Antalya ile ilgili bir cümleye genelde, ‘Türk turizminin başkenti’ sıfatıyla başlarız. Türkiye’ye gelen toplam turistin neredeyse üçte birini ağırlayan, 650 kilometrelik sahil bandında yeralan bol yıldızlı, yıldızsız yüzlerce konaklama tesisiyle, Türkiye’nin gayrisafi milli hasılasına sağladığı milyarlarca dolarlık katkısıyla Antalya bu sıfatı fazlasıyla hak eder şüphesiz. Özellikle 1990’lı yıllarda müthiş bir gelişme gösteren, bu dönemde dünyanın en büyük turizm destinasyonlarından birisi haline gelen Antalya, birçok ülkenin toplam turist sayısıyla yarışır noktaya ulaşmıştır. Ancak Antalya’da en az turizm kadar, hatta belki daha önemli bir sektör daha var ki, o da tarım. Tarımsal üretim bakımından da Antalya Türkiye’nin lider kentidir. Ve tarımsal üretimde de Antalya birçok ülkeyle yarışacak seviyededir.
Türkiye örtü altı tarımsal üretimin alanlarının yarısı Antalya’dadır mesela. Örtü altı domates üretiminin yüzde 63’ü, hıyarın yüzde 49’u, biberin yüzde 58’i, patlıcanın yüzde 55’i, Türkiye mantar üretiminin yüzde 52’si, portakalın ve muzun yüzde 27’si, avokadonun yüzde 79’u, yenidünyanın yüzde 42’si, keçiboynuzunun yüzde 40’ı bu kentte yapılmaktadır. Bu listeyi daha da uzatabiliriz. Fakat bu denli büyük ve önemli potansiyeline rağmen tarım, Antalya’da hep turizmin gölgesinde kalmıştır. Oysa tarım sektörü, işlerin kötü gittiği dönemlerde dahi ülke ekonomisine can simidi olmaya hep devam etmiştir.
Dün Antalya Ticaret Borsası Meclis Toplantısında, yönetim kurulu başkanı Ali Çandır da buna dikkat çekti. Bu yılın ilk 6 ayında ülkenin ekonomik büyüme rakamlarının iç açıcı olmadığını ancak tarım sektörünün, bir kez daha ekonominin ve istihdamın daha da kötüye gitmesini engellediğini söyledi. Örnek de verdi. “Ekonomimiz yılın ilk çeyreğinde yüzde -2,6 küçüldüğünde sektörümüz yüzde 2,5 oranında büyümeyi başarmıştı. Yani tarım sektörü, bir kez daha kötü zamanların dayanıklı ve zor koşullara rağmen büyümeyi başaran sektörü olmuştur” dedi. Tarımın 2019 yılını Türkiye’deki küçülmeyi azaltan bir performansla, yaklaşık yüzde 3’lük bir büyüme ile tamamlayacağını öngördüklerini de ifade etti. Yani tarım sektörü her koşulda, her türlü olumsuzluğa rağmen can simidi olmaya devam ediyor.
Fakat buna rağmen yeterince önemsenmiyor. Daha yakın tarihe kadar ‘kendi kendine yeten ülke’ övüncümüzün, ‘her şeyi dışarıdan alan ülke’ acziyetine dönüşmesi işte bu özensizlik yüzünden…
Sonuç olarak, ülke gelişimine genel olarak pozitif etkide bulunan tarım sektörünün Başkan Çandır’ın da vurguladığı gibi çok daha fazla önemsenmesi, ‘stratejik sektör’ haline getirilmesi şart. Tarımı koruyacak ve geliştirecek icraatlar vakit geçirilmeden uygulamaya konulmalı. Tamam turizm lokomotif sektör olmaya devam etsin ancak tarımın da Antalya için, ülke ekonomisi için ne kadar önemli olduğu unutulmamalı.
ATB Başkanı Çandır dünkü konuşmasında, “Tarım büyürse Antalya büyür” ifadesini kullandı. Ben buna bir ilave yapıyorum, tarım büyürse hem Antalya, hem ülke büyür…