Dün İzmir’de, daha doğrusu Ege Denizi’nde meydana gelen ve İzmir ve çevresinde hissedilen 4.8 büyüklüğündeki depremin haberi ajanslara düştüğünde, yaklaşık 20 yıl önce yaşadığımız büyük kabus canlandı gözümün önünde. Ülke olarak hepimizi yasa sokan, yüreklerimizi dağlayan Marmara Depremi’nden bahsediyorum. Merkez üssü Kocaeli'nin Gölcük ilçesiydi. 17 Ağustos 1999 günü saat sabaha karşı 03.02'de kopmuştu kıyamet. Yaklaşık 45 saniye süren 7.4 büyüklüğündeki sarsıntı, Kocaeli, Gölcük, Düzce, Sakarya, İstanbul ve Yalova'yı yerle bir etmişti. Büyük can ve mal kaybı ile yıkıma neden olan depremde resmi verilere göre 17 bin 480 kişi hayatını kaybederken on binlerce insanımız da yaralanmıştı. Küçük amcam ve ailesi depremin merkez üssü Gölcük’te yaşıyorlardı. Hatırlıyorum, deprem haberi radyo ve televizyonlardan duyurulduğunda rahmetli babam o dakika evden fırlamış ve onlarca vasıta değiştirerek (sonradan anlatmıştı) Erzurum’dan Gölcük’e 24 saatte ulaşmıştı. Neyse ki, evleri tamamen yıkılan amcam ve ailesinden herhangi birine bir şey olmamıştı. Ancak gördüğü yıkım bütün ülkeyi olduğu gibi babamı da yıkmıştı. O büyük felakette, 35 bin 180 konut, 5 bin 770 iş yeri yıkılmış ya da ağır hasar görmüştü. 40 bin 757 konut, 6 bin 57 iş yeri orta, 45 bin 86 konut ve 6 bin 128 iş yeri de hafif hasarlı olarak kayıtlara geçmişti.
Tesadüfe bakın ki, ben bu satırları karalarken Antalya da sallandı. Hem de bayağı sallandı. Öğrendik ki merkez üssü Denizli imiş. 6.5 şiddetinde bir deprem. Tez çalışması için Isparta’da olan kızımdan orada da şiddetli şekilde hissedildiğini, hatta elektriklerin kesildiğini, sosyal medya paylaşımlarından Uşak’ta, Burdur’da hissedildiğini öğrendim. Belli ki, deprem yüzeye oldukça yakın ve tüm Akdeniz çanağında hissedilmiş.
Bir deprem ülkesinde yaşadığımız gerçeğini bir kez daha hatırladık...
Peki bir deprem ülkesi yaşayanları olarak bu afete karşı yeterince bilgi sahibi miyiz? Devlet olarak ve bireysel olarak yeterince hazır mıyız? Bugüne kadar yaşadığımız büyük acılardan gereken dersleri çıkarabilmiş miyiz? AKUT Arama Kurtarma Derneği’nin ‘Deprem Farkındalık ve Bilinçlendirme’ araştırmasının sonuçları maalesef bu sorulara ‘evet’ dememizi mümkün kılmıyor. Marmara Depremi’nde arama-kurtarma faaliyetleri ile ülke gündemine giren AKUT’un araştırma verileri önemli mesajlar içeriyor. Araştırmaya göre, insanımızın yüzde 63’ü en çok depremden korkuyor. Bilhassa kadınlar…
Türk insanının yarısına yakını, evinin hasar göreceğinden ya da yıkılacağından endişe ediyor. Buna rağmen deprem hazırlığı olmayanların oranı yüzde 55…
AKUT’un, 26 il ve istatistiki bölgede, Xsights Araştırma ve Danışmanlık şirketi iş birliğiyle gerçekleştirdiği araştırmada, olası bir depreme karşı hazırlık durumunun sorgulandığı bölümde katılımcıların yüzde 55’i, ‘herhangi bir hazırlığının olmadığını’ belirtiyor. Yüzde 38’i ‘evde güvenli bir alana saklanmak’ cevabını verirken, yüzde 23’ü ‘hemen evden dışarı çıkarım’ diyor. Yüzde 22’si ‘çocuğumun yanına giderim’, yüzde 13’ü ‘hiçbir şey yapmam’ yanıtını veriyor. ‘hiçbir şey yapmam’ diyenlerin düşük gelir grubu ve 55 yaş üstü olması da araştırmanın dikkat çekici sonuçlarından biri…
Araştırma verileri, AKUT’u bilenlerin, bilmeyenlere göre daha hazırlıklı olduğu gerçeğini de ortaya koyuyor. AKUT seminerlerine katılanlar arasında ‘evini sigorta yaptıranlar’ ve ‘binalarının deprem dayanıklılığını kontrol ettirenlerin’ oldukça fazla olması dikkat çekiyor.
Araştırmanın belki de en önemli sonuçlarından birisi ise katılımcıların yüzde 58’inin yaşadıkları bölgede ‘acil durum toplanma alanı olmadığını’ belirtmeleri…
Böyle bir alanın olduğunu belirtenlerin oranı yüzde 21 iken, yüzde 21’lik kesim de toplanma alanına yönelik bilgilerinin olmadığını belirtiyor. Ayrıca bölgesinde acil durum toplanma alanı olanların yüzde 23’ü bu alanların yerini bilmiyor…
Büyük Marmara Depremi’nin bir hafta sonra 20’nci yıldönümü. Üzerinden bu kadar zaman geçmiş olmasına rağmen hala hem en çok depremden korkuyoruz, hem de depremden korunma noktasında hiçbir şey bilmiyoruz. İnsanımızın yarısından fazlasının depreme karşı bir hazırlığı yok. Toplumsal ve bireysel bilinçlenmeye fazlasıyla ihtiyacımız var. Aslında yapılacak şeyler zor değil. Binalarımızı sağlam yapacağız, sağlam olmayanları güçlendireceğiz. Deprem sırasında ve sonrasında ne yapmamız ve yapmamamız gerektiğini öğreneceğiz. Buna mecburuz çünkü biz aktif fay hatları üzerinde bir coğrafyada, bir deprem ülkesinde yaşıyoruz. Bunu asla unutmayacağız…