Yuhlar olsun

Abone Ol

“Çıralıdaki yıkıma Yoga’lı protesto.”
“Turistler bile karşı.”
“Çıralı’da yıkım eylemi.”
v.s v.s v.s..
Ne oluyor da Çıralı’da yıkım yapılıyor ki?
Çıralıdaki yıkım yanlış, Adrasan’da yapılması gereken yıkımlar neden gerçekleştirilmiyor.
Bu soruları biz soruyoruz biz.
Yani gazeteciler.
Ben Antalya’ya 1976 senesinde geldim.
Ne Kepez’de doğru dürüst bir ev vardı, ne de binalar.
Bırakın Kepez’i, Soğuksu ve Meltem Mahallelerinden eser yoktu. Ama Soğuksu’da tek tük gecekondular mevcuttu.
Konyaaltı ıssız. Lara desen kaderine terk edilmiş gibi. Bugünkü Kundu bölgesinde konuşlanan TRT, Karayolları ve Köy Hizmetleri’nin işçi kampları vardı.
Bugün Kepez ne durumda?
Konyaaltı İstanbul’un Kadıköy’ü halini almış.
Lara için bir şeyler anlatmaya gerek var mı?
Işıklar Caddesi’nin sonunda eskiden Mezbaha vardı, Mezbaha’dan sonrasını geçen insanları saysan, gelecek insan yolu gözlemekten canın sıkılırdı.
Peki ben niye 500 metrekarelik de olsa hazineye ait bir yeri sahiplenmeye çalışmadım?
Pişman mıyım?
Kesinlikle değilim.
Sahiplenenlere karşı mıyım?
Ben karşı olsam ne yazar, olmasam ne yazar?
Karşılarında koskoca bir devlet var. Ve o devlet, 2B arazilerini satışa çıkarttı. “Madem ki bulunduğun yeri sen yıllardır kullanıyorsun, bunun artık bundan böyle belli bir bedeli var” denilmiş, satışa sunulmuş.
Sunulmuş sunulmasına da, Antalya’nın Konyaaltı ilçesindeki 2B arazisiyle, Kepez’deki 2B arazi rayiç bedelleri aynı olmamalı. Teraziyi ortadan tutacaksın ki, mağdur içerisinde mağdur yaratmayacaksın.
Ülkeyi yönetenler vatandaşını süründürmek için değil, tam aksine vatandaşın yaşam kolaylığını sağlamak adına vardır.
Ve Çıralı?
Ne oluyor Çıralı’da?
Orman arazilerini yıllardır işgal edenler mahkeme kararıyla tahliye ediliyor.
Adalet’in kestiği parmak acır mı?
Bu laf ebeliği ancak, işgalcilere sahip çık, bunun da adı gazetecilik olsun.
Yok arkadaş ben almayayım..
Çıralı’da hükümet intikam alıyormuş?
Bunu diyen de biz gazetecileriz.
Yahu devlet vatandaşından intikam mı alır?
Bu kadar mı cahil en önemlisi de düşüncesizce gazetecilik yapıyoruz?
Biri senin işletmesini yaptığın büfene gelip, “Bundan böyle bir iskemlede ben atıp,şuraya oturacağım arkadaş. Sıkıysa karşı çık” dese naparsın?
Onun adı İşgal değil mi?
Yada hak gaspı?
Peki Çıralı’daki işgalcilere devlet göz mü yumsaydı?
İsterim ki benim ülkemde hiç kimse mağdur edilmesin. Tam aksine insanca yaşaması için gayret sarf edilsin.
3 yıl öncesiydi. Çıralı’ya gittim, sahil kenarındaki Start restorana oturdum. Kendimce keyif yaptım, sahibi Ali ile tanıştım. Kendisi eski bir futbolcu. Eşi de Fethiyeli, dolayısıyla eşiyle hemşeriyiz. Küçük kızlarının adı Melisa.
“Restoran neden mezbelelik gibi duruyor, yenilikler yapmıyorsunuz” diye sordum.
Ali bana, “Biz burada emanetçiyiz ağabey. Hazine dava açtı, yakında o dava sonuçlanır ve yıkım yaparlar” cevabı vermişti.
Üç yıl sonra sahildeki işletmeler Jandarma gözetiminde yıkılmaya başlanıyor.
O yıkıma karşı çıkmak için, yoga’lar yapılıyor, yollar kapatılıyor, turistlerin bile yıkıma karşı olduklarından dem vurularak, yıkım dram ize hale getiriliyor.
Kim getiriyor.
Biz gazeteciler.
Yuhlar olsun ya yuhlar..
Not: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu İl Başkanlığına tekrar adaylığını koyan Özer Ülken’e, “Partiyi ne idüğü belirsizlere bırakmayız” demiş ya hani.,
Bu kelimeye de milyon kez yuhlar olsun.