İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı Antalya Şube Başkanı Mehmet Yıldırım, temel hakları güvence altına almak üzere İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin ilan edilişinin üzerinden 71 yıl geçtiğini hatırlatarak, aradan geçen zamana rağmen ihlallerin önlenmesi konusunda insanlığın geçer not alamadığını vurguladı. Yıldırım, batının yabancı düşmanlığı, Müslüman karşıtlığı ve nefret suçları girdabına girdiğini ve sivillere yönelik her türlü ihlalin ‘güvenlik’ perdesi altında meşrulaştırıldığını ifade ederek, "Bu ülkelerin başını yine Doğu Türkistan, Mısır, Suriye ve Filistin çekmiştir. 1949 yılından bu yana Çin işgali altındaki Doğu Türkistan, her yıl sistematik olarak insan haklarının ayaklar altına alındığı bir hapishaneye dönüştürülmektedir. 5 Temmuz 2009 tarihinde gerçekleşen Urumçi katliamından bu yana her yıl daha da kötüleşen yaşam koşulları etnik ve dini bir soykırıma dönüşmüştür” dedi.
Doğu Türkistan ve Mısır
“Ölüm, hapis, işkence ve zorla alıkoyma uygulamaları dünyadan gelen tüm tepkilere rağmen devam etmektedir” diyen Yıldırım, konuşmasına şöyle devam etti: “Bölgede halen 1 milyondan fazla Uygur ‘eğitim kampı’ adı altında kurulan toplama kamplarında tutulmakta, burada insanların inançlarına aykırı dahi olsa zorla ideolojik eğitimler verilmekte ve potansiyel tehdit olarak görülenler cezalandırılmaktadır. Son birkaç yıldır yapılan bir uygulama ile Uygurların evlerine yönelik zorunlu ziyaretler, gerekçesiz baskınlar ve Uygur-Çinli zorunlu akraba olma uygulamaları insanları ürkütmektedir. Toplama kamplarına alınmış olan aile bireyleri yerine Çinli insanlar yerleştirilmesi, Uygur toplumunun değerlerini tehdit eden bir uygulamaya dönüşmüş durumdadır. Çok sayıda Uygur aydını ve kanaat önderi haksız yere tutuklu bulunuyor. Bunların bir bölümü ya hapiste ya da bırakıldıktan hemen sonra hayatını kaybetmiştir.”
En ağır insan hakları ihlalleri
“Çin’deki zulmü aratmayan ihlallerin bir diğer adresi Mısır’daki Sisi diktatörlüğüdür. 2013 yılındaki darbenin ilk zamanlarındaki katliamlar zamanla azalsa da, siyasi muhaliflere yönelik kaçırma, gizli alıkonma, işkence ve infaz gibi en ağır insan hakları ihlalleri sistematik olarak devam etmektedir. Mısır rejimi cezaevlerinde çoğu İhvan üyesi siyasi gruplardan tutuklu insan sayısının 40 binin üzerinde olduğu bilinmektedir. Yüzlerce kişiye idam cezası verilmiş ve maalesef bu idamların bir kısmı ailelere bile haber vermeden infaz edilmiştir. Seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ise 7 yıllık işkence ve kötü muameleye daha fazla dayanamayarak bu yıl Mahkemede duruşma esnasında hayatını kaybetmiştir.”
Sivillere yönelik tehditler
Halen 80 binden fazla insanın kayıp olarak kayıtlara geçtiğini aktaran Yıldırdım, “Sivillere yönelik tehditler nedeniyle Suriye içinde 6 milyon sivilin yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalmış ve 5 milyona yakın kişi ülke dışında mülteci konumuna düşmüştür. Ülkede gizli ya da resmi onlarca hapishanede kaç kişinin tutulduğu tam olarak bilinmese de, tahminler 200 bine yakın olduğunu göstermektedir. Bu tutuklular içinde en az 7-10 bin arasında kadın olduğu tahmin edilmektedir. Uluslararası kuruluşlara göre Suriye’de şu ana kadar 10 bine yakın kadın tecavüze uğramış ve bu tecavüzler sonucu da sayısı tahmin edilemeyen, istenmeyen gebelik ve doğum vakası meydana gelmiştir. İşgal altındaki Filistin’de 2019 yılı, onlarca insanın hayatını kaybettiği Gazze saldırıları ve Kudüs’teki yıkımlarla dikkat çekerken, Yemen, Irak ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde 2019 yılı insan haklarının neredeyse rafa kaldırıldığı dönem oldu. İnsan Hakları Günü’nde dünyanın insan hakları karnesine bakıldığında özellikle Müslümanların yaşadığı bölgelerin insan eliyle üretilmiş felaketler azalmamış, aksine artmıştır. Bu gidişatı değiştirip karamsar tablodan kurtulmanın yolu, adil bir küresel düzen kurmaktan geçmektedir” dedi.
Esra ALTUNKES
Doğu Türkistan ve Mısır
“Ölüm, hapis, işkence ve zorla alıkoyma uygulamaları dünyadan gelen tüm tepkilere rağmen devam etmektedir” diyen Yıldırım, konuşmasına şöyle devam etti: “Bölgede halen 1 milyondan fazla Uygur ‘eğitim kampı’ adı altında kurulan toplama kamplarında tutulmakta, burada insanların inançlarına aykırı dahi olsa zorla ideolojik eğitimler verilmekte ve potansiyel tehdit olarak görülenler cezalandırılmaktadır. Son birkaç yıldır yapılan bir uygulama ile Uygurların evlerine yönelik zorunlu ziyaretler, gerekçesiz baskınlar ve Uygur-Çinli zorunlu akraba olma uygulamaları insanları ürkütmektedir. Toplama kamplarına alınmış olan aile bireyleri yerine Çinli insanlar yerleştirilmesi, Uygur toplumunun değerlerini tehdit eden bir uygulamaya dönüşmüş durumdadır. Çok sayıda Uygur aydını ve kanaat önderi haksız yere tutuklu bulunuyor. Bunların bir bölümü ya hapiste ya da bırakıldıktan hemen sonra hayatını kaybetmiştir.”
En ağır insan hakları ihlalleri
“Çin’deki zulmü aratmayan ihlallerin bir diğer adresi Mısır’daki Sisi diktatörlüğüdür. 2013 yılındaki darbenin ilk zamanlarındaki katliamlar zamanla azalsa da, siyasi muhaliflere yönelik kaçırma, gizli alıkonma, işkence ve infaz gibi en ağır insan hakları ihlalleri sistematik olarak devam etmektedir. Mısır rejimi cezaevlerinde çoğu İhvan üyesi siyasi gruplardan tutuklu insan sayısının 40 binin üzerinde olduğu bilinmektedir. Yüzlerce kişiye idam cezası verilmiş ve maalesef bu idamların bir kısmı ailelere bile haber vermeden infaz edilmiştir. Seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ise 7 yıllık işkence ve kötü muameleye daha fazla dayanamayarak bu yıl Mahkemede duruşma esnasında hayatını kaybetmiştir.”
Sivillere yönelik tehditler
Halen 80 binden fazla insanın kayıp olarak kayıtlara geçtiğini aktaran Yıldırdım, “Sivillere yönelik tehditler nedeniyle Suriye içinde 6 milyon sivilin yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalmış ve 5 milyona yakın kişi ülke dışında mülteci konumuna düşmüştür. Ülkede gizli ya da resmi onlarca hapishanede kaç kişinin tutulduğu tam olarak bilinmese de, tahminler 200 bine yakın olduğunu göstermektedir. Bu tutuklular içinde en az 7-10 bin arasında kadın olduğu tahmin edilmektedir. Uluslararası kuruluşlara göre Suriye’de şu ana kadar 10 bine yakın kadın tecavüze uğramış ve bu tecavüzler sonucu da sayısı tahmin edilemeyen, istenmeyen gebelik ve doğum vakası meydana gelmiştir. İşgal altındaki Filistin’de 2019 yılı, onlarca insanın hayatını kaybettiği Gazze saldırıları ve Kudüs’teki yıkımlarla dikkat çekerken, Yemen, Irak ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde 2019 yılı insan haklarının neredeyse rafa kaldırıldığı dönem oldu. İnsan Hakları Günü’nde dünyanın insan hakları karnesine bakıldığında özellikle Müslümanların yaşadığı bölgelerin insan eliyle üretilmiş felaketler azalmamış, aksine artmıştır. Bu gidişatı değiştirip karamsar tablodan kurtulmanın yolu, adil bir küresel düzen kurmaktan geçmektedir” dedi.
Esra ALTUNKES