Bir yazı okudum..
7-8 yıl öncesine ait bir çeşit 'uyarı'..
Roman ya da hikaye (keşke olsaydı) değil..
Okudukça şaşırdım..
Daha da ötesi içimi bir korku kapladı..
İnsanoğlu'nu (eğer olmadıysak tabii) 'robot' yapma çalışmaları son sürat devam ediyor..
'Nasıl yani' demeyin..
Yazıyı, kendi üslubumla sizlere aktarmaya çalışacağım..
Neyle karşı karşıya olduğunuzu anlayınca, -eminim- siz de korkacaksınız..
.
Teknolojideki son gelişmeler hayal gücümüzü zorlamaya devam ediyor..
İşte bunlardan en önemlisi, 'Nanoteknolojik akıl kontrolü' diye bir şey..
Bu, öylesine bir teknoloji ki; çok yakın bir gelecekte nano-teknoloji casusları, 'izleyebilir minik alıcılar'la bizi, daha ötesi 'istek ve tutkularımızı' kontrol edecek..
Ne müthiş bir şey değil mi?
Araştırmacılar, bu teknoloji ile savaşlar için 'farklı savunma yöntemleri' geliştirme çabasında (imiş)..
Bu yöntem, saç telinden çok daha ince 'nano-kabloların bağlı olduğu bir tüpün beyne yerleştirilmesi'ne benzer bir 'kıyamet senaryosu'nu görmemizi mümkün kılacak (imiş)..
'İmiş' diyorum, çünkü dünyaya hakim olma çabasındaki güçlerin, bu teknolojiyi 'insanlığın hayrına' kullanacaklarını pek sanmıyorum..
Atom bombasının mucidi Einstein, 2. Dünya savaşındaki 'Hiroşima' olayından sonra, 'Bunun bu amaçla kullanılacağını bilseydim, asla atom bombasını icat etmezdim' diye ağladığını biliyor olmanız lazım..
Teknoloji geliştikçe, o 'hakim güçlerin' insanları 'köle etme' çalışmaları daha da etkinleşmeye başlamadı mı?
İşte bu 'nano-teknoloji'nin de aynı amaçla kullanılacağından hiç şüphem yok..
Şimdi bu teknolojiye ve 'bilim adamlarının nerede nasıl kullanıldığına' değinelim biraz..
Teknolojinin yapıtaşlarından olan 'alıcılar' ve 'iletişim verileri içeren toz kadar nano-cihazlar'ın gelişimi inanılmaz boyutlarda..
Alıcılar 'pirinç tanesi' büyüklüğünün bile oldukça altına inmiş durumda..
Ve zaman içinde kum tanesi ölçeğine ulaşması hedefleniyor..
Ancak, alıcılar insanların uzaktan izlenmesini sağlarken, öte yandan uzaktan kontrol edilmeyi de etkin hale getirebiliyor..
Kafanız karıştı değil mi?
Karışmasın ve sonuna kadar okuyun bence..
Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerin ardından, ilk 'insanlı deney' Vietnam askerlerine uygulanmış..
Denek olarak seçilen ilk tutuklu askere doktorlar tarafından sistematik elektro şok uygulanmış..
Bir hafta içinde askerde kişilik değişiklikleri gözlemlenmeye başlanmış..
Psikologlar, bu kişilik bozukluklarının nedeninin, askerin içinde bulunduğu ortamdan, 'hoşnutsuzluk ve korku'dan kaynaklandığını düşünmüşler..
Amaç, askerin sert ideolojik fikirlerini değiştirmek, ona uygulanan elektro şoklarla düşüncelerini kontrol etmekmiş..
1960'larda beyinlerine 'elektro' yerleştirilen şempanzeler, 'radyo sinyalleri' ile dışarıdan yönlendirilerek ölümüne kavga ettiriliyor, nihayetinde birbirlerini öldürüyorlarmış..
Vietnam, bu uygulamanın insanlarda da geçerli olabileceğini kanıtlayacak çok elverişli bir ortam olarak görülmüş..
Nörologların da katıldığı araştırma, seçilen Vietnamlı askerler üzerinde gizlice başlatılmış..
Her birine anestezi uygulandıktan sonra kafataslarına elektrotlar yerleştirilmiş..
Tutuklular anesteziden çıkınca kişilik uzmanları çalışmaya başlamış..
Her tutuklunun eline bıçaklar verilmiş, kontrol düğmelerine basılmış ve 'kişilik uzmanları' askerleri 'şiddet'e yönlendirmeye çalışmış..
Fakat hiçbir sonuç elde edilememiş..
Uzmanlar tüm çabaların boşa çıktığını görünce yeniden Washington'a dönmüşler..
Onlar Washington yolundayken, tutuklu Vietnamlı denekler 'yakılarak' öldürülmüş..
Siber akıl kontrolü..
'İnanılmaz ama gerçek' olma yolundaki bilimkurgu öykülerinden birisidir..
Sibernetik akıl kontrolünün diğer alanı insanın beynini 'bilgisayara indirmek'tir..
Nanoteknolojik akıl kontrolü ile uluslar, savaşlar için farklı savunma yöntemleri geliştirme çabasındalar..
Bu yöntemlerden biri, karşı tarafın savaşçılarını uzaktan beyin kontrolü ile tasfiye etmekten geçiyor..
Kuşkusuz savaşçının yalnız kendine değil, savunduğu ülkesine zarar vermek de amaçlardan biri..
Saç telinden çok daha ince nano-kabloların bağlı olduğu bir tüpün beyne yerleştirilmesi, benzer bir 'kıyamet senaryosu'nu görmemizi mümkün kılacak imiş..
Bu incecik nano-tellerin üretim ve daha da incesine ulaşma çabaları devam ediyor..
Böylece nano-tellerin bağlı olduğu tüp, kafatasına 'nano-beyin' olarak yerleştirilecek ve ince teller de sinir hücrelerini, yani psikolojisini kontrol etmek için sinyaller gönderecek..
Kablolar, dışarıdan bir bilgisayar tarafından kontrol edilebildiği gibi, kendileri de sinyal gönderebilecek özellikte..
Bilgisayardan gelen sinyaller doğrultusunda 'beyin' yetkilendirilecek, insanın yapması ve yapmaması gereken konularda yönlendirecek..
Nano-nöro-bilgisayar beyne bir takım resimler, sesler, objeler ileterek ona programlar yükleyebilecek..
.
Evet, gördüğünüz gibi 'teknoloji' dur-durak bilmiyor..
Fütüristlerin (Fütürizm: İş ve yaşam için olumlu gelecek tasarımı) sınırsız hayal güçlerini dahi zorlayan bu 'nano-teknoloji' ile;
- İnsanların hayatlarının, oturdukları mahallenin polis karakolundaki merkezden bilgisayar eliyle kontrol edilebileceğini..
- Hatta isteklerinin, tutkularının ve davranışlarının, resmi görevliler tarafından kilitlenebileceğini..
bile öngörüyor..
Böyle bir teknolojiyi, 'iyi niyetli' olarak kullanmak mümkün olabilir mi?
Bize öyle söyleyecekler, ama hiç sanmıyorum..
Ben şimdiden 'konuyu' sizlere aktararak, 'uyarı' görevimi yaptım..
'Robot insan' olmaya hazırlıklı olun bence..
7-8 yıl öncesine ait bir çeşit 'uyarı'..
Roman ya da hikaye (keşke olsaydı) değil..
Okudukça şaşırdım..
Daha da ötesi içimi bir korku kapladı..
İnsanoğlu'nu (eğer olmadıysak tabii) 'robot' yapma çalışmaları son sürat devam ediyor..
'Nasıl yani' demeyin..
Yazıyı, kendi üslubumla sizlere aktarmaya çalışacağım..
Neyle karşı karşıya olduğunuzu anlayınca, -eminim- siz de korkacaksınız..
.
Teknolojideki son gelişmeler hayal gücümüzü zorlamaya devam ediyor..
İşte bunlardan en önemlisi, 'Nanoteknolojik akıl kontrolü' diye bir şey..
Bu, öylesine bir teknoloji ki; çok yakın bir gelecekte nano-teknoloji casusları, 'izleyebilir minik alıcılar'la bizi, daha ötesi 'istek ve tutkularımızı' kontrol edecek..
Ne müthiş bir şey değil mi?
Araştırmacılar, bu teknoloji ile savaşlar için 'farklı savunma yöntemleri' geliştirme çabasında (imiş)..
Bu yöntem, saç telinden çok daha ince 'nano-kabloların bağlı olduğu bir tüpün beyne yerleştirilmesi'ne benzer bir 'kıyamet senaryosu'nu görmemizi mümkün kılacak (imiş)..
'İmiş' diyorum, çünkü dünyaya hakim olma çabasındaki güçlerin, bu teknolojiyi 'insanlığın hayrına' kullanacaklarını pek sanmıyorum..
Atom bombasının mucidi Einstein, 2. Dünya savaşındaki 'Hiroşima' olayından sonra, 'Bunun bu amaçla kullanılacağını bilseydim, asla atom bombasını icat etmezdim' diye ağladığını biliyor olmanız lazım..
Teknoloji geliştikçe, o 'hakim güçlerin' insanları 'köle etme' çalışmaları daha da etkinleşmeye başlamadı mı?
İşte bu 'nano-teknoloji'nin de aynı amaçla kullanılacağından hiç şüphem yok..
Şimdi bu teknolojiye ve 'bilim adamlarının nerede nasıl kullanıldığına' değinelim biraz..
Teknolojinin yapıtaşlarından olan 'alıcılar' ve 'iletişim verileri içeren toz kadar nano-cihazlar'ın gelişimi inanılmaz boyutlarda..
Alıcılar 'pirinç tanesi' büyüklüğünün bile oldukça altına inmiş durumda..
Ve zaman içinde kum tanesi ölçeğine ulaşması hedefleniyor..
Ancak, alıcılar insanların uzaktan izlenmesini sağlarken, öte yandan uzaktan kontrol edilmeyi de etkin hale getirebiliyor..
Kafanız karıştı değil mi?
Karışmasın ve sonuna kadar okuyun bence..
Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerin ardından, ilk 'insanlı deney' Vietnam askerlerine uygulanmış..
Denek olarak seçilen ilk tutuklu askere doktorlar tarafından sistematik elektro şok uygulanmış..
Bir hafta içinde askerde kişilik değişiklikleri gözlemlenmeye başlanmış..
Psikologlar, bu kişilik bozukluklarının nedeninin, askerin içinde bulunduğu ortamdan, 'hoşnutsuzluk ve korku'dan kaynaklandığını düşünmüşler..
Amaç, askerin sert ideolojik fikirlerini değiştirmek, ona uygulanan elektro şoklarla düşüncelerini kontrol etmekmiş..
1960'larda beyinlerine 'elektro' yerleştirilen şempanzeler, 'radyo sinyalleri' ile dışarıdan yönlendirilerek ölümüne kavga ettiriliyor, nihayetinde birbirlerini öldürüyorlarmış..
Vietnam, bu uygulamanın insanlarda da geçerli olabileceğini kanıtlayacak çok elverişli bir ortam olarak görülmüş..
Nörologların da katıldığı araştırma, seçilen Vietnamlı askerler üzerinde gizlice başlatılmış..
Her birine anestezi uygulandıktan sonra kafataslarına elektrotlar yerleştirilmiş..
Tutuklular anesteziden çıkınca kişilik uzmanları çalışmaya başlamış..
Her tutuklunun eline bıçaklar verilmiş, kontrol düğmelerine basılmış ve 'kişilik uzmanları' askerleri 'şiddet'e yönlendirmeye çalışmış..
Fakat hiçbir sonuç elde edilememiş..
Uzmanlar tüm çabaların boşa çıktığını görünce yeniden Washington'a dönmüşler..
Onlar Washington yolundayken, tutuklu Vietnamlı denekler 'yakılarak' öldürülmüş..
Siber akıl kontrolü..
'İnanılmaz ama gerçek' olma yolundaki bilimkurgu öykülerinden birisidir..
Sibernetik akıl kontrolünün diğer alanı insanın beynini 'bilgisayara indirmek'tir..
Nanoteknolojik akıl kontrolü ile uluslar, savaşlar için farklı savunma yöntemleri geliştirme çabasındalar..
Bu yöntemlerden biri, karşı tarafın savaşçılarını uzaktan beyin kontrolü ile tasfiye etmekten geçiyor..
Kuşkusuz savaşçının yalnız kendine değil, savunduğu ülkesine zarar vermek de amaçlardan biri..
Saç telinden çok daha ince nano-kabloların bağlı olduğu bir tüpün beyne yerleştirilmesi, benzer bir 'kıyamet senaryosu'nu görmemizi mümkün kılacak imiş..
Bu incecik nano-tellerin üretim ve daha da incesine ulaşma çabaları devam ediyor..
Böylece nano-tellerin bağlı olduğu tüp, kafatasına 'nano-beyin' olarak yerleştirilecek ve ince teller de sinir hücrelerini, yani psikolojisini kontrol etmek için sinyaller gönderecek..
Kablolar, dışarıdan bir bilgisayar tarafından kontrol edilebildiği gibi, kendileri de sinyal gönderebilecek özellikte..
Bilgisayardan gelen sinyaller doğrultusunda 'beyin' yetkilendirilecek, insanın yapması ve yapmaması gereken konularda yönlendirecek..
Nano-nöro-bilgisayar beyne bir takım resimler, sesler, objeler ileterek ona programlar yükleyebilecek..
.
Evet, gördüğünüz gibi 'teknoloji' dur-durak bilmiyor..
Fütüristlerin (Fütürizm: İş ve yaşam için olumlu gelecek tasarımı) sınırsız hayal güçlerini dahi zorlayan bu 'nano-teknoloji' ile;
- İnsanların hayatlarının, oturdukları mahallenin polis karakolundaki merkezden bilgisayar eliyle kontrol edilebileceğini..
- Hatta isteklerinin, tutkularının ve davranışlarının, resmi görevliler tarafından kilitlenebileceğini..
bile öngörüyor..
Böyle bir teknolojiyi, 'iyi niyetli' olarak kullanmak mümkün olabilir mi?
Bize öyle söyleyecekler, ama hiç sanmıyorum..
Ben şimdiden 'konuyu' sizlere aktararak, 'uyarı' görevimi yaptım..
'Robot insan' olmaya hazırlıklı olun bence..