Gündem

İmamoğlu'nun yargılandığı 'bilirkişi davası'nda duruşma ertelendi

Marmara Ceza İnfaz Kurumu'nda tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu'nun, bilirkişi S.B.'ye yönelik sözleri nedeniyle hakkında açılan davanın ikinci duruşması başladı. İmamoğlu dosya kapsamında ilk kez savunma yapacak.

Abone Ol

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında, 27 Ocak’ta düzenlediği basın toplantısında bazı soruşturma ve kamu davalarında görevli bilirkişiyi, soruşturma şüphelilerinin lehine karar verilmesini sağlamak amacıyla alenen hedef gösterdiği iddiasıyla soruşturma başlatmıştı. İmamoğlu'nun, 'Yargı görevini yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs' suçlamasıyla 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası ve siyasi yasak talebiyle açılan davada ilk duruşma görüldü. Ancak, İmamoğlu’nun avukatları duruşmanın Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda görülmesi gerekirken Silivri Cezaevi yerleşkesindeki duruşma salonunda yapılmasının usulsüz olduğu gerekçesiyle, duruşmaya katılmama kararı aldı. Bugün ikinci duruşma İstanbul Adliyesi’ndeki 2. Asliye Ceza Mahkemesi salonunun yetersiz kalması nedeniyle Silivri'deki Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumu yerleşkesinde bulunan 1 No’lu duruşma salonunda görülmeye başladı. Duruşmaya başka bir dosya kapsamında tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, tedbiren görevden alınan CHP İstanbul İl başkanı Özgür Çelik, bazı belediye başkanları, milletvekilleri ve İmamoğlu’nun ailesi katıldı.

'YÜCE TÜRK YARGISI SÜRGÜNDE'

Dosya kapsamında ilk kez savunma yapan Ekrem İmamoğlu, "Burada kendi davamı savunurken kalbim elbette başka yerlerde de atıyor. Bugün özellikle kalbim Gazze'deki masumlarla ve onlara umut taşımak için denize açılan insani yardım filosundaki cesur insanlarla beraberdir. Çocukların ölmediği, insanların açlık ve bombalarla sınanmadığı bir dünya için verilen bu mücadele aslında bütün dünyanın, hepimizin insanlık onurunu savunma mücadelesidir. Sayın Hakim yine Silivri'deyiz. Yine Yüce Türk yargısı sürgünde. 'Avrupa'nın en büyüğü' diye yapılmış binaya yargımız sığmıyor. Bu gidişle sığmamaya devam edecek. Kapasitesinin çok üzerinde hapishanelere yüz binin üstünde fazla insan sokan yargı düzenini bu denli tartışılan bir ortamda o binaya sığdıramazsınız. Kimse sığdıramaz. Konumuz bilirkişi. Bu bilirkişi meselesi çok önemli. Bilirkişi şu anda hayatımızın her alanında başımıza büyük belalar açıyor. Bahsedeceğim farklı bilirkişi statülerinden de anlayacaksınız ne demek istediğimi. İstanbul'da Çağlayan Adliyesi'nde ne yazık ki bir yıla yakındır süren bir telaş var. Yine bir Cumhuriyet savcısı telaşla bir iddianame yazmış. Telaşla yazarken çok hata yapmış. Usul, esas açısından ve olmaması gereken bir Ekrem İmamoğlu davası daha anlamsız yere mahkememizi göçe çıkarmış, buraya gelmişsiniz. Telaş var ama aynı zamanda meselenin nasıl bir iddianameye dönüştüğüyle ilgili ipuçları da veriyor bize. Savcılık niçin başka bir soruşturmayı bu iddianameye ekleme ihtiyacı hissediyor. Bu önemli bir soru. Başka bir iddianameyi niçin bu iddianameye ekleme ihtiyacı hissediyor. Dayanağı hiç de sağlam olmayan bu davanın metninde niçin başsavcıyı hatırlatmakta ve selam durmakta fayda görüyor. İddianamede bakın bana ne diyor. 'Ekrem İmamoğlu'nun katıldığı bir panelde yaptığı ve bir kısım basın organlarınca da yayınlanan konuşma içeriğinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'e yönelik suç konusu söylemlerinin tespit edilmesi üzerine tehdit kamu görevlisine karşı görevinden dolayı alenen hakaret ve terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek suçlarından Cumhuriyet Başsavcılığımızın kamu davası ikame edildiği her iki olay bir arada değerlendirildiğinde şüphelinin görevinin getirdiği kanun ve nüfusunun basın önünde aleni olacak şekilde kullanarak yargı organları ve mensupları üzerinde baskı oluşturmayı ve mensup olduğu parti lehine etkilemeyi' suça bakar mısınız. Parti lehine etkilemeyi amaçladığı ve bu hususun atılı tespitleriyle örtüştüğü anlaşılmakla diyerek devam ediyor ve beni suçluyor. Bilirkişi işini başsavcı ile ilgili panelde anında açılan davaya bağlama ihtiyacı neden hissediyor? Mensubu olduğu parti lehine nasıl bir suç tarifi? Konuyla alakası nedir? Benim nüfusum deyince 16 milyon İstanbullu benim nüfusum mu demek istedi. 86 milyon Türkiye'nin nüfusu mu benim demek istedi. Yoksa eşim, ben, üç tane çocuğum var, beş kişilik nüfusumdan mı bahsetti" şeklinde konuştu.

İmamoğlu savunmasının devamında, "Bu iddialar nasıl kaleme alınabiliyor? Bu iddialar nasıl yazılabiliyor? Hangi akılla, hangi düzenle, hangi sistemle? Şöyle bir sistem var. Adalet Bakanı CHP'ye yüklendi. Bunlar mı Türkiye'yi yönetecek dedi. Şuraya bakar mısınız şu fotoğrafa? Arkada bir ilçenin ilçe başkanlığı binasında Adalet Bakanı demeç veriyor. Dün akşam önüme geldi bu. Adalet Bakanı bir ilçe başkanlığının tabelasının önünde demeç veriyor. Ben de nüfuzumla etkilemişim. Siyasi partinin nüfusunu etkilemişim. Adalet Bakanı, HSK'nın başkanı, Yüce Türk Yargısının en tepe kurumunun başındaki bakanın ilçe binasında, ilçe tabelasının önünde basın açıklaması yapıyor. İddianameyi okuduğunuzda görüyorsunuz ki bana yapılan suçlama gerçeğe net olarak aykırıdır. Benim bir kişiyi eleştirmemi suç kabul etmiş. Böyle bir şey olamaz. Böyle bir yasa yok. Düşünsenize savcı demek istiyor ki doğruyu söyleseniz de eleştiri yapamazsınız. Bunu suç kabul ederiz. Niye? Sen Ekrem İmamoğlu'sun. Açabildiğiniz kadar dava açın. Yasa yoksa suç yoktur sayın hakim. Ben adaletin tecellisini engelleyen her türlü haksızlığı eleştirdim, ifşa ettim, etmeye devam edeceğim" dedi.

ERTELENDİ

Duruşma eksik hususların giderilmesi için 12 Aralık'a ertelenirken, İmamoğlu’nun 27 ocaktaki konuşmasının içeriği de talep edildi. Bilirkişinin dinlenmesi talebi ise reddedildi.