Antalya'da iki bebeği anne karnında kaybeden çift, doğumdan 1 yıl sonra hidrofesali teşhisi konulan üçüncü çocukları için 2 yıldır hastane hastane dolaşıyor. Bütün birikimini minik Muhammet için harcayan aşçı baba, "Dilenmiyorum ama yeter ki oğlumla ilgilenmeye zaman ayırabileceğim bir işim olsun" dedi.
Antalya'da iki çocukları gebelik sürecinde anne karnında kaybeden Faruk-Hatice Gülyaprağı çifti, üçüncü çocukları için 2 yıldır hastaneden çıkamadı. Ölen iki bebekten sonra tekrar çocuk sahibi olmaya karar veren çift minik Muhammet'in gebelik sürecini titizlikle takip etti. İddiaya göre aileye doğuma kadar yapılan tetkiklerde bebeğin sağlıklı olduğu ve hiçbir sorunun olmadığı söylendi. Doğumun ardından belirli aralıklarla iki hastaneye sevk edilen Muhammet'in hastalığı noktasında da herhangi bir teşhis konulamadığı öne sürüldü. Aile, yaklaşık 1 sene önce ise Muhammet'i, bir doktorun tavsiyesiyle Akdeniz Üniversitesi Hastanesine getirdi. Burada Muhammet'e yapılan bir dizi tetkikin ardından hidrosefali hastalığı teşhisi konuldu. Bu hastalıktan kaynaklanan sıvının vücuttan atılması için küçük çocuğun başına şant takıldı. Halen Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde tedavisine devam edilen Muhammet için Gülyaprağı ailesi tüm birikimlerini harcadı. Çocuklarının tedavisi için Fethiye'den Antalya'ya gelen aile geçimlerini Sosyal Yardımlaşma Vakfı'nın verdiği destekle sağlıyor. Aşçı olan baba maddi imkansızlık nedeniyle çocuğunun yatağını ve bebek arabasını alamadığından yakınarak, yetkililerden esnek saatleri olan bir iş istediğini belirtti.
"Gebelik sürecinde çocuğum sağlıklıydı"
Aşçılık yapan baba Faruk Gülyaprağı, eşi Hatice’nin 4 aylıkken iki çocuğuna düşük yapması nedeniyle Muhammet’in hamilelik sürecinde ise çok dikkatli hareket ettiklerini söyledi.
Gebelik sürecinde doktorların her zaman bebeğin sağlıklı olduğunu kendilerine söylediklerini dile getiren Gülyaprağı, "Isparta’da bir hastanede doğum gerçekleştiğinde de bebeğimizi bize çok sağlıklı olduğu ve açık kuvöze alındığını söylediler. Mama ile besleniyor, günde iki üç kez annesinin sütünü alıyordu. 3 ya da 4’üncü günde bebeğimi görmeye gittiğimde başka bir hastaneye oğlumun sevk edildiğini öğrendim. Yeter ki çocuğumun sağlığı yerinde olsun diye bir tepki göstermedim. 3 ay o hastanede kaldık ve bebeğime bir hastalık teşhisi konulmadı. Cansız bir beden gibi kafası düşer şekilde bebeğimizi aldık. Fethiye’de 3 ay daha başka bir hastanede kaldık. Orada bir doktor bize bebeğimizi Akdeniz Üniversitesi Hastanesine götürmemizi tavsiye etti" dedi.
"Devletin yardımlarına minnettarım"
Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde bebeğine "hidrosefali" hastalığından kaynaklanan sıvının vücuttan atılması için başına şant takıldığını belirten Faruk Gülyaprağı, "Şu an doktorumuzun kontrolünde tetkiklerimiz devam ediyor. Sürecimiz böyle devam ediyor. Cumhurbaşkanımızın destekleriyle Sosyal Yardımlaşma Vakıflarının verdiği yardımlarla ayakta duruyoruz. Çocuğumun gideri aylık en az 3-4 bin TL, yatağını alamadım. Eşim de çalışamıyor. İkimiz de hastaneye bağımlıyız" ifadelerine yer verdi.
"Eskiden olsa çocuğum hastanede kalırdı"
Muhammet’in iyileşebilmesi için destek beklediklerinin altını çizen Gülyaprağı, "Bebeğimizi katlara kucağımda taşıyorum. Bir bebek arabası dahi alamadım. Elim kolum bağlanıyor. Aşçıyım ama çocuğum rahatsızlandığı zaman çıkıp gelmeliyim. Çocuğumun tedavi süresinde bana destek olunmadı ve girdiğim iş yerlerinden hep çıkarıldım. Ben eski dönemleri de biliyorum. İki yıldır hastanelerin içindeyim, eğer o eski dönemler olsaydı ben, çocuğumu hastaneden eve getiremezdim. O yükün altından kalkamazdık. Çocuğum 4 ameliyat geçirdi" dedi.
"Yetimlerin hakkını almak istemiyorum"
Çocuğunun sağlığına kavuşması için tüm birikimlerini harcadığını ifade eden Gülyaprağı, yakıları dahil herkesten para istemeye utanır olduğunu dile getirdi. Kepez Kaymakamlığının kendilerine yardım ettiğini vurgulayan Faruk Gülyaprağı, "Ama ben orada yetim ve dulların hakkına ortak olmak istemiyorum. Bana iş verilsin çalışırım. Ama evden telefon geldiği zaman işime ara vermek zorundayım. Bu noktada bana kolaylık sağlansın. Maddi olarak tükendim ama dilenmiyorum. Sadece bir iş istiyorum. Benden daha fazla yardıma ihtiyacı olan vardır. Ben kendi gücüme güveniyorum. Kimsenin hakkını yememiş olur ve vicdanen rahat olurum" diye konuştu.
Antalya'da iki çocukları gebelik sürecinde anne karnında kaybeden Faruk-Hatice Gülyaprağı çifti, üçüncü çocukları için 2 yıldır hastaneden çıkamadı. Ölen iki bebekten sonra tekrar çocuk sahibi olmaya karar veren çift minik Muhammet'in gebelik sürecini titizlikle takip etti. İddiaya göre aileye doğuma kadar yapılan tetkiklerde bebeğin sağlıklı olduğu ve hiçbir sorunun olmadığı söylendi. Doğumun ardından belirli aralıklarla iki hastaneye sevk edilen Muhammet'in hastalığı noktasında da herhangi bir teşhis konulamadığı öne sürüldü. Aile, yaklaşık 1 sene önce ise Muhammet'i, bir doktorun tavsiyesiyle Akdeniz Üniversitesi Hastanesine getirdi. Burada Muhammet'e yapılan bir dizi tetkikin ardından hidrosefali hastalığı teşhisi konuldu. Bu hastalıktan kaynaklanan sıvının vücuttan atılması için küçük çocuğun başına şant takıldı. Halen Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde tedavisine devam edilen Muhammet için Gülyaprağı ailesi tüm birikimlerini harcadı. Çocuklarının tedavisi için Fethiye'den Antalya'ya gelen aile geçimlerini Sosyal Yardımlaşma Vakfı'nın verdiği destekle sağlıyor. Aşçı olan baba maddi imkansızlık nedeniyle çocuğunun yatağını ve bebek arabasını alamadığından yakınarak, yetkililerden esnek saatleri olan bir iş istediğini belirtti.
"Gebelik sürecinde çocuğum sağlıklıydı"
Aşçılık yapan baba Faruk Gülyaprağı, eşi Hatice’nin 4 aylıkken iki çocuğuna düşük yapması nedeniyle Muhammet’in hamilelik sürecinde ise çok dikkatli hareket ettiklerini söyledi.
Gebelik sürecinde doktorların her zaman bebeğin sağlıklı olduğunu kendilerine söylediklerini dile getiren Gülyaprağı, "Isparta’da bir hastanede doğum gerçekleştiğinde de bebeğimizi bize çok sağlıklı olduğu ve açık kuvöze alındığını söylediler. Mama ile besleniyor, günde iki üç kez annesinin sütünü alıyordu. 3 ya da 4’üncü günde bebeğimi görmeye gittiğimde başka bir hastaneye oğlumun sevk edildiğini öğrendim. Yeter ki çocuğumun sağlığı yerinde olsun diye bir tepki göstermedim. 3 ay o hastanede kaldık ve bebeğime bir hastalık teşhisi konulmadı. Cansız bir beden gibi kafası düşer şekilde bebeğimizi aldık. Fethiye’de 3 ay daha başka bir hastanede kaldık. Orada bir doktor bize bebeğimizi Akdeniz Üniversitesi Hastanesine götürmemizi tavsiye etti" dedi.
"Devletin yardımlarına minnettarım"
Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde bebeğine "hidrosefali" hastalığından kaynaklanan sıvının vücuttan atılması için başına şant takıldığını belirten Faruk Gülyaprağı, "Şu an doktorumuzun kontrolünde tetkiklerimiz devam ediyor. Sürecimiz böyle devam ediyor. Cumhurbaşkanımızın destekleriyle Sosyal Yardımlaşma Vakıflarının verdiği yardımlarla ayakta duruyoruz. Çocuğumun gideri aylık en az 3-4 bin TL, yatağını alamadım. Eşim de çalışamıyor. İkimiz de hastaneye bağımlıyız" ifadelerine yer verdi.
"Eskiden olsa çocuğum hastanede kalırdı"
Muhammet’in iyileşebilmesi için destek beklediklerinin altını çizen Gülyaprağı, "Bebeğimizi katlara kucağımda taşıyorum. Bir bebek arabası dahi alamadım. Elim kolum bağlanıyor. Aşçıyım ama çocuğum rahatsızlandığı zaman çıkıp gelmeliyim. Çocuğumun tedavi süresinde bana destek olunmadı ve girdiğim iş yerlerinden hep çıkarıldım. Ben eski dönemleri de biliyorum. İki yıldır hastanelerin içindeyim, eğer o eski dönemler olsaydı ben, çocuğumu hastaneden eve getiremezdim. O yükün altından kalkamazdık. Çocuğum 4 ameliyat geçirdi" dedi.
"Yetimlerin hakkını almak istemiyorum"
Çocuğunun sağlığına kavuşması için tüm birikimlerini harcadığını ifade eden Gülyaprağı, yakıları dahil herkesten para istemeye utanır olduğunu dile getirdi. Kepez Kaymakamlığının kendilerine yardım ettiğini vurgulayan Faruk Gülyaprağı, "Ama ben orada yetim ve dulların hakkına ortak olmak istemiyorum. Bana iş verilsin çalışırım. Ama evden telefon geldiği zaman işime ara vermek zorundayım. Bu noktada bana kolaylık sağlansın. Maddi olarak tükendim ama dilenmiyorum. Sadece bir iş istiyorum. Benden daha fazla yardıma ihtiyacı olan vardır. Ben kendi gücüme güveniyorum. Kimsenin hakkını yememiş olur ve vicdanen rahat olurum" diye konuştu.