Geçen haftalarda ülke gündemini uzun süre meşgul eden bir çikolata krizi yaşanmıştı. Hikaye şöyle başlıyor; bir vatandaş kahvenin yanında tüketmek için ünlü markalı bir çikolata alıyor. Fakat paketten çikolataların küflenmiş olduğunu iddia ediyor. Son tüketim tarihi henüz geçmese de ‘muhafaza koşullarında’ problem olabileceğini belirtiyor ve bunu sosyal medyada paylaşıyor. Çikolata markasının CEO’su ise bu paylaşım sonrası müşteriyle birebir iletişime geçerek duruma müdahale ediyor. ’Bence evindeki nem oranına baktırmalısın’ sözleriyle tüketiciye tepki gösteren CEO, ‘Ben kendi işimi kendim çözmeyi severim’ diyerek işi iyice sorunlu bir noktaya taşıyor. Ardındaki CEO’nun paylaşımındaki üsluba ve yazım yanlışlarına sosyal medyada tepki yağdı. O da gelen tepkilere yönelik İnstagram hesabında, “Ah ülkemin güzel insanları..” diyerek bir paylaşım yaptı. CEO’nun açıklamaları sebebiyle büyük zincir gibi marketler o markanın ürünlerini raftan kaldırdı. Öğle saatlerinde ise markanın CEO’su istifa etti. Türkiye, çikolata-ürün eleştirisi ve agresif CEO eksenli toplumsal krizini böylece atlatmış oldu. Fakat; gündemi yoğun şekilde meşgul eden konuyla ilgili akıllara çikolatanın küflenebileceği veya muhafaza koşullarının uygun olup olmadığı geldi. Konuyla ilgili Tüketici Konfederasyonu (TÜKONFED) Gıda Komisyonu Üyesi ve Emekli Profesör Doktor Fikret Nafi Çoksöyler, çikolatanın küflenme durumuyla ilgili açıklamalarda bulundu. Çoksöyler, “Çikolata küflenebilir de kurtlanabilir de hatta bağırsak kökenli patojen bakterilerle bile kontamine olabilir, bunların hepsi üretim aşaması ve kullanılan ham maddelerle ilgilidir” dedi.
‘DOĞANIN AKBABALARI’
Küflü çikolatanın sağlığa zararlı olduğunu ancak konuya daha derinden bakılması gerektiğini belirten TÜKONFED Üyesi Prof. Dr. Fikret Nafi Çoksöyler, “Küfler için, ‘doğanın akbabaları’ diyorum. Doğadaki ölü dokuları parçalayıp onları tekrar yaşam döngüsünün içine sokuyorlar. Nerde ihmal, ilgisizlik, ölü doku, kalitesiz üretim varsa orada küflenmeyi görürsünüz. Eğer mutfağınıza, banyonuza iyi bakmazsanız oralarda küf ürediğini görürsünüz, tarladaki ürüne iyi bakmazsanız, tarla böceklenir, küflenir. Tırnağınızın ve cildinizin temizliğine bakmazsanız orda küf (mantar) gelişir. Ekmeği ihmal edip odada naylon torba içinde tutarsanız küflenir. Sebze-meyve kuruturken gereken bilinçli özeni göstermezseniz onlarda küflenir. Yani bir yerde küf görür, küf kokusu veya tadı alırsanız orada kalitesizlik, vurdumduymazlık, düşük kaliteli gıdayı tüketiciye yedirme çabaları vardır. Bakın ne kadar net ‘çikolata küflü’ diyen tüketiciye sorumlu kişinin cevabı tam bir vurdumduymazlık. Eğer ürettiğiniz gıdada küflü, kalitesiz ham maddeler kullanırsanız, fırsat bulunca o küfler çikolatada gördüğünüz gibi gelişip paketin içine yayılır. Gıda üretiminde vurdumduymazlık küflenmiş, atılması gereken çok düşük kalitedeki fındık fıstık, kuru meyveleri, şöyle bir yıkayıp, görüntüyü kurtararak gıda üretimimizde kullanmakla olur. Bu işlemde görüntü düzelse de doku içindeki küfler sağ kalır ve içinde bulundukları dokudan tüm o gıdanın içine ve oradan yüzeyine doğru yayılır” şeklinde küflerin oluşum süreçlerini açıkladı.
‘PROSEDÜRE UYULMASI LAZIM’
Küf çeşitlerinin önemli bir kısmının ‘mikotoksin’ dediğimiz zehirli kimyasallar yaptığını ve yediğimiz her küflü ürünün zehirleme riskinin olduğunu belirten Prof. Dr. Çoksöyler, “Haydi biz yine de ‘herhangi bir toksin yapmadığı ispatlanmış küf türleri ile yapılan bir iki peynir ve sosu bu tanımın dışında tutarsak bilmediğiniz küflerin geliştiği hiçbir şeyi yemeyin’ derim” diye konuştu. Çikolatanın üretim süreci ve kalite kontrol mekanizmaları hakkında bilgi veren Çoksöyler bu durumu şöyle açıkladı, “Gıdada ürettiğiniz maldan örnekler alıp kalite kontrol de yaparsınız ama asıl kontrol her bir kullandığınız maddenin temiz ve sağlıklı, olması ve onları doğru bir imalat sürecinde tam prosedüre (bekleme süreleri ve sıcaklık dereceler, nem düzeyi vb.) uyarak yapılır. Örneğin, çok eski bir tarihte paketlenmiş minik kekler üreten bir firma, keklerin küflenmesi üzerine devamlı olarak bunları piyasadan toplatıyordu. Bize başvurdular, tüm süreci inceledik ve küfün kullandıkları undan geldiğini ortaya koyduk. Unu değiştirdiler, önerdiğimiz bazı tedbirleri uyguladılar, sorun ortadan kalktı. Genellikle bu ürünlerde son kullanma tarihi yerine tavsiye edilen tüketim tarihi bulunuyor. Normalde tüm çikolatalar hava ve nem geçirmez ambalajlar içinde piyasaya sürülüyor. Ancak bu paket delinir ve çikolata aylar boyu yüzde 70 nispi rutubetin üzerinde olan bir ortamda tutulursa ya da bir şekilde paketin içine su girerse küflenebilir. Veya yukarıda belirttiğim gibi küflü ham maddeler kullanılmış ve imalat sürecinde nem bu ham maddelerde yeterince azaltılmamış ise dışarıdan anlaşılmaz ama yine küflenme meydana gelebilir. Yani bu ürünler bizim evimizde veya firmanın deposunda küfleniyorsa çok kötü bir üretim süreci geçirdiğini ve müthiş bir ilgisizliğin hakim olduğunu söyleyebiliriz.”
‘TÜKETİCİYE TEŞEKKÜR EDİLMELİ’
Yaşanan çikolata krizinden sonra tüketicilerle sağlıklı iletişim kurma yoluna gidilmesi gerektiği vurgusu yapan Çoksöyler, tüm gıda firmalarının şikayetlerini bedava yapılmış bir kalite kontrol hizmeti olarak algılaması gerektiğinin altını çizdi ve “Ben olsam her tüketici şikayetini, böyle değerlendirir. Laboratuvar bulgusu gibi bakar hemen inceletirim, hangi koşullarda ortaya çıkıyorsa sorun, o koşulları düzeltirim. Sonuçta katkısından dolayı o tüketiciye teşekkür ederim. Kendine güvenen doğru iş yapmaya çalışan her firma yetkilisi tüketici şikayetlerini dikkate almalıdır ve mutlaka incelemelidir” Marketten aldığınız bir şeyde küf görürseniz hemen iade edin, tamamen onların kusurudur. Hatta un, toz biber, kuru meyve gibi ürünlerde bırakın küf görmeyi küf kokusu varsa bile iade edin; geçmişinde mutlaka bir küflenme süreci geçirmiştir. Unutmayın; küflenmiş bir şeyin üstündeki küfü temizleyerek fırçalayarak onun zararından kurtulamazsınız, yaptığı toksik maddeler gıdanın içine derinliklerine sızmıştır. Bir fabrikanın veya firmanın piyasaya sürdüğü ürün küflenmişse, firma sahibinin yapması gereken tek şey üretimi durdurmak ve ham maddelerin tedarik zincirinden başlayıp tüm imalat, depolama, satış ve satış sonrası depolama zincirini gözden geçirmek olmalıdır. Küfler o işletmedeki kalitesizlik ve vurdumduymazlığın bir işaretidir. Şunu unutmamak gerekir! Hiçbir ürünün maliyeti kaybedilen firma imajından daha önemli değildir” şeklinde sözlerine ekledi.
ARZU YAVUZ