Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Davut Çetin, her ay düzenlenen olağan meclis toplantılarında ülke ve kent gündemini değerlendiriyor, iş dünyasının sorunlarını ve çözüm önerilerini dile getiriyor. Kimi çevrelerce iktidara ‘sert muhalefet’ yapmadığı gerekçesiyle eleştirilse de bizim gördüğümüz bunun tersi. Çetin hemen her konuşmasında, yaptığı her açıklamada yanlış olan bir şeyler varsa, muhatabı kim olursa olsun eleştirisini yapmaktan geri durmuyor. Fakat bunu yaparken doğru yapılanları alkışlamayı da ihmal etmiyor. Yanlışa yanlış, doğruya doğru diyor, ‘Doğrucu Davut’luk yapıyor yani.
Varlık amaçları sadece ve sadece ‘iktidara muhalefet’ olan zümreleri rahatsız eden de işte bu…
ATSO Başkanı Çetin önceki günkü ağustos ayı olağan meclis toplantısında da yine önce ülke gündemi, ardından kentte olan bitenle ilgili değerlendirmeler yaptı. İzmir'deki orman yangınlarından yola çıkarak, Türkiye'nin yangın, sel, deprem gibi afetlere karşı çok daha donanımlı ve hazırlıklı olmak zorunda olduğunu belirtti, bu konuların siyaset malzemesi olmaması gerektiğine vurgu yaptı. Çevre konusunda her düzeyde hassas olunması gerektiğine işaret ederken, son ayların en önemli polemik konularından Kaz Dağları’ndaki maden arama faaliyetleriyle ilgili de, “’Ormanda madencilik yapılmasın' diyemeyiz, önemli olan kurallara uyulması ve en doğru biçimde yapılmasıdır. Maden Mühendisleri Odası raporuna göre altın madeninden devletimizin kazancı 75 milyon dolar olacaktır. Maden olacaksa, hiç olmazsa Türkiye'nin kazancı daha yüksek olmalıdır. Bu konuları siyaset dışı konular olarak ele almalı, fayda ve maliyet karşılaştırması yaparak karar vermeliyiz” dedi.
Çetin böyle dedi ya, ‘her şeye muhalefet’ cephesinde yine ayranlar kabardı. Sağda solda, ikili, üçlü muhabbetlerde, “Hükümet ağzı konuşuyor. Hükümetten korktuğu için doğruları söyleyemiyor” gibi fısıltılar sıklıkla kulağımıza gelir oldu. Oysa ATSO Başkanı’nın söyledikleri gayet açık. Madenler Türkiye’nin rezerv zenginlikleri. Bunların çıkarılması da elzem. Dünyanın egemen güçleriyle mücadele edebilmek, Türk ve İslam coğrafyasında lider ülke olabilmek için önce ekonomik açıdan güçlü olmak zorundayız. Bunun için madenlerimizi değerlendirmemiz gerekiyor. ‘Toprak altında şu kadar rezervimiz var’ diye övünmenin şu aşamada bir faydası yok.
Başkan Çetin’in dikkat çektiği nokta da bu.
Madenler çıkarılsın ama en doğru biçimde, çevreye en az zarar verecek şekilde çıkarılsın…
Eleştiri, yapıcı olduğunda güzel ve etkili oluyor. Çetin işte bunu yapıyor. Ağustos Meclisi’nde de yine dikkat çekici, yapıcı, olumlu eleştirilerde bulundu, mesajlar verdi. Bunlardan biri de turizmle, daha doğrusu turizmin kent merkezine, küçük esnafa yansımamasıyla ilgiliydi.
Antalya'nın ağustos itibariyle 10 milyon yabancı turist sayısını aştığını, geçen yıla göre yüzde 17 düzeyinde bir artış olduğunu söylerken, “Artık yenilik, kaliteye ve markalaşmaya yatırım zamanıdır” demeyi de ihmal etmedi. “Caddeden geçeni değil, internette dolaşan kişiyi yakalamak zamanıdır. Artık kısır tartışmaları bırakalım. Gelişmiş ülkelere bakalım, oralarda hangi sektörler gelişiyor, geleceğin sektörleri nelerdir inceleyelim. Türkiye'de ve Antalya'da küçük tarım üreticisi ve esnaf, hatta hepimiz mutlaka dönüşmeli, kendimizi yenilemeliyiz” dedi. ATSO'nun denetim ve yaptırım yetkisi olmadığını, bakanlıklar ve belediyelerin bu konularla daha fazla ilgilenmesi gerektiğini söyledi. “Artık kurallar konulmalı, denetim yapılmalı ve kurala uymayan işyerine yaptırım uygulamalıyız. Turizm polisi, turizm zabıtası gibi yeni denetim birimleri olmalıdır” dedi.
Dikkatli okursanız bunların hepsi aslında birer eleştiri.
Eksiklikleri ortaya koyarken, yapılması, olması gerekenleri de sıralıyor.
İşte kastettiğimiz yapıcı eleştiri bu…