Eğitim-Sen Antalya Şube Başkanı Kadir Öztürk, “Türkiye, dünyada çocuklarına bayram armağan eden tek ülke olmakla övünürken, milyonlarca çocuğun kendi anadili ile eğitim görmesine ‘ülke bölünür’ paranoyası ile yaklaşılması büyük bir çelişkidir” dedi. Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) aldığı kararla ilk kez 2000 yılında dünyada kutlanmaya başlanan 21 Şubat Dünya Anadili Günü’ne özel açıklamada bulunan Öztürk, UNESCO verilerine göre dünyada 5 bini yerli olmak üzere 7 binden fazla dil konuşulduğunu ifade ederek, “Bu dillerin yüzde 40'ı yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. UNESCO’ya göre, yüz yıl içinde bir dili konuşacak çocuk kalmayacak durumda ise o dil tehlikede, bir dili konuşan hiç çocuk kalmamışsa o dil ölü olarak kabul edilmektedir. UNESCO’nun Dünya Tehlike Altındaki Diller Atlası’na göre Türkiye’de 18 dil yok olmuş veya yok olma tehlikesi altındadır” diye konuştu.
Çocuklarda 0-6 yaş ve 2-6 yaş aralığı
Çocuklarda zeka gelişiminde 0-6 yaş aralığının önemine vurgu yapan Kadir Öztürk, zeka gelişiminde başarıyı anlayan veya geliştiren özelliklerin katılımın yanında çevre ilişkilerinden de kaynaklandığına değinerek, "Bu aşamada çocuğun gelişiminde belirleyici olan aile yaşantısıdır. Okul öncesi dönemde çocuklar konuşma dili olarak öğrendiği tek dil olan anadilini kullanır. Anadilin çocuk üzerindeki etkisi ailesi ve çevresinden öğrendikleriyle doğru orantılıdır” diye konuştu. Öztürk, çocuğun farklı dilleri öğrenmesi ve çevresiyle daha sağlıklı ilişkiler kurmaya başladığı dönem olan 2-6 yaş aralığı hakkında ise, “Okul çağı öncesi yıllar, çocuğun psikolojik ve sosyal dünyasının merkezidir. Doğal olarak daha bu dönemde anadili dışında bir dille karşılaşması çocuğun iç dünyasını doğrudan etkileyen bir olgudur” dedi.
‘İkinci dil anadili geliştirir’
İkinci bir dil öğrenmenin anadili de geliştirdiğini ifade eden Öztürk, bireyin kendisini gerçekleştirme sürecinde anadilinin büyük etkisi olduğunu hatırlatarak, “Kişi ana dili ile daha etkili iletişim kurmakta ve algıları daha güçlü, net ve çok yönlü olmaktadır. Bu noktadan hareketle, bireyin kendisini gerçekleştirmesinde önemli bir etkisi olan ana dili eğitiminin kullanılması eğitimsel başarıyı arttırmaktadır. Anadilinde eğitim alamamak, bir yandan akademik becerileri ve başarıyı çocuğun yaşına ve gelişim dönemine uygun düzeyde yakalamasını güçleştirirken, özellikle ergenlik döneminde sadece dil ve ifade becerilerinde değil, duygusal ve sosyal gelişim süreçlerinde de olumsuz yansımalar yaratmaktadır” şeklinde konuştu.
‘Engeller kalkmalı’
Dünya Anadili Günü’nün Türkiye’de çocuğun farklı diller arasında koparıldığı ortamda kutlandığından bahseden ve anadilin engellenmesinin en fazla çocukları etkilediğini vurgulayan Öztürk, “Resmi dil dışındaki anadillerinin varlığına, yaşamasına ve öğrenilmesine karşı çıkmak, bir yönüyle eğitim biliminin en temel ilkesine karşı çıkmak, bilime meydan okumak anlamına gelmektedir. Türkiye, dünyada çocuklarına bayram armağan eden tek ülke olmakla övünürken, milyonlarca çocuğun kendi anadili ile eğitim görmesine ‘ülke bölünür’ paranoyası ile yaklaşılması büyük bir çelişkidir. Dünya Anadili Günü’nde milyonlarca çocuk kendi anadilini kullanamadığı, anadilinde eğitim göremediği için başta eğitim süreçleri olmak üzere, toplumsal yaşamın bütün alanlarında mağduriyet yaşamayı sürdürmektedir. Farklı anadilleri üzerindeki sınırlamalara son verilmeli, her bireyin kendi anadilini öğrenmesi ve eğitim almasının önündeki engeller kaldırılmalıdır” ifadelerini kullandı.
ARZU YAVUZ