Türkiye genelinde devam eden yüksek enflasyon ve temel ihtiyaçlara gelen zamlar, vatandaşın alışveriş alışkanlıklarında köklü bir değişimi tetikledi. Artık sıfır ürünlere astronomik fiyatlar ödemek yerine, az kullanılmış ürünleri tercih etmek, geçici bir tedbir olmaktan çıkıp kalıcı bir tüketim trendi haline geldi. Bu durum, sadece maddi zorunluluktan değil, aynı zamanda küresel düzeyde artan sürdürülebilirlik bilincinden de güç alıyor. Antalya gibi yoğun nüfuslu ve öğrencisi bol şehirlerde semt pazarlarında ve özel alanlarda kurulan ikinci el pazarları ve bitpazarları, büyük bir ekonomik hacme ulaşmış durumda. Antalya’daki fiziki pazarlarda gözlemlenen yoğun ilgi, tüketicinin alım gücü kaybına karşı geliştirdiği en önemli savunma mekanizması oldu. Pazar tezgâhları, birkaç yıl öncesine göre çok daha zengin ve kaliteli bir ürün çeşitliliğini barındırıyor. Öğrencilerin ve ofis çalışanlarının bütçe dostu laptop, cep telefonu ve küçük ev aleti ihtiyaçları. Özellikle gençler arasında, hızlı moda (fastfashion) ürünlerinin çevresel etkisinden kaçınma isteğiyle az kullanılmış markalı giysiler. Yeni ev kuran veya tayin olan aileler için sıfır fiyatının çok altında mobilya çözümleri. Plaklar, kitaplar, antika ve yerel zanaat ürünleri. Pazar esnafı, talebin hızla arttığını doğrularken, vatandaşlar artık temel giyimden mutfak eşyasına kadar ‘iğneden ipliğe her şeyi’ ikinci el piyasada aradığını belirtiyor.
İğneden ipliğe her şey
Yüksek fiyatlar karşısında tasarruf etme zorunluluğu, özellikle dar ve orta gelirli grupları, sıfır fiyatına göre yarı yarıya ucuz olan ikinci el ürünlere yönlendiriyor. Bu, bütçeyi dengelemenin en somut yolu haline geldi. Kullanılabilir durumda olanı yeniden edinmek, hanelerin bütçe üzerindeki baskıyı azaltmasının ve ekonomik olarak ayakta kalmasının en önemli yöntemi. Tüketimin çevresel etkileri konusunda bilinçlenen, özellikle genç nesil, bir ürünün ömrünü uzatarak atık miktarını azaltmayı etik bir sorumluluk olarak görüyor. Kullanılabilir durumdaki bir ürünü çöpe göndermemek, ‘kullan-at’ kültürüne karşı geliştirilen yeni, bilinçli tüketim modelinin ana kuralı haline geldi. Bu eğilim, geleneksel perakendecilik sektörünü de değişime zorluyor. İkinci el pazarının büyümesi, büyük perakende devlerini de kendi bünyelerinde takas ve geri dönüşüm programları başlatmaya itiyor. Şirketler, hem çevresel beklentilere cevap vermek hem de genç ve bilinçli tüketici kitlesini kaybetmemek için politikalarını gözden geçiriyor. Sonuç olarak, Türkiye’de ikinci el pazarı, ekonomik krizin zorlamasıyla başlayan, ancak çevresel bilinçle kalıcılaşan yeni ve güçlü bir tüketim kültürünün habercisi olarak yükselişini sürdürüyor.