Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçiminin kaybedilmesinin muhalefet seçmeninde moral çöküntüsüne yol açtığını ancak bunun sandığa küsmeye yol açmasının totaliter ve faşist yönetimlere yarayacağını belirterek “seçmenlerimiz asla sandığa küsmemeli” demesi bence altının çizilmesi gereken çok önemli bir uyarıydı. Önümüzdeki yerel seçimde Büyükşehir Belediye Başkanlığı yarışının çok zorlu olacağını ama doğru ittifaklar kuracak olan CHP’nin ‘iyi bir adayla’ seçimi alma şansının yüksek olduğunu söylemesi sanırım CHP içinde ciddi tartışmaların fitilini ateşleyecektir.
*Sayın Akaydın, siz CHP’den Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve milletvekilliği yaptınız. Yani CHP içinde üst düzeyde bulunan siyasetçisiniz. 28 Mayıs seçiminden sonra CHP içinde değişim, yenilenme, dönüşüm gibi kavramlarla ciddi bir tartışma başladı ve halen de devam ediyor. Siz değişim denilen bu olaya nasıl bakıyorsunuz?
**Cumhurbaşkanlığı seçimi hem CHP sçmeninde hem de tüm muhalefet partilerinin seçmenlerinde ciddi bir moral çöküntüsü yarattı. Bunun altını çizmek gerek. Seçimlerin de çok dürüst olmadığı, devletin tüm olanaklarının parti malı gibi kullanıldığını, oy çalma dahil her türlü manipülasyonun yapıldığını herkes iyi biliyor. Lakin sonuçta kaybedilmiş ve başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Elbette bu sonuç Kılıçdaroğlu’nu kurtlar sofrasının önüne atılmasına neden olmuştur. Tartışma da buradan çıkıyor. Buna göre sorunuza gelecek olursak, CHP’de bir yenilenmeye ihtiyaç var mı? Bana göre evet var.
*Sizce hangi ihtiyaçtan dolayı bir yenilenme olması gerektiğini söylüyorsunuz?
**Atatürkçülük bir ihtiyaç mıdır? Evet, ihtiyaçtır. Lakin son dönemde CHP, Atatürkçü çizgisinden uzaklaşmış gibi bir görüntü içerisinde. Bu uzaklaşma yeni de değil, oldukça uzun bir tarihsel geçmişi vardır. Bu yapılanmaya yeniden dönmek gerek…
*Bununla siz CHP’nin son dönemde sağa açılma politikasını mı kast ediyorsunuz?
**Hayır, tam aksine. CHP’nin geleneksel oyu yüzde 25’lerde takılmış durumda. Bunu aşmak için elbette sağ partilerle ittifak yapılabilir. Bu doğrudur. Nitekim seçimi alamazsak bile yüzde 48 gibi büyük bir seçmene ulaşılmıştır. Ancak bu konjoktüreldir. CHP 1961 ve 1978 seçimlerinde yüzde 40’ları aşan bir oy oranına ulaşmıştır. Özüne dönüp ilkelerinden taviz vermeden, gerçekçi ve doğru politikalarla yine aynı oy oranlarına ulaşılabilir. Sağa açılma doğrudur ama sağa taviz vermek yanlıştır.
*Sizce bu ittifakın kurulması için siyaseten sağa taviz mi verildi?
**Siyaseten verildi elbette. Sayın Genel Başkana soruldu, sizce şeriat tehlikesi var mı diye, hayır yoktur dedi. Bu verilmiş büyük bir tavizdir. Şeriat tehlikesinin ayak seslerini duymamak için sağır olmak gerekir. Yine helalleşme diye yola çıkıldı. Helalleşme nedir? Bir ayıbın vardır, bundan dolayı özür diliyorsundur. Hangi ayıbımız var ve bunlardan hangisi ile helalleştik? Mesela üç fidanın idamına oy veren CHP’li vekiller vardı. Bunu itiraf edip özür dilendi mi? Ama başörtülülerle helalleşildi. Neyse listeyi uzatmak mümkün. Bunlar sağa verilmiş tavizdir. CHP sağa açılmalı ama kendi siyaset belgesi ile bunu yapmalı, asla sağa benzemeye çalışmamalıdır.
*Önümüzde yerel seçim var. Kimi çevreler Kılıçdaroğlu ile bu seçimlere girersek partimiz hüsrana uğrar, diye bir söylem geliştiriyorlar. Sizce de öyle midir?
**Bu çok yaygın bir söylem. Bence de doğru. Özgür Özel de bunun yaygın bir söylem olduğunu söyledi. Ama bunun tersini de söyleyen çevreler var. Ama bana gelen duyumlara göre gençler bu konuda çok duyarlılar, çok kızgınlar. Kılıçdaroğlu ile yerel seçimlere gidilmemeli diyorlar. Bence de haklılar. Yani tıpış tıpış gidip oy verme devri geçti diye düşünüyorum.
*Yani Genel Başkan dahil bir yenilenmeye ihtiyaç var mı diyorsunuz?
**Evet aynen öyle diyorum. Bir yenilenmeye gerçekten ihtiyaç var. Ama bundan sadece Genel Başkan değişsin anlamı çıkmamalı. CHP Genel Başkan ve Merkez yönetimi dahil tümüyle kurumsal bir değişime gidebilmeli. Yepyeni demokratik esalara dayalı bir tüzük ve programla yola çıkılmalı. Kurumsal değişim böyle olmalı. Esas olan ve CHP’nin genel karakterine en uygun olanı milletvekilliği, belediye başkan ve meclis üye adaylarının üyelerle yapılacak önseçimle belirlenmesidir.
*Ekrem İmamoğlu’nun değişim çağırısı da sizin anlattıklarınıza benziyor.
**Hayr. Belki aynı şeyleri söylüyoruz ama İmamoğlu’nun ortaya koyduğu siyaset belgesi de hem eksik hem de sorunlu. Mesela laiklik anlayışı yeniden değerlendirilmeli diyor ama kendisi bunun tanımını yapmıyor. Ekonomik kalkınma ve paylaşımın nasıl olması gerektiğine dair bir ifade yok. Dış politikada nasıl bir yol izlenmeli, diye bir konu başlığı açılmamış. Yani İmamoğlu’nun da değişim dediği olayın içi çok dolu değil. Yani değişim diyerek bir tartışma sürecini başlatanların da ortaya koydukları bir siyaset ufku yoktur.
*Biraz da yerel seçimlere dönük sorularımızı soralım. Siz de Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptınız. Şu anda Büyükşehir dahil 8 belediyede CHP’li başkanlar ve meclis çoğunluğu var. Size göre bu süreç nasıl ilerliyor?
**2019 seçiminde bir ittifak vardı ve Sayın Böcek bu ittifakın adayı olarak seçimlerde başarı kazandı. Ama ilçelerde bu ittifakta çok da başarılı olunmadı. Kimi ilçelerde bu süreç kötü yönetildiği için Kaş, Serik, Aksu gibi ilçeler AK Parti tarafından kazanıldı. Büyükşehir kazanıldı ama 2018 yılındaki oy oranına ulaşılamadı. 2018’de AK Parti’ye 200 bin oy fark atarken Sayın Böcek 60 oy farkla kazandı seçimi. Bunun anlamı açık. Gerek İYİ Parti ve gerekse HDP, Sayın Böcek’e gereken tam desteği vermemiştir.
*Yani müttefikler Muhittin Böcek’e yeterli desteği vermemişler. Peki şimdi durum nedir?
**Son seçimde CHP yüzde 32 ile birinci parti durumunda. İYİ Parti hariç diğer müttefiklerin bunda ne kadar payı var, bunu bilmiyoruz. Ama bunu baz alırsak seçim çok zor geçecek gibi görünüyor. Cumhur İttifakı şu anda yüzde 40 civarında. Bu nedenle CHP’nin seçim için ittifak kurmaktan başka çaresi olmadığı görülüyor. Ama buna rağmen ben CHP adayının kıl payı da olsa seçimi alacağını düşünüyorum.
*Ama İYİ Parti ile Yeşil Sol ve TİP yaptıkları açıklama ile kendi adaylarıyla seçime gideceklerini açıkladılar.
**Sanmıyorum. Bu açıklamalar bence el yükseltmek diye değerlendirilmeli. Seçime girmek demek, kazanmak için mücadele etmektir. CHP dışında bunların hiç birisinin seçim alması reel olarak mümkün değil. Gerçekten aday çıkarırlarsa bunun anlamı ‘kazanmak değil, CHP adayına kaybettirmek’ olur. Bu partilerin önünde iki seçenek var. ya Antalya’yı AK Partili bir adaya teslim edecekler ya da CHP adayını muhalefet olarak destekleyecekler.
*Ya ittifak sağlanmazsa ne olur Antalya’da?
**Yine de CHP adayının şansı yüksek olur. Çünkü kentin CHP’li olmayan ve toplumda karşılığı olan kanaat önderlerinin durum değerlendirmesi yaparak tabanda ittifakı sağlayacağını düşünüyorum.
*Bundan kastınız İYİ Parti, Yeşil Sol ve TİP içindeki aydın insanları mı kast ediyorsunuz.
**Elbette. Resmen ittifak kurulamazsa bile CHP’nin oylarının üstüne bu saydığınız partilerin gayri resmi destekleri ve ‘iyi bir aday ile’ CHP Antalya’da seçimi yeniden kazanabilir.
*Yani bu biraz da CHP adayının profiline bağlı diyorsunuz anladığım kadarı ile. Öyleyse Muhittin Böcek yeniden aday gösterilirse sizin bahsettiğiniz yerel ittifakı sağlayacak profile uyar mı?
**Bu soruya parti ahlakım gereği cevap veremem. Böyle bir cevapla ortaya çıkacak manipülasyonla partili arkadaşlarımı incitmek istemem. Ayrıca partili belediye başkanlarımız iktidarın ciddi baskısı altındadır. Bu baskı ile başkanlarımızı başarısız olarak gösterme gayretleri var. Bunlar başkanlarımıza eleştiri olarak geri dönüyor. Mesela şu anda ulaşım konusunda ciddi eleştiriler yapılıyor ve gerçekten de ulaşım meselesi sorun olmaktan çıktı adeta krize dönüştü. Bu nedenle başkanlarımızı başarısız gibi gösterecek açıklamalardan kaçınırım. Kısacası; tekrar ediyorum, CHP iyi bir adayla bu seçimi alabilir. Ama iyi adayın kim olacağını söylemek benim haddime değil.
*Büyükşehir Belediyesi dahil CHP’nin 8 belediyesini genel anlamda başarılı buluyor musunuz?
**Cevabı zor bir soru. 10 üzerinden bir değerlendirme yaparsam 5’in üstünde bir puan veririm. Çeşitli iç nedenler ve hükümetin baskıları sonucu istenilen başarıyı elde edememişlerdir. Yani 8-9 puan vermek mümkün değil. Baskıları başkanlık döneminde ben de en yoğun şekilde yaşadım, iyi biliyorum.
*Seçim öncesinde yaratılan yüksek beklentinin seçim sonrası hüsrana uğraması muhalif ama özellikle CHP’li seçmende duygusal bir çöküş yaşattığı söyleniyor. Siz tam yetkili olsaydınız bu çöküş için nasıl önlemler alırdınız?
**29 Mayıs sabahı Sayın Genel Başkan basının karşısına çıkıp “ey halkım, ben çok enerjik bir kampanya yürüttüm ve gereken her türlü çalışmayı yaptım ama başaramadık, sizlerden özür diliyorum” deseydi bu duygusal çöküşü ciddi anlamda engellerdi. Bu fırsat kaçtı. Bu saatten sonra çok fazla yapılacak bir şey yok.
*İyi de iktidarın yaşattığı bu hayat pahalılığına dönük bir muhalefet gelişmeyecek mi?
**Çok ilginç bir dönem yaşıyoruz. Geniş halk kesimleri yaşanan bu yoksullaşmaya karşı iktidara muhalif ancak kendinden beklenenin olmayışından dolayı muhalefete de muhalif. Kısacası halk siyaset kurumuna olan güvenini giderek hızla yitiriyor. Çok partili yaşama geçtiğimizden bu yana böyle bir dönem olmadı. Bu aslında çok tehlikelidir. Eğer halk sandığa olan güvenini yitirirse bundan totoliter ve faşist rejimler faydalanır. Dünya tarihinde örnekleri vardır. Benim halkımıza tavsiyem eleştirin, bağırın, kızın ama sandığa küsmeyin. Bu çok tehlikelidir.
*Tüm bu anlatılanların merkezinde temel yapı örgütlerdir. CHP örgütlerini, gerek sandıklara sahip çıkılması ve gerekse iki seçim arasında yapması gereken örgütlenme meselesinde başarılı buluyor musunuz?
**Çok haklısınız. Konuştuğumuz bu konuların tümünün asıl sorumlusu örgütlerdir. Örgütler çalıştığında, tarlada, fabrikada, çarşıda kısacası üretimin olduğu her yerde örgütlenmeyi yapabilirse başarı kendiliğinden gelir. Bu anlamda ne seçim çalışmalarında, ne de iki seçim arasındaki öegütlenmelerde Antalya Örgütlerini başarılı bulmuyorum. Ve bugün yaşadığımız tüm bu sorunların sorumlusunu örgütlerin atıl olmalarında görüyorum.
MEHMET TALAY