Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren öncülüğünde yapılan 12 Eylül askeri darbesinin etkisi 45 yıl geçmesine rağmen hala sürüyor. Darbe sonrası 650 bin kişi gözaltına alındı, 171 kişi işkenceyle öldürüldü. AK Parti İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hasan Basri Yalçın 12 Eylül 1980 darbesine ilişkin İhlas Haber Ajansı'na ilişkin açıklamalarda bulundu. Yalçın, 12 Eylül 1980 darbesi bu ülkenin darbeler tarihinde bir darbeler alışkanlığının devamı olduğunu belirtti.
"12 Eylül 1980 darbesi Türkiye'nin acı darbe hikayelerinden bir tanesidir"
1960 darbesi bu ülkede darbenin sanki normalmiş gibi bir şey olarak algılanmasını maalesef sağladığını ifade eden Yalçın, "12 Eylül 1980 darbesi Türkiye'nin acı darbe hikayelerinden bir tanesidir. Biliyorsunuz öncesinde sokaklarımızda oldukça yoğun çatışmalar vardı. Hatta Demirel bunu şu sözde anlatır, ‘Bir gün öncesinde anarşi vardı da bir gün sonrasında ne oldu' diye. Maalesef iç ve dış boyutlarıyla hala çok da net bir şekilde en azından akademik çalışmalara konu olarak anlaşılmış bir şey değil. Ama Türk siyasi tarihinde darbeciliğin yine normalmiş gibi algılandığı, algılatılmak istendiği bir darbe olarak geçti. Aslına bakarsanız siyasetin üzerinde 1960'lı yıllarda kurulan vesayeti çok daha sağlam bir hale getirdi 1980 darbesi. Ondan sonraki zaten bütün hükümetler o darbenin kılıcının gölgesinde çalışmak mecburiyetine kaldı. Ta ki AK Parti hükümetlerine kadar. Yani 1980 darbesinden sonra kurulan siyasi ortam AK Parti iktidarına kadar siyasetin askerin kontrolünde ve güdümünde vesayeti altında gitmesini sağlayan bir darbe oldu. O nedenle Türk siyasi tarihinde tatsız bir darbedir 1980 darbesi" diye konuştu.
"12 Eylül 1980 darbesini yapanları yargılamak da aslında AK Parti dönemine rast geldi"
AK Parti iktidarına kadar sanki darbelerin önlenemez, vesayetin önüne geçilemez bir olgu olduğu genel bir kanı olduğunu söyleyen Yalçın, "Hatta AK Parti iktidarı da ilk geldiğinde yine birçok darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kaldı. AK Parti'nin vesayet altında tutulmak istendiği bir dönemde oldu. Şimdi bütün bu hikayeye baktığınızda 1980 ve benzeri darbeler hükümetlere yapıldığında hep sonrasında da bir vesayet mekanizması kurulmuş. Hükümetlerin hep asker bürokrasinin kontrolünde hareket etmesi, etmek durumunda bırakılması sağlanmıştır. İlk defa AK Parti bunun mümkün olmadığını, vesayetin yıkılması gerektiğini ve AK Parti iktidarının gerçek anlamda muhtedir bir iktidar olduğunu gösterdi. Sonrasında da yaptığımız reformlar çerçevesinde 12 Eylül 1980 darbesini yapanları yargılamak da aslında AK Parti dönemine rast geldi. AK Parti'nin sağladığı reformlar sayesinde ortaya çıktı. O yüzden AK Parti belki birçok şeyle kendisini anlatabilir. Ama vesayetle verdiği mücadele ve darbecilikle verdiği mücadele bunun içerisinde özel bir öneme sahiptir" ifadelerini kullandı.
"1982 anayasası özgürlüklerin ruhu itibariyle öylesine kısıtlandığı bir anayasadır ki onu neresinden düzeltirseniz düzeltin hala üzerinde bir ruh olarak askeri vesayetin izlerini taşıyor"
Demokratikleşme sürecini 12 Eylül 1980 darbesinin geciktirdiğini bildiren Yalçın, "Darbelerin birçok kötü etkisi vardır ama demokrasi ve insan haklarına vurduğu darbe onun içerisinde özel bir anlam taşır. Yani 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında yapılan anayasa ne kadar neresinden düzeltirseniz düzeltin bir türlü özgürlüklerin ve demokrasinin çok kolay yerleştirilemediği bir anayasa biçimi. 1982 anayasası özgürlüklerin ruhu itibariyle öylesine kısıtlandığı bir anayasadır ki onu neresinden düzeltirseniz düzeltin hala üzerinde bir ruh olarak askeri vesayetin izlerini taşıyor. O yüzden de biz AK Parti olarak zaten yeni bir anayasa, sivil bir anayasa yazılması gerektiğini dile getiriyoruz. Bu çerçevede 12 Eylül 1980 darbesi ülkedeki demokratikleşmenin, insan haklarını güvence altına almanın önünde çok temel bir engel oluşturdu. Onu aşmak uzun yılları aldı. Hatta onu aşmaya cesaret gösterecek bir iktidarın çıkması bile çok uzun yılları aldı. İnşallah sivil bir anayasa yaparak 12 Eylül'ün bu toplum üzerine, bu siyaset üzerine, ülkenin demokrasi tarihi üzerine bıraktığı etkiyi bütünüyle silmek ancak yeni ve sivil bir anayasayla mümkün olacaktır diye düşünüyoruz" şeklinde konuştu.
AK Parti'nin yeni anayasa çalışmalarına ilişkin bilgi veren Yalçın, "İnsan Hakları Başkanlığı olarak sivil anayasanın özellikle nasıl tartışılması gerektiğine dair çeşitli raporlarımız oldu. Yani özellikle bir anayasa eğer sivil bir anayasa yazılacaksa bunun toplumsal zeminde oldukça net bir şekilde güzelce tartışılması gerektiğini dile getiriyoruz. Ayrıca toplumun önüne bir anayasa dayatmak fikrinin uzağında baya müzakere edilerek toplumsal bütün grupların fikrinin öyle veya böyle tartışıldığı illa ki anayasanın içerisinde her fikrin yer alması, her ayrıntının yer alması mümkün değildir. En azından tartışma sürecini doğru düzgün yapmamız gerektiğine dair birkaç rapor hazırladık biz. Yine partimizin çeşitli birimleri bu konuyla ilgili çeşitli çalışmalar gerçekleştiriyor. Siyasi ve hukuk işler biriminde bu konuyla ilgili çeşitli çalışmalar gerçekleştiriliyor" dedi.
"Türkiye'nin gündelik siyasi meselelerinden bağımsız olarak biz AK Parti olarak hala sivil ve yeni anayasayı gündemimizde tutuyoruz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sivil anayasayı tartışmak için bir heyet oluşturduğunu hatırlatan Yalçın, "Anayasanın yapılmasını sağlamak için bir heyet oluşturuldu. Türkiye'nin gündelik siyasi meselelerinden bağımsız olarak biz AK Parti olarak hala sivil ve yeni anayasayı gündemimizde tutuyoruz. Toplumsal müzakereyi açık tutarak bunun en demokratik haliyle gerçekleştirilmesini istiyoruz. Ortada net, belirlenmiş, çerçevesi çizilmiş bir anayasa yok. Aksine toplumun katılımcı bir şekilde var olacağı bir anayasayı ortaya çıkarmaya çalışıyoruz.
Bu ülkede darbelerle mücadelenin en başarılı partisidir AK Parti. Darbelere, darbeci zihniyete, vesayet mekanizmalarına teslim olmayan ilk iktidardır diyebilirim. Darbelerin bu ülke üzerindeki etkisini silmek de AK Parti'ye ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a nasip oldu" açıklamalarında bulundu.
1982 Anayasası ile Türkiye'de bir vesayet düzeni kurulduğunu hatırlatan Yalçın, "O vesayet düzeni çerçevesinde hükümetler aslında belli bir alana kadar yetkili, belli bir alandan sonra muktedir olamayan aktörlerdi. AK Parti iktidarlarının erken döneminde de AK Parti'ye vesayet etmek isteyen, onun gerçek anlamda bir iktidar olmasını engellemeye çalışan birçok yapı ortaya çıktı. AK Parti bununla da mücadele ederek aslında siyasi reformlarını tamamladı. Biliyorsunuz Cumhurbaşkanlığı seçimleri gündeme geldiğinde çünkü 1982 Anayasası öyle bir düzen kurmuştu ki Cumhurbaşkanı'nı belirleme şansını siyasilerin elinden alıp, siyasi aktörlerin Cumhurbaşkanı olmasını engelleyip emekli bir askeri veya muvazzaf bir generali Cumhurbaşkanı yapmak üzere ve devleti onun üzerinden kontrol etmeye yönelik bir çabaydı aslında. Bununla mücadelede Cumhurbaşkanlığı seçimleri geldiğinde AK Parti'nin bir Cumhurbaşkanı adayı çıkarmış olmasını bile kabul edemeyenler, hatırlarsınız o dönemde sözde değil özde layık Cumhurbaşkanı istiyoruz gibi bir kampanya başlatıp onu bir e-muhtıra halinde Genelkurmay'in sitesinde yayınlamışlardı. 27 Nisan E-muhtırası dediğimiz şey oydu. Genelkurmay Başkanı gecenin bir yarısı Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesine nasıl bir Cumhurbaşkanı istediklerini tarif edip hükümetimizi tehdit etme gibi bir eğilimin içerisine girmişti" ifadelerine yer verdi.
"Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir siyasi iktidar bir muhtırayı yırtıp çöpe attı"
Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir siyasi iktidar bir muhtırayı yırtıp çöpe attığını vurgulayan Yalçın şu ifadeleri kullandı:
"27 Nisan E-muhtırasının kabul etmediğini, AK Parti bu ülkeyi atanmışların değil seçilmişlerin yöneteceğini ilk defa açık bir şekilde ortaya koydu. Biliyorsunuz 1971 muhtırasında böyle olmamıştı veya benzeri tehditlerde hükümetler görevlerini bırakıp gitmek mecburiyetinde kalmıştı. Cumhuriyet tarihinde ilk defa 27 Nisan e-muhtırasına açık bir cevap vererek ve görevine devam ederek AK Parti aslında darbelerle mücadelede bir başlangıç ortaya koydu. En son olarak da 15 Temmuz darbe girişimine karşı AK Parti öyle bir pozisyon aldı ki vatandaşla birlikte Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde darbecilere, darbe heveslilerine açık bir cevap verilmiş oldu. Eğer bu ülkede darbecilik geleneği bozulduysa, eğer bu ülkede darbeye tekrar heves edecek herhangi bir aktör darbende başarısız olabileceğini düşünüyorsa bu AK Parti iktidarlarının vatandaşla birlikte sağladığı bir reformun sonucudur. O yüzden şunu söyleyebilirim ki bu ülkede darbeyle mücadele AK Parti'ye nasip olduğu için, AK Parti bunu başardığı için biz AK Partililer olarak ne kadar gurur duysak azdır."