Memleketim Erzurum’da soğuk kış gecelerinin en büyük eğlencesi, hısım, akraba, komşu veya dostların bir araya geldiği ev sohbetleriydi. Çaylar içilir, mısırlar patlatılır, kış için hazırlanıp saklanmış yiyecekler kilerlerden çıkarılırdı.
Dışarıda lapa lapa kar yağarken kuzine sobaların fırınlarında kestane, patates közlenirdi…
Sobanın en yakınında, biz çocuklar ve o insana huzur veren, ninni gibi gelen mırıltılarıyla kediler olurdu…
Köroğlu’nun, ‘Delikli demir (tüfek) icat oldu mertlik bozuldu’ demesi gibi televizyon icat oldu, alışkanlıklarımız da değişti…
O dönem okullarda kutladığımız ‘yerli malı haftası’ gibi misafirlikler, sohbet akşamları filan da mazide kaldı. Şimdilerde misafirliklerde sohbetin yerini televizyonlardaki eğlence programları veya diziler aldı. İkramlar da değişti. Kuzine sobaların yerini kaloriferler, elektrikli ısıtma cihazları aldığı için artık kestane, patates közlemeleri yok. Bunların yerini pastanelerden alınan tatlılar, pastalar, kurabiyeler aldı…
Yılbaşı geceleri de değişti. Eskiden ekseriyet evinde, ailesi, yakınları ile birlikte geçirirdi yılbaşı gecesini. Kestane yine olmazsa olmazıydı bu gecelerin. Vazgeçilmez bir şey daha vardı ki o da tombala. Yemek sonrası bütün aile tombalanın başına otururdu. Aile reisi torbadan numaraları çekip okudukça ‘birinci çinko, ikinci çinko’ sesleri taa sokağa taşardı…
Umut fakirin ekmeği ya, yeni yıl da yeni umutlarla, yeni beklentilerle karşılanırdı…
En azından geride bırakılan yılda yaşanılan olumsuzlukların olmaması temenni edilir, yeni hedefler çizilirdi…
Bugün de yine ekseriyet mütevazı sofralarında bir araya geliyor yılbaşı gecelerinde. Varsa hısım, akraba, yoksa sevdikleri komşularıyla, arkadaşlarıyla ya da sadece çekirdek aileyle geçiriliyor yılbaşı geceleri. Eski tadı yok tabi. Yapılan sadece televizyon karşısında o kanal senin bu kanal benim dolaşmak, meyve yemek, çekirdek çıtlamak…
Maddi imkanları elverişli olanlar ise otellerde, kulüp ve restoranlarda, kafelerde, çeşitli eğlence mekânlarında geçiriyor bu geceyi.
Hep tartışma konusudur, ‘yılbaşı bizim geleneğimizde yok’ diye…
Bunun sebebi Hristiyanlar’ın Noel kutlaması ile karıştırılması. Oysa Noel, yani Hz. İsa’nın doğum günü 25 Aralık’ta kutlanıyor. Yılbaşı ise 31 Aralık’ta. Biz bir takvim yılının bitip yenisinin başlamasını kutluyoruz. Çünkü umutlarımızı yeniliyoruz bu vesile ile. Geçmişi, birikmiş sıkıntıları, hayatımızı sıfırlıyoruz bir anlamda.
Şarkıda dendiği gibi;
Sil baştan başlamak gerek bazen
Hayatı sıfırlamak
Sil baştan sevmek gerek bazen
Her şeyi unutmak…
Terörün ve tüm kötülüklerin yenildiği, barışın, dostluğun, kardeşliğin hakim olduğu, umutların gerçeğe dönüştüğü bir yıl olması dileğiyle…