Yorgansız olmaz!..
Kimse kusura bakmasın ama, yaylacı sahilcinin derdini pek umursamaz!..
Geçtiğimiz hafta içerisinde de belirttiğim gibi, hafta sonunda Feslikan’daydım.
Sadeliği seven, sessizliğe tahammülü olup, toprak kokusunu dünyanın en güzel parfümüne değişmeyen zihniyet, Feslikan’a büyülenir.
Hele hele Antalya, tarihinin en bunaltıcı sıcağını yaşadığı günlerde, çok değil 35 kilometrelik bir yolculuk neticesinde eğer ki gündüzleri hırka ile dolaşıp, geceleri yorgan ile yatılan bir yer ise bu sözü edilen mekan, yaratandan daha ne istersin ki?
Sefa Meray erken rezervasyonumuzu işleme koydu. Babası Hasan Meray amcamızın rezidansında belki abartıyor diyenler çıkabilecektir ancak, toplamda 7 aileydik. Gönül’e sığan her yere de sığıyor.
Feslikan, Antalya’nın Toroslardaki en yüksek yerleri arasında ilk sırada gelir. Nitekim rakım bin 850 metre.
Hani, “İlginç olaylar hep senin başına mı gelir ki” vurgulamasını sıkça yaparım ya.,
İnanın gerçeğin ta kendisi.
Feslikan’da bile bu değişmedi.
Anlatmadan geçebilmem mümkün değil, zira çatlarım!..
Cumartesi öğle saatlerinde köy meydanına arabamla indim, en müsait yere aracımı park ettim. Hep birlikte köy kahvesine girip, bir masa etrafında toplanıp, önce sohbetimizi edip, çaylarımızı yudumladık, ardından da iddialı okey partisinin startını verdik.
Saatler ilerlemiş, eve gidip mangal yakma zamanı da gelmişti.
Arabaya doğru yöneldim. Tam yanı başına geldiğimde, “Araç size mi ait” sorusuyla karşılaştım.
Soran 07 EFT 96 plaka nolu Konyaaltı Belediyesi’ne ait zabıta aracındaki görevliler.
İçerisinde resmi giyimli 3 kişi var.
“Evet bana ait” cevabı verir, vermez, “Lütfen hemen kaldırın. Burası protokol geçiş güzergahı ve protokol araçları park yeri” demez mi?
“O zaman benim araç konusunda pek sıkıntı yok” dememle yüzüme boş boş baktı.
Ardından da, “Nasıl yani” sorusunu yöneltti.
“Bakın. Arabamın önünde basın plakası var. Kartım da bu. Basın da protokolden olduğuna göre, sizin söyleminiz neticesinde bu güzergah bana da açık” deyiverdim.
Oysa ki arabanın yanına geliş nedenim binip, eve gitmekti de, ister istemez bu diyalogun içerisinde buluvermiştim kendimi.
Daha bitmedi.
“Basın protokolden sayılmıyor lütfen çekin arabanızı” demez mi?
Rezil rüsva mı oldum ne!..
Gözüm hemen karşımızda oturan Belediye Meclis Üyesi Şafak Otuzaltı’ya ilişti. “Şafak biz gazeteciler protokol kapsamında değimliyiz ki” diye seslendim, konuyu anında öğrenip, zabıtaları oradan uzaklaştırdı.
Bende tam arabaya binip Hasan amcanın rezidansına yöneleceğim, sanırım karı-kocalar, bir çift geldi yanıma ve, “Az önce motosikletli Jandarmalar cep telefonuyla sizin arabanın defalarca fotoğrafını çekti haberiniz olsun” demez mi?
Buyur, buradan yak!.
Ben köyün içerisindeyim, jandarmalar ise üst yol güzergahında trafik düzenleme çalışmaları yapıyorlar. Bir uzman çavuşun yanına gidip, arabamın resminin niçin çekildiğini sordum.
“Yanlış otopark olabilir” demiz mi?
Köy’de otopark yasağı olduğunu gazeteci olmama rağmen inanın o anda öğrendim.
“Ne yani gazeteciysen ayrıcalıklı mısın” diyen çıkacaktır.
Asla değilim.
Motosikletli jandarmalar da o an geldiler. 707- 282 plaka nolu motosikletli jandarma astsubayına, “Benim aracımın fotoğrafını neden çektin” diye sordum, “Uygunsuz yere parktan” cevabı verdi ve çektiği resmi de gösterdi.
“Kabul ediyorum, görevini yapmışsın. Peki park yasağı levhası var da, ben buna rağmen sırf gazeteciyim diye arabamı rast gele yere mi koydum ki” diye direttim, çıt yok.
Dağın başında, yıllarca otlak olarak kullanılıp, önceleri mera denilip,.sonradan köy diye bahsedilen bir yerdeyiz ve ben orada park yasağıyla karşı karşıya kalıyorum.
“Öyle şey mi olur” diyen çıkar mı?
Diyelim ki çıktı.
Peki ben bu durumda Feslikan’da fişlendim mi ne?
Yarın: Cumartesi konseri, Pazar güreyleri. Belek belediye Başkanı Yusuf Mecek’in Feslikan’ı sabote edişi. Kırkpınar Başpehlivanı Ali Gürbüz Feslikan’da neden yoktu. Feslikan irtifa mı kaybediyor?