25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Antalya Genç İş İnsanları Derneği (ANTGİAD) tarafından 'Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında Çok Boyutlu Kadın Yoksulluğu' başlıklı sunum gerçekleştirildi. Programda Akdeniz Üniversitesi Ekonometri Bölümü öğretim üyesi ve Kadın Çalışmaları ve Toplumsal Cinsiyet Araştırma ve Uygulama Merkezi (KATCAM) yönetim kurulu üyesi Doç. Dr. Mehmet Zanbak konuk oldu. Toplantının açılış konuşmasını ANTGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Osman Sert yaptı. Sert, katılımcılara teşekkür ederek, kadınların önemine dikkat çekti. Başkan Sert, “Dünyanın birçok yerinde kadına seçme seçilme hakkı verilmemişken, 5 Aralık 1934 yılında kadınlarımıza bu imkân tanınmıştı. Bu hakkın verilmesinde önderlik eden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, kadınlarımız hakkında; 'bir toplum aynı gayeye bütün kadınları ve erkekleriyle beraber yürümezse ilerlemesine ve medenileşmesine teknik bakımdan imkân, ilmi bakımdan da ihtimal yoktur' demiştir” dedi.
Çarpıcı anket sonuçları
Doç. Dr. Mehmet Zanbak ise yaptığı çalışmayı anlatarak, “Gelişmekte olan ülkelerde kadınların önemli bir çoğunluğunun dezavantajlı konumda yer alması, analiz odağını kadınlara yöneltmiştir. Bu amaç ve hedefler doğrultusunda Antalya’da yaşayan kadınların yoksulluklarının çok boyutlu olarak ölçülmesi için 2020 yılının Eylül ayında 5 ilçede (Döşemealtı, Kepez, Muratpaşa, Konyaaltı, Serik), 400 çalışan ve evli kadınla yüz yüze görüşme yöntemiyle 82 sorudan oluşan bir anket uygulanmıştır. Bu doğrultuda kadınların fiziksel ya da psikolojik şiddete maruz kalmalarından dolayı yaşadıkları yoksulluğun ortaya çıkarılabilmesi adına bir ölçüm yapılmıştır. Bir diğer ifadeyle, kadınların karşı karşıya kaldığı şiddetin de içerildiği ve her birinin 15 gösterge ile temsil edildiği 'güçlenme ve güvenlik' boyutu ile 'sosyoekonomik yapıya' ilişkin kazanımlarından oluşan bir veri setiyle yapılan ikinci ölçümde, toplam 30 göstergenin en az 10’unda yoksunluk yaşayan kadınlar yoksul kabul edilmiştir” diye konuştu.
Antalya örneklemi
‘Yapılan ölçümler neticesinde Antalya örneklemini oluşturan 400 kadının 267’sinin, yani yarıdan fazlasının en az 10 göstergede yoksunluk yaşadığı, bir başka ifadeyle yoksul olduğu tespit edilmiştir’ diyen Zanbak, “Bir diğer ifadeyle Antalya kent merkezindeki çalışan ve evli kadınların yüzde 67’sinin çok boyutlu yoksul olduğu söylenebilir. Bu, Döşemealtı’nda yüzde 73, Serik’te ise yüzde 74 seviyelerine kadar ulaşmaktadır ki elde edilen söz konusu bulgu vurgulanan ilçelerdeki her 4 kadından 3’ünün yoksul olduğuna işaret etmektedir. Antalya’da örneklemindeki 267 yoksul kadının en fazla yoksunluk yaşadığı göstergeler analiz edilmek istendiğinde, güçlenme ve güvenlik boyutundan başlamak isabetli olacaktır. Söz konusu boyutu temsil eden 15 gösterge içinde yoksunluğun en yoğun yaşandığı gösterge, bölgede 5 yıl öncesine göre tehlike ve/veya şiddetin nasıl değiştiğine ilişkindir ki söz konusu göstergede yoksunluk yaşayan yoksul kadın oranı yüzde 95’e yakındır. Bir başka ifadeyle, yoksul kadınların neredeyse tamamı çevresinde şiddetin arttığını düşünmekte, bununla birlikte her 4 yoksul kadından 3’ü insanların kendisine adil davranmadığını belirtmektedir. Yapılan ölçümler neticesinde, yoksul olarak tespit edilen 267 kadının 139’unun (yüzde 52,5), 400 kişiden oluşan Antalya örnekleminin ise 172’sinin (yüzde 43,0) özgür bir hayatının olmadığı ve kendini dışa bağımlı hissettiği söylenebilir. Her 2 yoksuldan 1’i kendisinin dışlanmış olduğunu vurgularken, yaklaşık seviyedeki kadın günlük aktivitelerinde (alışveriş, dışarıya çıkma vs.) kişisel karar kontrolünün olmadığını belirtmektedir. Yakın çevresi kaynaklı önyargılı davranışlara maruz kaldığını, basit hane halkı harcamalarında söz sahibi olamadığını ve çalıştığı iş yerinden ayrılmak zorunda kalırsa bunun kendi kararı olamayacağını belirten kadın sayısı hiç de az değildir” ifadelerini kullandı.
Şiddete maruz kalanlar
Zanbak, şöyle devam etti: “Güçlenme ve güvenlik boyutunun diğer göstergeleriyle karşılaştırıldığında, dini konularda seçim özgürlüğünü temsil eden göstergede yoksun olduğu belirlenen kadın oranını nispeten düşük kalmaktadır ki bu hem yoksullar hem de Antalya örnekleminde yüzde 5 civarındadır. Çalışmanın temel amaçlardan bir diğeri de kadınlara uygulanan ya da uygulanması muhtemel fiziksel, ruhsal, ekonomik şiddetin ortaya çıkarılmasıdır. Yapılan ölçümler neticesinde genel örneklem ve yoksul kadınlar içerisinde, yakın geçmişte şiddete maruz kaldığını bildiren kadın sayısının sırasıyla 18 ve 16 olduğu görülmektedir. Kendi örneklemleri içerisinde oransal olarak diğer göstergelerin gerisinde kalmış olsa da içerisinde şiddet geçen bir cümlede 1 sayısı bile büyük kalmaktadır. Dolayısıyla ele alınan örneklemde 18 kadının yakın geçmişte şiddete maruz kalması, bunun ortadan kaldırılmasına yönelik önlemlerin alınmasını zorunlu kılmaktadır. Söz konusu şiddetle nerede karşı karşıya kalındığına dair soruya büyük çoğunluk (yüzde 78) evde yanıtını vermiş, şiddeti uygulayanın eş, eski eş ya da eşin ailesi olduğu belirtmiştir. Şiddete uğrayan kadınların 16’sının (yaklaşık yüzde 90) aynı zamanda yoksul olması ise bu kadınlara yönelik ekonomik desteğin yanında ruhsal desteğin gerekliliğine ışık tutmaktadır. Sadece evde değil, iş yerinde psikolojik ve/veya fiziksel baskı gördüğünü beyan eden kadın oranı da yüzde 15’ler civarındadır ki bu da psikolojik şiddet çalışan kadınlar nezdinde göz ardı edilmemesi gereken bir sorun olduğunun altını çizmektedir."
ESRA ALTUNKES