Ülkemizde 2003 yılından bu yana uygulanan Bireysel Emeklilik Sistemi’nin (BES), öncelikli tasarruf ve birikim nihai olarak yatırım aracı olduğunu belirten Tüketici Konfederasyonu (TÜKONFED) Bankacılık Komisyonu Başkanı Hüseyin Ölmez, BES’in amacının kişilerin SGK’dan veya Özel Sandıklar’dan alacakları emekli maaşlarına ek gelir sağlaması amacı güttüğünü ifade etti. Ölmez, “Sistem tamamıyla, Batılı uygulamalarından kopya edilerek uygulamaya konulmuştur. Sistemin oluşturulması aşamasında, birikimlerin de ticaret ve sanayiye fon sağlaması amaçlanmıştır. Sistem yeterli talebi görmemesi üzerine 1 Ocak 2018’den itibaren 45 yaş altı kamuda çalışan işçilerin, memurların, sözleşmelilerin, brüt maaşlarının yüzde 3’ünü ödeyerek katılmaları zorunlu kılınmıştır. Zorunlu BES de denilen uygulama 45 yaş altında, tüm çalışanları da kapsamaktadır. Çalışanlara 2 ay içinde ayrılma olanağı verilmiştir. BES fonlarının gerek kötü yönetim gerekse bilimsel aktüerya hesaplarından uzak değerlendirilmeleri nedeniyle 2011- 2014 arasında reel getiri açısından zarar ettiği de görülmüştür. Sisteme beklenen girişin olmaması nedeniyle yüzde 30 devlet desteği sağlanmıştır. BES’in çalıştırılması ve denetlenmesi ile görevli Emeklilik Gözetim Merkezi’nin, 30.4.2024 tarihli verilerine göre, 9.13.569 kişinin BES katılımcısı olduğu; bu katılımcılara ait106.454.9 milyon TL’si devlet desteği olmak üzere toplam 790.565.3 milyon TL’si katılımcıların fon toplamı bulunmaktadır” dedi. Aynı kurumun verilerine göre BES katılımcı yoğunluğunun Marmara Bölgesi, İç Anadolu Bölgesi; Ege Bölgesi, Akdeniz Bölgesi; Karadeniz Bölgesi, Doğu Anadolu Bölgesi ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi şeklinde sıralandığını sözlerine ekleyen Ölmez, 10 senelik prim ödeme süresi sonrasında katılımcının ya aylık maaş olarak getirisi ya da toplu para aldığını söyledi.
‘Yetersizlik ve güven sorunu’
Ölmez, BES’e katılımı arttırmak için alınması gereken önlemlere ilişkin, “2024 yılı Şubat ayında; aktif sigortalı SGK (4a,4b, 4c) sayısının, 22,8 milyon olduğu düşünülürse, 9.103.569 BES katılımcısının bulunması, yetersiz olarak değerlendirilecektir. Yetersizliğin iki temel nedeni vardır. Birincisi, özellikle ücretlilerin, ücretlerden elde ettikleri paranın satın alma gücünün yetersizliği nedeniyle, BES’e ayıracak paralarının olmaması; varsa BES primi ödemekten vazgeçerek birikimlerini, üstelik de az bir getiri ile geri almaları. İkincisi güven sorunu. Son 5 yılda ülkemizde yaşanan ekonomik gelişmeler, vatandaşımızda gözle görülür bir güven sorunu yaratmıştır. Güven sorunu; genel ekonomik uygulamalar ve realitelerden (enflasyon, ekonominin dolarize olması gibi), sigorta şirketlerinin kendi lehine, sigortalı aleyhine uygulamaları olarak özetlenebilir. Burada, sigorta şirketlerinin uygulamaları, katılımı asıl düşürtücü engeldir. Parasının satın alma gücü her gün düşen vatandaş, birikimin de satın alma gücünün düşmesini istememektedir. Bunu somut ve karşılaştırmalı bir örnekle açıklayalım. Bugün 46 yaşında bir vatandaşımız, aylık 320 TL (10 Dolar) katılım payı olarak BES’li olsa ve bu payına her yıl en fazla yüzde 5 artış koysa, 56 yaşına geldiğinde, ödeyeceği katkı payı toplamı, 61 bin 422 TL, ödeyeceği katkı paylarının getirisi 7 bin 936 TL, devlet katkısı toplamı 18 bin 427 TL, devlet katkısı toplamının getirisi 4 bin 421 TL olacaktır. Burada vatandaş, 56 yaşına geldiğinde, aylık 10 dolar olarak hesapladığı birikimi için toplam 1.320 Dolar ödeyecektir. 11 yıl sonraki 61.422 TL’nin kaç dolar edeceğini ise bilememektedir. Bu güne kadar uygulamalarda, vatandaş benzeri karşılaştırmalı hesaplamalardan zararlı çıkmıştır. 10 sene önce benzeri bir yatırıma karar veren bir vatandaş, günümüzde, 10 sene önce hesaplanan sistemle, 1.320 dolar yatırıp, 400 dolara yakın toplu para almıştır” diye konuştu.
‘Yıllara göre değişiyor’
Sigorta şirketlerinin gelişmiş bazı ülkelerdeki uygulamaları mevzuatın izin verdiği ölçüde Türkiye’ye taşımaya çalıştıklarını belirten Hüseyin Ölmez, bu sigorta şirketlerinin o ülkeler ile bizim ülkemizin ekonomik, sosyal ve toplum yapısını önceliklerini dikkatten kaçırdıklarını veya görmezden geldiklerini açıkladı. İlk başta ‘çifte emeklilik’ algısıyla yapılan BES’in zamanla amacının dışında gerçekleştiğinin altını çizen Hüseyin Ölmez, ülkemizde SGK konusunda, kötü yönetimin, kayıt dışı istihdam gibi nedenlerle aktüerya hesaplarında bozulmaların olduğunu dile getirdi ve zaman geçirmeden, reform çalışmalarına SGK’dan başlanması gerektiğini vurguladı. BES uygulamasında, devlet tarafından, katılımcıların yatırdığı primin yüzde 30’u oranında destek sağlandığını ifade eden Ölmez, devlet desteğinin katılımcı tarafından geri alınması durumunda sözleşmenin altıncı yılında yüzde 60, yedinci yılında yüzde 70, sekizinci yılında yüzde 80, dokuzuncu yılında yüzde 90, onuncu yılında ise yüzde 100 şeklinde devlet katkısı kontrol oranı uygulanacağını belirtti.
‘BES’i etkin kılmadı’
Ayrıca Ölmez, vergi uygulamasında ise işverenler tarafından ücretliler adına bireysel emeklilik sistemine ödenen katkı paylarının, ücretle ilişkilendirmeksizin, ticari kazancın tespitinde gider olarak indirilmesine imkan tanınması hakkında şunları söyledi: “İndirim konusu yapılabilecek tutarın toplamı, ödemenin yapıldığı ayda elde edilen ücretin yüzde 15’ini ve yıllık olarak asgari ücretin yıllık tutarını aşamayacaktır. Bu kapsamda, işverenlerin çalışanları adına ödediği katkı payları kurumlar vergisi mükellefleri için ödenen katkı payı tutarlarının yüzde 20’si oranında kurumlar vergisi avantajı, gelir vergisi mükellefleri için, ise yüzde 15 ila yüzde 35’i oranında gelir vergisi avantajı sağlanmaktadır. Ölüm, kaza, sağlık, hastalık, sakatlık, işsizlik, analık, doğum ve tahsil gibi şahıs sigorta poliçeleri için hizmet erbabı tarafından ödenen primlerin tamamı ücretlinin elde edilen ücretinin yüzde 15’ine kadar olan kısmı ücret gelir vergisi matrahının tespitinde indirim konusu yapabilecektir. İndirim konusu yapılacak primlerin toplamı, ödendiği ayda elde edilen ücretin yüzde 15’ini ve yıllık olarak asgari ücretin yıllık tutarını aşamayacaktır. Yıl içinde asgari ücret tutarında meydana gelebilecek değişiklikler, indirim yapılacak tutarların hesabında dikkate alınmaktadır. Maalesef devlet tarafından verilen bu destekler de BES’in etkinliğini sağlayamamıştır. Ülkemizde, önceki dönemlerde yaşanan, zorunlu fonların (Konut Fonu, Tasarruf Fonu, İlksan gibi) vatandaş aleyhine sonuçlanmasının tramvalarının üzerine gelen BES devlet katkılarına karşın, buraya kadar anlattığım olumsuzluklarla birleşince başarılı olmamıştır. BES’te reform yapılması gerekir, ancak öncelikli reform, toplumsal huzurumuzu da yakından ilgilendiren SGK reformu yapılmalıdır. Sistemde yapılacak reformda, muhtemel katılımcıları ve toplumu ikna edecek, rasyonel, şeffaf bilgilendirme yapılmalıdır. İşletme yönetiminde temel kural, işletme içi ve dışı haberleşmelerin resmi kanallarla yapılması gerekir, yapılmazsa haberleşme ve bilgi akışı yerine dedikodu yer alır ve işletmelere yıkımı yolunda ciddi zarar verir. Günümüzde dedikodunun yerini sosyal medya almıştır. Sosyal medyada maddi temellerden yoksun bilgilendirmeler, BES ve SGK’ya da zarar vermektedir.”
ARZU YAVUZ