fırsat kollanması, söylentiler, yalanlar, uydurma haberler, korku, panik, depresyon, bir yandan hastane acillerine diğer yandan ruh sağlığı uzmanlarına koşmalar, vasiyetler, ekonomik kaygı, ödeyememe sorunları, gıda tedarikinde sıkıntılar. İlk şokun ardından insanlarda bir kabullenme, gerçeği soğukkanlı algılama, kendini ve ailesini kollama dönemi başladı. Devlet otoritelerinin getirdiği kısıtlama ve yasaklara uyum arttı. Öncelikle alınması gereken tedbirler tartışılmaya başlandı. Dezenfektan, kolonya, maske, gıda takviyesi adı altındaki bilumum malzemeler kapışıldı. Küresel ölçekteki sabit ruh hali korku ve belirsizlik oldu. Salgına yakalanabiliriz, en yakınımızdakileri, sevdiklerimizi kaybedebiliriz. Şu an bilmediğimiz bir süre boyunca birçok şey eskisi gibi olmayacaktır. Bu denli zorlayıcı bir durumda hepimiz yolumuzu kaybedebilir, bir türbülansta sürükleniyor hissine kapılabiliriz. Sözkonusu belirsizlik ve hastalık endişesiyle yaşadığımız korku, mutsuzluk, ümitsizlik, çaresizlik gibi duygular herkesi zorlayacaktır.