Önceki gün evden çıkıyorum, sokağa adım attığımda pat diye iki metre önüme doğru bir şey düşüverdi. Başımı kaldırdım, karşı binanın balkonunda birisi, attığı çöp poşetinin nereye düştüğüne bakıyor. Bakışlarımız karşılayınca biraz mahcup olur gibi oldu. Bu mahcubiyet, yaptığını benim görmemden mi yoksa çöp poşetini az ilerdeki konteynıra atamadığından mı bilmiyorum ama arkasını dönüp içeri giriverdi…
Dün sabah da ofisimde çalışırken gözüm yan apartmanın balkonuna ilişti. Bir kadın elinde sofra beziyle balkona çıkmış, kaçamak bakışlarla aşağıya doğru bakıyordu. Birkaç saniye sonra gerisin geri içeri girdi. Az sonra başka bir kadın aynı sofra beziyle balkona çıktı ve umarsız bir şekilde aşağıya silkeledi. Sofra bezinden saçılan çer çöp bir sürü pislik apartmanın altında park halindeki araçların üzerine uçuştu…
Eminim sizler de benim gibi buna benzer birçok örnekle karşılaşıyorsunuz. Sokakta yürürken sanki tüm iç organlarını çıkarırcasına iğrenç balgamını önünüze doğru tükürenler, yediği içtiği şeylerin ambalajlarını rastgele sağa sola atanlar, toplu ulaşım araçlarında sanki sadece kendileri varmış gibi bağıra çağıra konuşanlar, gülüşenler.
Ve daha niceleri…
Olmuyor. Bir türlü kentlileşemiyoruz.
Kent kültürünü oluşturamıyoruz.
Kentlilik bilincini yerleştiremiyoruz…
Kentlilik bilinci, kentte yaşayan bireylerin kente has tutum ve davranışlar sergilemeleri, birer kentli birey/aktör/paydaş olduklarının farkında olmaları ve buna uygun davranmaları demek. Kent kültüründe, kentlilik bilincinde en başta gelen mesele ise kişinin kendini kentin bir parçası olarak görmesi, kenti makro düzeyde evi olarak kabul etmesidir…
Kent kültürü, kentlerde nasıl yaşayacağımızı belirleyen kurallardır. Bu kuralları yerine getirdikçe ve bunlara uydukça kent kültürü öne çıkar ve kentli olunur. Gürültü yapmamak, apartman kurallarına uymak, sokakları kirletmemek, parklarda aileleri rahatsız edecek şekilde davranmamak, toplu taşıma araçlarında kurallara uymak, trafikte keyfi olmamaktır kentlilik…
Kent kültürü veya kentlilik bilinci, hele Antalya gibi Türkiye’nin en hızlı göç alan bir kentinde çok daha büyük önem kazanıyor. Çünkü bu şehirde ülkenin dört bir yanından insanlar yaşıyor. Kente göç eden herkes yöresel kültürünü de beraberinde getiriyor. Ortak kent kültürü oluşturulamadığı için de bu kentte kültürel kaos hiç bitmiyor.
Tarımıyla, turizmiyle Türkiye’nin vizyon kentlerinin başında gelen ‘Dünya Kenti’ Antalya’ya bu kaos hiç yakışmıyor.