Yaklaşık 25 yıldır yaşadığım Antalya’da daha önce bir iki kez haber için gittiğim Adrasan’a, hafta sonu dünürlerimizin davetiyle ilk kez gezme amacıyla gittim. Adrasan ya da az bilinen adıyla Çavuşköy, Antalya’nın Kumluca ilçesine bağlı şirin mi şirin bir kasaba. Denizin en güzeli, en temizi, yeşilin, mavinin en canlı tonları, portakal ve turunç bahçeleri bu şirin beldeyi anlatmaya yetse de, Adrasan’ı asıl öne çıkaran özelliği hiç şüphe yok ki, birbirinden eşsiz koyları...
Gerek SİT bölgesi olması, gerek yakın zamana kadar yollarının bozuk olması nedeniyle gözlerden biraz uzak kalan Adrasan, Antalya’nın saklı bir cenneti. Musa Dağı’nın eteklerinde uzayan 2 kilometrelik nefis bir koy ve onu yay gibi çevreleyen mekanlarıyla, kum ve küçük çakıl taşlarıyla kaplı kumsalı ve bozulmamış doğasıyla kelimenin tam anlamıyla eşsiz bir tatil beldesi…
Tarihi Helenistik Çağ’a dek uzanan bu cennet belde, Akdeniz’in Patara, Letoon, Olimpos gibi antik bölgelerine yakınlığı ile de avantajlı bir konuma sahip. Hem tatil yapayım hem yörede ne var ne yok göreyim diyorsanız burası tam aradığınız yer. Ancak en güzeli ve mutlak yapılması gereken şey tekne turlarına çıkmak. Dünürlerimizin davetlisi olarak gittiğimiz Adrasan’da haliyle biz de tekne turuna çıkmayı ihmal etmedik. Tekne turlarının iki farklı rotası var. Biri, Adrasan Koyu’nun sol tarafında Pırasalı Ada yönü. Diğeri ise sağ taraftaki Sulu Ada istikameti. Biz ikincisine, yani Sulu Ada güzergahına çıktık. İlk durağımız da Sulu Ada oldu. Sulu Ada, üstünde şifalı olduğu düşünülen tatlısu kaynağı bulunan ve bembeyaz kumsalı, turkuaz rengi denizi ile hayran bırakan bir ada. Adanın silueti denizde yatan bir adamın sudan sadece başını çıkarmış halini andırdığı için bir hayli dikkat çekiyor. Beyaz kumsalı ve tertemiz denizi burada yüzmeyi eşsiz bir keyfe dönüştürüyor. Sonrasında sırasıyla; Amerikan Koyu, Ağlayan Mağara ve Hacivat Koyu’na uğradık. Her biri birbirinden eşsiz güzellikteki bu koylardan, diğerlerinden çok farklı bir özelliğe sahip olan Amerikan Koyu’ndan bahsedeceğim size.
Amerikan Koyu, Adrasan’dan deniz yoluyla 10 kilometre mesafede. Sulu Ada’nın tam karşısında yer alıyor. Karayolu ulaşımı olmayan koy, çok dik ve sarp kayalıklarla çevrili. Eski adı Kelleci Koyu. Amerikalı arkeologların Gelidonya Batığını bulmak amacıyla yaptıkları dalışlar sırasında burayı üs olarak kullanmalarından ötürü Amerikan Koyu olarak anılıyor.
Sulu Ada’nın doğal harikalarından nasibini almış olan Amerikan Koyu’nu diğerlerinden ayıran özelliği ise ‘Dünyanın en sıcak kumu’na sahip olması.
Evet evet yanlış duymadınız.
Dünyanın en sıcak kumu bu koyda.
Tekne turuna çıkanlara burada mini bir yarışma düzenleniyor. Koyun sıcak kumları üzerinde yaklaşık 50 metre yürüyebilene 1 kasa bira ödül veriliyor. Gelin görün ki, kumlarda değil 50 metre 10 metre yürüyebilen bile nadiren çıkıyor. Birçok kişi gibi ben de denedim. Kumdaki ısıyı sadece ‘sıcak’la tanımlamak mümkün değil. Birkaç adımdan sonra ayak tabanlarınız resmen alev alıp yanıyor. Bu sıcaklığı sadece güneşle açıklamak mümkün değil. Öyle olsa çevredeki tüm kumsallarda aynı sıcaklık olurdu. Dolayısıyla burada farklı bir şeyler olmalı diye düşündüm ve tekne sahiplerine sordum. Dediklerine göre koyda denize inen sarp kayalıklar ve sahilin altı tamamen krom madeniyle kaplıymış. Aşırı ısınmanın sebebi buymuş. Teknik bilgim olmadığı için doğru mu, yanlış mı bir fikrim yok. Bu söylenen bilimsel bir şey mi, yoksa bölge insanının yorumu mu bilmiyorum ama bildiğim bir şey var ki, Amerikan Koyu’nun kumsalı gerçekten de dünyanın en sıcak kumsalı.
Sevgili Yunus Abi, Yazın pek bir güzel olmuş; çok akıcı ve samimi. Takipte kalacağız inşallah. Yazıda günün kahramanı Remzi Abi ve hazin sonundan bahsetmek hoş olurmuş. Sevgilerimizle, Burç&Özge.