Hep söylüyorum, hükümet yetkilileri ne derlerse desinler, ekonomik parametreler neyi gösterirse göstersin, vatandaş işlerin yolunda gidip gitmediğini cebine bakarak anlar.
Yani olumlu, iyi bir şeyler varsa bu, ancak vatandaşın cebine yansıdığı oranda olumlu veya iyidir…
Genel anlamda bakacak olursak, ülke ekonomisinin iyi gittiğini, hele çok iyi gittiğini söylemek mümkün değil. Uzun zamandır ortadan kaybolan, neredeyse unuttuğumuz enflasyon canavarı yeniden hortladı. İliklerimize kadar hissediyoruz. Gelirlerimiz yerinde sayarken, giderlerimiz üçe, beşe, ona katladı. Paramızın alım gücü her geçen gün biraz daha eriyor. Her şeye rağmen ‘iyi şeyler de yapılıyor’ diye zaman zaman kendimizi avutsak da bu züğürt tesellisinden öteye gitmiyor. Çünkü bizzat yaşadıklarımız, yani hayatın kendisi bu tezi çürütüyor. Ülke nüfusunun neredeyse üçte ikisi krediyle yaşıyor. Bankalarla ilişkisi olmayan insan yok gibi. Keza borcu, sıkıntısı olmayan da…
Önceki gün iş dünyasının çatı örgütü Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO)’da ‘Ekonomi ve İnovasyon Zirvesi’ yapıldı. Milliyet Gazetesi-ATSO işbirliği ile gerçekleştirilen zirvede, Türkiye ekonomisinin durumu ve küresel ekonomideki yeri çarpıcı örneklerle ortaya kondu. En çarpıcı örneklerden birini, zirvenin moderatörlüğünü de üstlenen Milliyet Gazetesi Ekonomi Müdürü Şükrü Andaç verdi. Türkiye ekonomisinin son 10 yılda geldiği noktayı anlatırken, “10 yıl önce İSO 500 listesinde yer alan dev firmalarımız 300 milyar dolarlık bir değer oluşturuyordu. Bugün ise 180 milyar dolara geriledi. Yıllardır bildiğimiz işleri yapıyoruz. Buğday, soğan, limon üretiyor ve bunları satmaya çalışıyoruz, dolar-euro getirmeye çalışıyoruz. Ama gelin görün ki, Türkiye’de 10 bin 999 TL’ye satılan bir iPhone 11 alabilmek için 9.2 ton buğday satmak gerekiyor” dedi…
Ne kadar acı verici değil mi?
Bir iPhone 11 alabilmek için 6.2 ton soğan satmak gerekiyor veya 3.7 ton limon, 2.7 ton mercimek, 733 kg fındık, 733 kg zeytinyağı, 523 kg incir ya da 172 kg pamuk…
ATSO Yönetim Kurulu Başkanı Davut Çetin de zirvenin açılışında yaptığı konuşmada, ekonomideki yangının küresel ölçekte devam ettiğini belirtti. Birçok ülkede sosyal tepkilerin sokağa yansıdığından, kutuplaşma, öfke ve umutsuzluğun her geçen gün biraz daha arttığından dem vurdu. Çetin, “Özel sektör olarak işsizliği, ekonomik ve sosyal sorunları görmezden gelemeyiz. Ekonominin borsadan, dolardan ibaret olmadığını, insan hayatı olduğunu unutamayız” dedi. Yazının girişinde benim vurguladığım da buydu. İnsanları ve hayatın gerçeklerini ekonominin dışında tutamazsınız.
Ekonomi demek, bizatihi hayat demek çünkü...
Evet sevgili okurlar, ekonomistlerin, işin uzmanlarının anlatımlarına göre ahvalimiz budur. Milyonlarca insan gibi ben de ekonomiden pek anlamam. Anladığım, bildiğim, cebimdeki paranın değeriyle sınırlı. Yani cebimdeki para azalıyor mu, çoğalıyor mu, alım gücü artıyor mu azalıyor mu buna bakarım. Hele cebimde para hiç yoksa benim için ekonomi dibe vurmuş demektir. Kim ne derse desin, kim hangi pembe tabloyu çizerse çizsin bana hikaye gelir vesselam…