Gazeteci trafik kazası haberini alır. Olay yerine koşar. Ama halk kazanın olduğu yerde toplandığı için kazazedeye bir türlü yaklaşıp fotoğrafını çekemez. Ama, gazeteci bu. Deneyimli, becerikli ve zeki. Avaz avaz bağırmaya başlar: “Ben falan gazeteden geliyorum. Çekilin, yol verin. O benim babam. O benim atam. O bana yol gösteren, akıl veren hocam.” Halk çekilir ve bağıran gazeteciye yol açar. Gazeteci mutlu, zekasından dolayı gururlu. Kazazedenin başına gidip, fotoğraf makinesini uzatır. Bir de ne görsün? Yerde yatan kazazede, bir eşektir. Bizim gazetecilerimiz de, siyasetçilerimiz de maşallah “cin” gibidirler. Cinliklerinin sonucu genellikle işte böyle “eşek” misali sonlansa da fark etmez. Bu “cinlik” bizim genlerimizde var. Ama genlerimizde olan bir şey daha var: Rüşvet almak ve vermek, önüne geleni hortumlamak. Asırlardır atalarımız da, biz zavallı Anadolu çocukları da rüşvetle, soygunla, yalan-dolanla yaşayıp ölüyoruz. Sanıyorum, 17 tane imparatorluk kurmamızın en büyük nedeni de bu olmalı. Devletin en üst makamına sunulan bir rapor okumuştum. Bu raporda; “Devletin resmi dairelerinde açıkça halktan rüşvet istendiği, rüşvet verilmeden hiçbir işin yaptırılamadığı, ilmi, dini ve hukuki makamların ya akrabaya, ya eşe-dosta dağıtıldığı ya da parayla alınıp satıldığı ” anlatılmaktaydı. Yanlış anlaşılmasın. Bu rapor Koçi Bey’in 1631 yılında Padişah 4. Murat’a, Devlet’i Osman-i Âli’nin acıklı durumunu arz etmek üzere hazırlanmıştı. Sonra ne mi olmuş? Bugünkü “teftiş raporları” yazıldığında ne oluyorsa, 4 asır önce de aynısı olmuş. Padişah, Sadrazama “gereğini yapın” diye emir vermiş. Sadrazam da raporu, “gereği yapılmak” üzere çöp kutusunun yanına bırakmış. Onun içindir ki Osmanlı’nın şairleri bile aşkı sevgiyi öteleyip, rüşvet üzerine bir sürü şiir döşenmişler: “Selam verdim, rüşvet değildir deyû almadılar.” Bugün teftiş raporları hazırlamak ve gereğini yapmak gibi “ödev”leri olanlarla, 4 asır önce “ödev”ini yapanlar arasında pek fark yok. Neyse, burasını anladık da basınımız “ödev”ini nasıl yapıyor biliyor musunuz? Gayet iyi yapıyor. Adamına göre yazı, adamına göre yorum, adamına göre fotoğraf, adamına göre haber. Dürüst, akıllı ve becerikli yöneticileriyle bizleri öyle bir aydınlatıyorlar ki. Bu rüşvet-talan-hortum konularında kabahatin aslında milletvekillerinde veya bürokratlarda değil, “gen”lerimizde olduğu ortaya çıkıyor. Eh kabahatli “gen”ler olunca. Kim kime ne söyleyebilir ki? Bakın bakalım çevrenize. 4 asır evvel Koçi Bey’in yazdığı rapor, bugün hangimizi anlatmıyor? Koçi Bey’in padişah 1’inci Ahmet devrinden, 4. Murat devrine kadar Enderun’da (saray okulu) çeşitli hizmetlerde bulunduğu bilinmektedir. Koçi Bey Sultan 4. Murat ve Sultan İbrahim’e sunduğu risaleleri (eleştirel tarzdaki raporları) ile tanınır. Bu risale, kısa kısa yazılmış 22 bölümden oluşmaktadır. Koçi Bey önceki uygulamalardan sapmaları, geçmişte yapılan hataları ortaya koymuş ve birçok eleştirilerde bulunmuştur: “Evvelce beylik ve beylerbeyilik ve diğer padişah memurlukları memleket idaresinde iş görmüş, emektar, doğru ve dindar kimselere verilip, karşılığında bir akçe ve bir habbe rüşvet ve bahşiş alınmazdı. Bilhassa sancak beyleri ve beylerbeyleri yirmişer, otuzar yıl yerlerinde kalırlardı. Bu kadar karışıklık, fitne ve fesada, reayanın ve memleketlerin harap olmasına, hazinelerin ve malların azalmasına sebep, rüşvet şeytanı olmuştur.” Risale sonrası Padişah 4. Murat ilk olarak ülkede meydana gelen taşkınlıklara son vermek amacıyla taşkınlık çıkaranların faillerini ve onların işbirlikçisi vezir ve devlet adamlarını ortadan kaldırmıştır. (Vezir-i Azam Recep Paşa’nın idamı, Deli İlahi’nin öldürülmesi, Köse Mehmet Ağa’nın ve Defterdar Mustafa Paşa’nın idamı, İznik Kadısı ve Şeyhülislam Hüseyin Efendi’nin öldürülmesi vb.) 4. Murat hükümdarlığı süresince devlet kurumlarında rüşveti önleyerek, yeniçerileri disiplin altına almıştır. Saray ve çevresinde padişahın sert ve tavizsiz tutumu sayesinde müsamahalar ve devlet işlerine müdahaleler ortadan kalkmıştır. Bunların dışında risaleler Osmanlı’ya değişiklik getirmemiştir. Mutlu bir hafta sonu geçirmenizi diliyorum.