Vaka artışlarına dikkat çeken Eğitim-İş Antalya Şube Başkanı Sadık Acar, merkez yürütme kurulu adına değerlendirmelerde bulunarak, “Koronavirüs vaka sayısında 60 bine dayanarak Avrupa birincisi olan ülkemiz, ne yazık ki salgına karşı bilimsel yaklaşımı benimsemeyen bir yönetim anlayışıyla daha da kötüye gitmektedir. Vaka sayısındaki korkutucu artış, her gün 250'yi aşan can kaybı, hastanelerin doluluk oranları, kongrelerle kırmızıya kesen ülke haritası nedeniyle uzmanlar dahil tüm toplum tam kapanma kararı beklerken, dağ yine fare doğurmuş, ne olduğu anlaşılamayan bir kısmi kapanma kararı açıklanmıştır. Eğitim emekçileri söz verildiği gibi aşılanmadan başlatılan ve "Bu yaşam hakkı ihlalidir" uyarılarımıza rağmen inatla sürdürülen yüz yüze eğitim de, bu yeni kararla sadece kısmi olarak durdurulmuştur. Pandemi süresince yeterli tedbiri alamayan, kaynak ayıramayan MEB, her seferinde çözümü en son olması gereken okulları kapatmakta bulmuş, aşı konusunda da gereğini yapamamıştır” ifadelerini kullandı.
‘Okula nasıl gidecekler’
Yüz yüze eğitimin devam edeceği ilan edilen sınıflardaki öğrencilerin toplu taşıma olmadan okula nasıl gideceklerinin açıklanmadığını hatırlatan Acar, “Ortaokullarda 8. sınıflarda, liselerde 12.sınıflarda, sınava hazırlanan bu sınıfların öğrencileri için düzenlenen kurslarda ve okul öncesi eğitim kurumlarında yüz yüze eğitime devam edeceği ilan edilmiştir. 8. ve 12. sınıflar, okul öncesi, halk eğitim merkezi öğretmenleri, özel eğitim öğretmenleri yüz yüze eğitime devam edecekse, neden sadece ilkokul öğretmenlerinin aşılanacağı anlaşılamamıştır. Yüz yüze eğitime devam edileceği ilan edilen sınıflardaki öğrencilerin toplu taşıma olmadan okullara ulaşımının nasıl sağlanacağı da cevapsız bırakılmıştır. Köy okullarının, özel eğitim kurumlarının, özel kursların faaliyet gösterip göstermeyeceği de netleştirilmemiştir. Yani yine kara düzen bir karar alınmış, ‘ben yaptım oldu’cu bir anlayışla uygulamaya konmak istenmektedir” diye konuştu.
‘Doğal bir bağışıklığı yok’
Okulların tümüyle kapanmadığını hatırlatan Acar, “Her şeyden önemlisi öğretmenlerin henüz 10'da biri bile aşılanmamışken, (açıklanan son rakamlara göre) kaba bir hesapla ülkede sadece 1.5 milyon insanımıza yetecek kadar aşı kalmışken, yüz yüze eğitimin başladığı 1 Mart'tan bu yana resmi rakamlara göre bile 26 öğretmenimiz salgın nedeniyle yaşamını yitirmişken hala yanlıştan dönmemekte, okulları tümüyle kapatmamaktadır. 8. ve 12. sınıflara dair bu karara ilişkin ‘sınav hazırlığı’ bahanesine sığınılırken, okul öncesi kurumların salgına ve aşısızlığa rağmen neden açık tutulduğuna dair bir bahane bulmaya bile lütfedilmemiştir. Ama biz biliyoruz ki bu vahim kararın sebebi açıktır: Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kısmi kapanmayı ilan ettiği konuşmasında "Çok şükür gece gündüz çalışıyorlar" diye övdüğü fabrikalar, iş yerlerindeki milyonlar için küçük çocuklarını bırakacak bir yer gerekmektedir. Salgına meydan okurcasına çalışmak durumunda kalan toplumun emekçi kesiminin akılları çocuklarında kalmasın, sadece ölüm tehlikesine rağmen ‘gece gündüz’ sürdürülen ‘üretime’ odaklansın istenmektedir. İşte bu noktada zaten eğitimciye çarpık bakışıyla ezbere bildiğimiz iktidarın, okul öncesi öğretmenlerine dair ‘bakıcı’ algısı devreye girmektedir. Tek bir eğitim emekçisinin değil canını, alın terini bile hiçbir şeye değişmeyecek olan Eğitim-İş olarak altını çiziyoruz; okul öncesi öğretmenlerinin, 8. ve 12. sınıf öğretmenlerinin, özel eğitim öğretmenlerinin virüse doğal bir bağışıklığı yoktur ve Libya vatandaşı değillerdir. Belki şaşıracaksınız ama okul öncesi öğretmenleri bakıcı değil eğitim emekçileridir. Aşıları yapılmadan onları yüz yüze eğitime zorlamak, cinayettir. Eğitimin ne uzaktan ne yüz yüze halini planlayabilen MEB'i uyarıyoruz; yapılması gereken yüz yüze eğitimin tamamen durdurulması ve ancak öğretmenlerin aşılanmaları bittikten sonra başlatılmasıdır” dedi.
Süheyla GÜRÜN
‘Okula nasıl gidecekler’
Yüz yüze eğitimin devam edeceği ilan edilen sınıflardaki öğrencilerin toplu taşıma olmadan okula nasıl gideceklerinin açıklanmadığını hatırlatan Acar, “Ortaokullarda 8. sınıflarda, liselerde 12.sınıflarda, sınava hazırlanan bu sınıfların öğrencileri için düzenlenen kurslarda ve okul öncesi eğitim kurumlarında yüz yüze eğitime devam edeceği ilan edilmiştir. 8. ve 12. sınıflar, okul öncesi, halk eğitim merkezi öğretmenleri, özel eğitim öğretmenleri yüz yüze eğitime devam edecekse, neden sadece ilkokul öğretmenlerinin aşılanacağı anlaşılamamıştır. Yüz yüze eğitime devam edileceği ilan edilen sınıflardaki öğrencilerin toplu taşıma olmadan okullara ulaşımının nasıl sağlanacağı da cevapsız bırakılmıştır. Köy okullarının, özel eğitim kurumlarının, özel kursların faaliyet gösterip göstermeyeceği de netleştirilmemiştir. Yani yine kara düzen bir karar alınmış, ‘ben yaptım oldu’cu bir anlayışla uygulamaya konmak istenmektedir” diye konuştu.
‘Doğal bir bağışıklığı yok’
Okulların tümüyle kapanmadığını hatırlatan Acar, “Her şeyden önemlisi öğretmenlerin henüz 10'da biri bile aşılanmamışken, (açıklanan son rakamlara göre) kaba bir hesapla ülkede sadece 1.5 milyon insanımıza yetecek kadar aşı kalmışken, yüz yüze eğitimin başladığı 1 Mart'tan bu yana resmi rakamlara göre bile 26 öğretmenimiz salgın nedeniyle yaşamını yitirmişken hala yanlıştan dönmemekte, okulları tümüyle kapatmamaktadır. 8. ve 12. sınıflara dair bu karara ilişkin ‘sınav hazırlığı’ bahanesine sığınılırken, okul öncesi kurumların salgına ve aşısızlığa rağmen neden açık tutulduğuna dair bir bahane bulmaya bile lütfedilmemiştir. Ama biz biliyoruz ki bu vahim kararın sebebi açıktır: Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kısmi kapanmayı ilan ettiği konuşmasında "Çok şükür gece gündüz çalışıyorlar" diye övdüğü fabrikalar, iş yerlerindeki milyonlar için küçük çocuklarını bırakacak bir yer gerekmektedir. Salgına meydan okurcasına çalışmak durumunda kalan toplumun emekçi kesiminin akılları çocuklarında kalmasın, sadece ölüm tehlikesine rağmen ‘gece gündüz’ sürdürülen ‘üretime’ odaklansın istenmektedir. İşte bu noktada zaten eğitimciye çarpık bakışıyla ezbere bildiğimiz iktidarın, okul öncesi öğretmenlerine dair ‘bakıcı’ algısı devreye girmektedir. Tek bir eğitim emekçisinin değil canını, alın terini bile hiçbir şeye değişmeyecek olan Eğitim-İş olarak altını çiziyoruz; okul öncesi öğretmenlerinin, 8. ve 12. sınıf öğretmenlerinin, özel eğitim öğretmenlerinin virüse doğal bir bağışıklığı yoktur ve Libya vatandaşı değillerdir. Belki şaşıracaksınız ama okul öncesi öğretmenleri bakıcı değil eğitim emekçileridir. Aşıları yapılmadan onları yüz yüze eğitime zorlamak, cinayettir. Eğitimin ne uzaktan ne yüz yüze halini planlayabilen MEB'i uyarıyoruz; yapılması gereken yüz yüze eğitimin tamamen durdurulması ve ancak öğretmenlerin aşılanmaları bittikten sonra başlatılmasıdır” dedi.
Süheyla GÜRÜN