Ozon Terapisti Bülent Kanevetçi ozon tedavisi ile ilgili aydınlatıcı bilgiler vererek, “Tedavi birçok patolojik durumu iyileştirir ya da tamamen düzeltir. Tamamlayıcı tedavi grubuna girer” dedi
Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı Doktor Ozon Terapisti Bülent Kanevetçi, ozon tedavisinin aslında bundan 10 yıl öncesinde de popüler bir tedavi şekli olduğunu anlatarak, “10 yıl önce bu tedaviyi alan insanlar birbirine tavsiye ederek popülaritesini arttırıyorlardı. Tedaviyi bir defa alan insan, hiçbir yan etkisini görmediği gibi aynı zamanda, 1-2 hafta içerisinde de olağanüstü etkilerini görmeye başlamasıyla birlikte, ozon tedavisinin popülaritesini arttırmayı kendine vazife bilmeye başlıyordu” diye konuştu.
Her insana uygulanmaz
Her insana hemen ozon tedavisi uygulanmadığını ifade eden Kanevetçi, “Birkaç yapamayacağımız durum dışında, aslında tüm insanlara ozon tedavisi uygulayabiliyoruz. Öncelikle, ozon tedavisi hakkında sınırlı bilgisi olan kimsenin herhangi bir hastalığı olup olmadığını, kullandığı ilaçlar olup olmadığını ve tedaviyi hangi amaçla yaptırmak istediğini öğreniyoruz. Ozon tedavisinde kullandığımız ozon gazı, 3 atomlu oksijen molekülüdür ve süper (aktif) oksijen olarak adlandırılır. Son yıllarda, kullandığımız damacana sularda da görürüz ozonla sterilize edilmiştir diye. İçme sularındaki bakteri, virüs ve mantarlar ozon gazı ile tamamen temizlenir ve sular içilebilir hale gelir. En az klorlama kadar etkilidir” dedi.
Sağlık Bakanlığı onaylı
Ozon tedavisinin bilimsel olarak etkinliğinin yapılan çalışmalarla kanıtlanmış ve dünyanın birçok ülkesinde güvenle uygulanmakta olan bir tedavi yöntemi olduğunu vurgulayan Kanevetçi, “Ozon tedavisi, şu anki uygulama şekliyle yani ana tedavi şekli olan majör otohemoterapi olarak ilk 1976 yılında, şu anda da yaşamakta olan İtalyan bir doktor olan Velio Bocci tarafından uygulanmaya başlanmıştır. Türkiye’de de 2000 yılından beri uygulanmaktadır. 2.5 yıl öncesinde, Ekim 2014'de, Sağlık Bakanlığı, Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp uygulamaları Yönetmeliği ile resmi olarak ozon tedavisini tanımakla ilgili ilk adımı atmış ve bütünleyici ve tamamlayıcı tıp uygulamaları arasına sokmuştur. Artık ozon tedavisi, Sağlık Bakanlığı tarafından da onaylanmış bir tedavi uygulamasıdır” dedi.
Olağanüstü sonuçlar
Uygulanan ozon tedavisi ile olağanüstü sonuçlar alındığını aktaran Kanevetçi, “Şeker hastalığına bağlı gelişen ayak yaralarını mükemmel şekilde iyileştirdiğimiz hastalarımız oldu. Burada önemli olan konu hastanın tedavi edebilecek aşamada olmasıdır. Dolaşım bozukluğu olan, mosmor parmağı, pespembe hale getirebiliyoruz. Şeker hastalığına bağlı gelişebilecek göz, böbrek, kalp ve dolaşım sistemi hastalıklarını engellemek için ozon tedavisinden yararlanılabiliyor. Topuk dikenine bağlı ağrılarda tek seansta direkt ozon enjeksiyonu ile geçebiliyor. Hastayı çok iyi seçmek ve bilgilendirmek çok önemli bu tedavide. Başta da söylediğimiz gibi en büyük avantajımız, tedavinin ehil ellerde, uygun hastalara, uygun şartlarda ve uygun dozlarda yapıldığında neredeyse hiçbir yan etkisinin olmamasıdır” diye konuştu.
Üçüncü seanstan sonra
Ozon tedavisinin sadece ilk birkaç seansta yorgunluk ve belki de biraz uyku yapabileceğine dikkat çeken Kanevetçi, “Ne de olsa yaptığımız tedavi ile hastanın vücudunu bir şeyler yapmaya zorluyoruz. Özellikle üçüncü seanstan sonra, tedavinin iyi ve iyileştirici etkilerini görmeye başlıyoruz. Hastaların efor kapasitesi artıyor, kendilerini daha dinç hissetmeye başlıyorlar ve ağrıları azalmaya başlıyor. Ağrı deyince, şunu da söylemek gerekir, ilk seanslarda hastanın var olan ağrıları artabilir, bu iyiye delalettir, hastanın tedaviden daha fazla fayda göreceğini gösterir. Üçüncü, dördüncü seans sonunda, hastaların söylediği en önemli şeylerden birisi de, ‘Artık sabahları saat çalmadan ve kendimi hiç yorgun hissetmeden kalkıyorum yataktan. O kadar güzel uyku uyuyorum ki, çok dinlenmiş kalkıyorum’ derler. Bu gençler açısından önemli iken, özellikle geceleri de uyku tutmayan yaşlı kimseler açısından da çok önemlidir. Tedavi esnasında, geceleri çok güzel bir uyku çektiklerini söylerler. Seans seans yapılan tedaviler sırasında hastalar ile nelerin değiştiğini sorgularız her geldiklerinde. Bağırsak hareketlerinin artmaya başladığını söylerler genellikle beşinci altıncı seans sonrasında, sigara içerken sigaradan kötü bir tat almaya başladıklarını söyler bazı hastalar, az da olsa sigarayı bırakanlar olur” dedi.
Ozonla cilt parlaklaşır
Ozon tedavisi ile kilo veremeyen insanların iştahlarının açılmasına rağmen kilo vermeye başladıklarını ve sıkılaşmaya başladıklarını, zayıf olan ve kilo almak isteyenlerin de kilo almaya başladıklarını gözlemlediklerini aktaran Kanevetçi, “En dramatik etkisi ise, son yıllarda, hepimizi daha da çok bu tedaviye heveslendiren cilt üzerine olan güzelleştirici etkileridir. Hastaların yüzlerine baktığımızda biz de net olarak görürüz, ciltleri parlaklaşmaya başlar ve yüzlerine bir canlılık gelir yedinci sekizinci seans sonrası. Bu hastalarımızı çok heyecanlandırır ve tedavi açısından heveslendirir, çünkü bu seanslara kadar düzenli gelen hastalarımız, dışarıdan da iltifatlar aldıklarını belirtirler” diye konuştu.
Hastalık tipine göre tedavi
Ozon tedavisi uygulamasının birçok şekilde yapıldığını ifade eden Kanevetçi, “Ana tedavi şekli olan majör otohemoterapidir ve iki şekilde uygulanır. Birinci yaklaşık bir çay bardağı alınan 150-200 ml kan ozon-oksijen karışımı ile karıştırılır ve kanın alındığı aynı damardan tekrar geri verilir. İkinci uygulama şekli majör otohemoterapinin serumun ozonlanıp damardan verilmesidir. Daha birçok uygulama metodu vardır, hastalığın tipine göre de uygulama metodları değişir. Normal ozon tedavisi, haftada en az iki kez olmak üzere toplam 10 seans uygulanır. Ozon tedavisi, kan yoluyla yapıldığı için vücudumuzda tüm organlara etki eder ve bir nevi vücudumuzdaki tüm toksik maddeleri temizlemeye yardımcı olur. Kullanıldığı birçok hastalık vardır ozon tedavisinin. Ozon tedavisinin verilen doza bağımlı olarak vücudumuzda bazı şeyleri uyarıcı, düzenleyici veya baskılayıcı özelliği vardır. Doz ayarlamasını hastalıklara göre yaparız. Bağışıklığımızı güçlendirir, anti-oksidan sistemimizi aktive eder, metabolizmamızı hızlandırır, enerji artışı sağlar ki bir nevi doping etkisi yapar ve kanda tespit edilemez, kollajen doku aktivasyonu ile cildimizi gençleştirir, damar cidarının yenilenmesini sağlar, dokulardaki oksijenin arttırılması sağlar, karaciğer yenilenmesi ve dolayısıyla vücudun kendini yenileme mekanizmasının aktive edilmesini sağlar” diyerek konuşmasını tamamladı.
Esra ALTUNKES