Ekonomik olarak turizmin ne düzeyde etkileneceği, koronavirüs salgınının ne kadar süreceğine bağlı. Hatta salgın bittikten sonra veya etkili bir aşı bulunduktan sonraki süreçte insanların tatile çıkma eğilimlerinin ne düzeyde seyredeceği henüz net değil. Turizm sektöründeki kayıpların tümüyle önlenmesi mümkün değil. Bunun nedeni de üretilen hizmetin depolanamaması ve tüketicinin yani turistin ürünün üretildiği yere gelmesinden kaynaklanıyor. Tarım dahil diğer tüm sektörlerde üretilen her çeşit ürünü bir şekilde muhafaza ya da stok etme şansı varken, seyahat ve turizm sektöründe ne yazık ki bu mümkün değil. Bir otel odasını veya bir uçak koltuğunu, yaşanılan herhangi bir ekonomik ve benzeri kriz ortamında depolamak veya stok etmek haliyle imkansız. Yatırımların geri dönüş süresinin 7 ila 10 yıl olduğu bu sektör ki imalat ve diğer sektörlerde 1 ila 3 yıldır en riskli sektör konumunda. Ürün hizmet olduğu için, depolama ve stok edilemediğinden ikamesi söz konunu değil ve riski dağıtma şansı da yok. Diğer bir deyişle, pandemi sürecinden geçilen bu dönemde işletmelerin satamadığı ve iptal edilen çok sayıdaki otel odası ya da uçak koltuğu zarar olarak işletmelere geri dönüyor. Bu durumda iyi tasarlanmış politika önlemleriyle bile yaşanan bu kayıpların önlenmesi olanaklı değildir ancak en aza indirilebilir. Ülkemizin, Antalya’nın en yeni tesislere sahip olduğu, misafirlerin hijyen, sağlık gibi konularda rahatlıkla ve güven içerisinde tatilini geçirebileceği tüm reklam mecraları ile sosyal medyada sürekli vurgulanmalıdır. Turizmimizi çeşitlendirmemiz de gerekiyor.