Antalya Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu üyeleri, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Antalya Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı. Grup adına basın açıklamasını okuyan Antalya Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu Kolaylaştırıcısı Av. Nur Deniz Toklu, ABD'de 8 Mart 1857'de yaşanan olaylarda fabrikada çıkan yangında 129 kadının hayatını kaybettiğini hatırlatarak, “Eşit işe eşit ücret mücadelesi için yanarak can vermeyi göze aldığı o 8 Mart’tan günümüze, kadınların eşitlik arayışı halen devam ediyor. Kadınlar, dünyadaki her türlü gelişmeye rağmen; kadının insan haklarını ihlal eden düzenin değişmesi, eşit ve şiddetsiz bir yaşam için haykırmaya, sokağa dökülmeye, mücadele etmeye devam etmektedir. Türkiye’deki kadınlar, seçme ve seçilme hakkını Avrupa’daki çoğu ülke kadınlarından çok daha erken elde etmesine rağmen halihazırda kendi bedenleri, medeni halleri ve yaşam hakları üzerinde tasarrufta bulunmakta zorlanmaktadır” dedi.
'Tesadüf değil'
Türkiye’de Anayasa Mahkemesi tarafından Medeni Kanun’daki 'kadın evlenmekle eşinin soyadını alır' hükmünün ayrımcılık gerekçesi ile iptal edildiğini belirten Toklu, “Yürütme organı yasada oluşan bu boşluğa ilişkin 10 aydır düzenleme yapmamıştır. Kadınlar, yasada oluşan bu boşluk sebebiyle kendi soyadlarını kullanmak için hukuk mücadelesi vermektedir. 2 günde öldürülen 8 kadın cinayeti de tesadüf değildir. Bu kadınların tamamı ya evli, ya boşandıkları ya da boşanmaya çalıştıkları erkekler tarafından öldürüldüler. Nafakanın, 6284 sayılı yasanın, medeni haklarımızın tartışmaya açıldığı her dakika kadınlar öldürülmeye devam ediyor. Medeni haklara göz dikenler, anayasal eşitlik ve laiklik ilkesini yok sayanlar, kadınların ve çocukların nafakasına el uzatanlar nedeniyle kadınlar öldürülüyor. Şiddet uygulayanlar cezasız kaldıkça başka failler bundan cesaret alıyor. Medeni Yasa; bireyleri, en çok da kadınları ve çocukları, aile içinde iktidarı elinde bulunduranlara karşı korur. Özel ilişkilerde hukukun üstünlüğünü Medeni Yasa güvenceye alır. Bu haliyle yasa, toplumsal cinsiyet eşitliği açısından yaşamsal önem taşır” ifadelerini kullandı.
'Eşit paylaşım ilkesi'
Kişisel özgürlüklerin kısıtlanmasında, aile içi ilişkilerin düzenlenmesinde; hangi kuralların, hangi gerekçe ile uygulanacağı yaşamsal bir tercih olduğunu vurgulayan Toklu, “Evlenme yaşı, evlenme ve boşanma prosedürleri, evlilik içinde edinilen malların kime ait olacağı konuları kişisel hayatlarla ilgili, ancak politik konulardır. Kişisel özgürlüklerin kısıtlanmasında, aile içi ilişkilerin düzenlenmesinde; hangi kuralların, hangi gerekçe ile uygulanacağı yaşamsal bir tercihtir. Tam da bu nedenle Medeni Yasa’daki aile hukuku bölümü 2002 yılında yeniden düzenlenmiş, günün ihtiyaçlarına uygun hale getirilmiştir. Aile reisliğine dayalı model terkedilerek, haklar ve sorumluluklarda eşitlik ilkesine dayalı bir aile modeli getirilmiştir. Yeni Medeni Yasa ile ev içi emeğin ve çocuk bakımının yasal karşılığı tanınmış, edinilmiş mallara katılma rejimi ile eşit paylaşım ilkesi getirilmiştir. Evlilik süresince sarf edilen fiziksel ve duygusal emek sayesinde, erkeklerin zorunlu masraflarından tasarruf ederek zenginleştiği, kadınların ise emeklerini ve hayatlarını vererek yoksullaştığı cinsiyetçi aile sisteminin sona ermesi yasal güvenceye kavuşturulmuştur” şeklinde konuştu.
'Mücadele sembolü'
Medeni Yasa ile elde edilen kazanımların bir bütün olduğunun altını çizen Toklu, “Bu bütünün bir parçasına yönelen bir saldırı aslında bütünü hedef almaktadır. Sadece nafaka değil, kadınların izin almadan çalışma, yerleşim yerini belirleme, aile konutunu eşiyle birlikte seçme hakları ile mirasta, mülkiyette, edinilen malların paylaşımında eşitlik, evlilik birliğini yönetmede, evlat edinmede, velayette veya vasi olmada eşitlik gibi haklar da tehlikededir. Laiklik ise kamusal ilişkiler kadar özel ilişkileri de düzenleyen bir ilkedir. Yaşam için, özgürlük için, eşitlik için laiklikten vazgeçmiyoruz. Laiklik ilkesini özel hayatta güvenceye alan Medeni Yasa’yı savunuyoruz. 8 Mart; kadın dayanışmasının, örgütlü mücadelemizin sembolüdür. Antalya Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu olarak; uzun yıllar kadın mücadelesi sonucunda elde edilen hak ve kazanımlardan bir nebze dahi geriye götürecek her türlü söylem, girişim, eylem ve karanlık zihniyetin karşısındayız. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında kadınların sanat, spor ve bilim alanlarında uluslararası arenada elde ettiği başarılar bu anlamda hepimize güç veriyor” dedi. www.ilerigazetem.com ---
'Tesadüf değil'
Türkiye’de Anayasa Mahkemesi tarafından Medeni Kanun’daki 'kadın evlenmekle eşinin soyadını alır' hükmünün ayrımcılık gerekçesi ile iptal edildiğini belirten Toklu, “Yürütme organı yasada oluşan bu boşluğa ilişkin 10 aydır düzenleme yapmamıştır. Kadınlar, yasada oluşan bu boşluk sebebiyle kendi soyadlarını kullanmak için hukuk mücadelesi vermektedir. 2 günde öldürülen 8 kadın cinayeti de tesadüf değildir. Bu kadınların tamamı ya evli, ya boşandıkları ya da boşanmaya çalıştıkları erkekler tarafından öldürüldüler. Nafakanın, 6284 sayılı yasanın, medeni haklarımızın tartışmaya açıldığı her dakika kadınlar öldürülmeye devam ediyor. Medeni haklara göz dikenler, anayasal eşitlik ve laiklik ilkesini yok sayanlar, kadınların ve çocukların nafakasına el uzatanlar nedeniyle kadınlar öldürülüyor. Şiddet uygulayanlar cezasız kaldıkça başka failler bundan cesaret alıyor. Medeni Yasa; bireyleri, en çok da kadınları ve çocukları, aile içinde iktidarı elinde bulunduranlara karşı korur. Özel ilişkilerde hukukun üstünlüğünü Medeni Yasa güvenceye alır. Bu haliyle yasa, toplumsal cinsiyet eşitliği açısından yaşamsal önem taşır” ifadelerini kullandı.
'Eşit paylaşım ilkesi'
Kişisel özgürlüklerin kısıtlanmasında, aile içi ilişkilerin düzenlenmesinde; hangi kuralların, hangi gerekçe ile uygulanacağı yaşamsal bir tercih olduğunu vurgulayan Toklu, “Evlenme yaşı, evlenme ve boşanma prosedürleri, evlilik içinde edinilen malların kime ait olacağı konuları kişisel hayatlarla ilgili, ancak politik konulardır. Kişisel özgürlüklerin kısıtlanmasında, aile içi ilişkilerin düzenlenmesinde; hangi kuralların, hangi gerekçe ile uygulanacağı yaşamsal bir tercihtir. Tam da bu nedenle Medeni Yasa’daki aile hukuku bölümü 2002 yılında yeniden düzenlenmiş, günün ihtiyaçlarına uygun hale getirilmiştir. Aile reisliğine dayalı model terkedilerek, haklar ve sorumluluklarda eşitlik ilkesine dayalı bir aile modeli getirilmiştir. Yeni Medeni Yasa ile ev içi emeğin ve çocuk bakımının yasal karşılığı tanınmış, edinilmiş mallara katılma rejimi ile eşit paylaşım ilkesi getirilmiştir. Evlilik süresince sarf edilen fiziksel ve duygusal emek sayesinde, erkeklerin zorunlu masraflarından tasarruf ederek zenginleştiği, kadınların ise emeklerini ve hayatlarını vererek yoksullaştığı cinsiyetçi aile sisteminin sona ermesi yasal güvenceye kavuşturulmuştur” şeklinde konuştu.
'Mücadele sembolü'
Medeni Yasa ile elde edilen kazanımların bir bütün olduğunun altını çizen Toklu, “Bu bütünün bir parçasına yönelen bir saldırı aslında bütünü hedef almaktadır. Sadece nafaka değil, kadınların izin almadan çalışma, yerleşim yerini belirleme, aile konutunu eşiyle birlikte seçme hakları ile mirasta, mülkiyette, edinilen malların paylaşımında eşitlik, evlilik birliğini yönetmede, evlat edinmede, velayette veya vasi olmada eşitlik gibi haklar da tehlikededir. Laiklik ise kamusal ilişkiler kadar özel ilişkileri de düzenleyen bir ilkedir. Yaşam için, özgürlük için, eşitlik için laiklikten vazgeçmiyoruz. Laiklik ilkesini özel hayatta güvenceye alan Medeni Yasa’yı savunuyoruz. 8 Mart; kadın dayanışmasının, örgütlü mücadelemizin sembolüdür. Antalya Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu olarak; uzun yıllar kadın mücadelesi sonucunda elde edilen hak ve kazanımlardan bir nebze dahi geriye götürecek her türlü söylem, girişim, eylem ve karanlık zihniyetin karşısındayız. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında kadınların sanat, spor ve bilim alanlarında uluslararası arenada elde ettiği başarılar bu anlamda hepimize güç veriyor” dedi. www.ilerigazetem.com ---