Devletin yapısı ve yönetimi hususunda konuşmak, eleştiri yapmak ve sorunlara çareler üretmek olağandır. İnsanların, yaşadıkları ülkenin kim tarafından, nasıl yönetilmesi gerektiği hususunda az ya da çok söyleyecek sözleri vardır. Toplumlarda yöneten ve yönetilenler olduğu müddetçe yönetilenlerin, kendilerini yönetenler ve yönetim biçimi hakkında konuşmaları, beğendiklerini övmeleri, beğenmediklerini yermeleri doğaldır. Bu anlamda, asıl amacı topluma hizmet olan ve aynı zamanda toplumun bir aynası olan siyaset kurumu, her zaman eleştirilerin merkezindedir.
Varlığını ve devamlılığını halka borçlu olan siyaset kurumu, toplumdan bağımsız olamaz. Bu nedenle toplumun beklentileri, talepleri ve ihtiyaçları da siyasetin yönünü ve yapısını belirlemede etkilidir.
Siyaset ve ahlak, kavram olarak hayatın her anında varlıkları ya vicdanen ya da fiziksel olarak hissedilen iki olgudur. Genelde siyaset, maddi olarak düşünüldüğünde elit kesimlere mahsus bir alan sayılabilir. Bu durum siyaset yapmanın maddi gerekliliklerinden ortaya çıkmıştır. Fakat asıl amacı topluma hizmet olan siyaset kurumu, doğası gereği toplumun bütün kesimleri ile doğrudan ilişki içindedir.
Siyasetçi yetkisini milletten alır, yaptıklarının ya da yapamadıklarının hesabını da millete vermek durumundadır. Siyasetçi halkının genel duruşundan ve sağduyusundan uzak kalırsa halkına karşı yabancılaşma tehlikesi ile karşı karşıya demektir ki bu da temsil yetkisi konusunda tartışmalara sebebiyet verecektir. Halk, seçtiği siyasetçinin kendini temsil
etmediği hissine kapılırsa ona bir daha yetki vermek istemeyecektir.
Üzerinde milletin hakkını taşıyan siyasetçiler ve kamu görevlileri her yönü ile şeffaf olmak zorundadır. Ülkemizde herhangi bir siyasi partide yönetici olduktan sonra milletvekili ve bakan olmuş birçok ismi sayabilirim. Yeni bir seçim oluyor, fakat seçilemiyor. Belli bir zaman dilimi sonrası seçilemeyenlerin bazıları kamunun bir kurumunda yönetim kurulu üyesi olarak atanıyor. Atamaları öğrendikten sonra içine sindirenler kadar sindiremeyeler de olduğu kanaatindeyim. Bu konuda benim görüşümü merak edebilirsiniz, sindiremeyenler tarafındayım. Hiç kimse ödüllendirilmemelidir. Bu durum da ülkemize özgü sanırım diğer ülkeler bizim gibi değil.