Geçtiğimiz Perşembe akşamı Akdeniz TV'deki 'Antalya Konuşuyor' isimli programda, Kaleiçi'yle ilgili 'çılgın bir öneri' geldi..
Antalya İşadamları Derneği (ANTİAD) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ali Ulusoy, 'Kaleiçi'nde çok başlılık var, tek elden yönetilmeli' dedi..
Ardından sıraladığı 'yapılması gerekenler'le ilgili söyledikleri ilginç, hatta bir çılgıncaydı..
Tesadüf bu ya..
Hemen ertesi günü, Kaleiçi esnafıyla bir toplantı yapan Muratpaşa Belediye Başkanı Süleyman Evcilmen de aynı şeyi söyledi..
'Kaleiçi'nin kimliği belirlenerek tek elden yönetilmelidir' dedi..
'Kaleiçi Bakanlık, Büyükşehir Belediyesi, Muratpaşa Belediyesi, Koruma Kurulu ve farklı kuruluşların söz sahibi olduğu özel bir yer' dedi..
Biri işadamı kimliğiyle, diğeri yerel yönetici olarak 'aynı noktada' birleşince..
Bize de bunu 'dillendirmek' ve ilgili-yetkili kişilerin dikkatine sunmak kaldı..
'Antalya Konuşuyor' programında EXPO, turizm, esnafın durumu derken, 'kent içine turisti nasıl sokarız' konusunda değişik görüşler ifade edildi..
10 milyon turistin geldiği yörenin kent merkezi, bunun yüzde 10'unu bile ağırlayamıyorsa, ortada büyük bir sorun var demekti..
Bunun elbette çok değişik sebepleri var..
Ancak, kent içi ulaşımın kötü, cazibe alanlarının da olmayışı 'en önemli sebepler' olarak belirtildi..
Burada söz alan Ali Ulusoy, şunu söyledi:
'Kaleiçi, Antalya'nın bir numaralı cazibe alanıdır..
Sağolsunlar, belediye başkanlarımız bu alanı gerçekten güzel bir hale de getirdiler..
Ancak, gidin bakın her yer bomboş..
Demek ki, güzelleştirmekle iş bitmiyor..
Konuya farklı bakmak, farklı uygulamalarla orayı canlandırmak gerekiyor..'
Ali Ulusoy bu noktada, 'işadamı gözüyle' ilginç, hatta çılgınca, ama kesinlikle 'uygulanabilir' tespitlerde ve önerilerde bulundu..
Şunları söyledi:
'Şu anda Kaleiçi'yle ilgili 4-5 tane muhatap var..
Kim orada bir şey yapmaya kalksa, bütün bu muhataplarla adeta boğuşmak zorunda kalıyor..
Çoğu kişi de, bu nedenle orada bir şey yapmaktan kaçıyor..
Bence, Kaleiçi'nde muhatap bir tane olmalıdır..
Bu da yetmez..
Kaleiçi bir 'işletme' gibi yönetilmeli, gerekirse bu yönetim için ihale bile açılmalıdır..
Tek muhatap da bu ihaleyi alan kişi, kirim farketmez o olmalıdır..
Şartlarını koyar, bunu sağlayabilirsiniz..
Bu da yetmez..
Özellikle 'marka' olmuş büyük giyim mağazalarının (Vakko, Beymen ve jeans markaları gibi) Kaleiçi'ne satış mağazası açması sağlanmalıdır..
Bu da yetmez..
Sokağın bir tanesi, özellikle Türk mutfağı ve yöresel lezzetlerimizin yer alması için düzenlenmelidir..
Türk kültürünü yansıtan ve şu anda yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan bazı sanat atölyeleri için de yerler serpiştirilmelidir..
Bu da yetmez..
Kaleiçi'ni ambulans ve itfaiye dışında (inşallah hiç gerekmez) bütün araç giriş-çıkışlarına kapatacaksınız..
5-6 girişi var, bu girişlerden yat limanına kadar her sokağa, yerde kızak gibi kaydırılabilen, Kaleiçi'nin yapısına uygun bir çeşit ulaşım kabinleri (teleferik gibi) yerleştirip, isteyenleri bu şekilde taşıyacaksınız..
Bu da yetmez..
Yat Limanı'nın kapasitesi kesinlikle büyütülmeli, hatta kruvaziyerlerin de bu limana yolcu getirmesi sağlanacak şekilde Beachpark'ın sonundan başlayıp Atatürk Parkı'nın ön tarafına kadar mendirek yapılmalı..
Böylece Antalya'ya gelen turistin Kaleiçi'nden geçmesi sağlanmalı..
Bu arada, Kaleiçi'nden kentin değişik istikametlerine gidecek ve oralardan gelecek toplu taşıma araçlarını mutlaka düzenlemek gerekir..
Böyle bir Kaleiçi canlanmaz mı?
Hatta, Antalya'ya büyük bir canlılık getirmez mi?
Yurt dışında bu tür örnekler çok var..
Biz de yapabiliriz..'
Ali Ulusoy bunları anlatırken, Kaleiçi'ni hayalimde canlandırmaya çalıştım..
Hayali bile beni heyecanlandırdı..
Bir de bunların gerçekleştiğini düşünün..
EXPO sayesinde kentin birkaç noktasına daha ilgi çeken bir şeyler serpiştirin..
Sonra da geçin karşısına ve seyredin..
Vay vay vay vay, Antalya'ya bak..
Antalya İşadamları Derneği (ANTİAD) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ali Ulusoy, 'Kaleiçi'nde çok başlılık var, tek elden yönetilmeli' dedi..
Ardından sıraladığı 'yapılması gerekenler'le ilgili söyledikleri ilginç, hatta bir çılgıncaydı..
Tesadüf bu ya..
Hemen ertesi günü, Kaleiçi esnafıyla bir toplantı yapan Muratpaşa Belediye Başkanı Süleyman Evcilmen de aynı şeyi söyledi..
'Kaleiçi'nin kimliği belirlenerek tek elden yönetilmelidir' dedi..
'Kaleiçi Bakanlık, Büyükşehir Belediyesi, Muratpaşa Belediyesi, Koruma Kurulu ve farklı kuruluşların söz sahibi olduğu özel bir yer' dedi..
Biri işadamı kimliğiyle, diğeri yerel yönetici olarak 'aynı noktada' birleşince..
Bize de bunu 'dillendirmek' ve ilgili-yetkili kişilerin dikkatine sunmak kaldı..
'Antalya Konuşuyor' programında EXPO, turizm, esnafın durumu derken, 'kent içine turisti nasıl sokarız' konusunda değişik görüşler ifade edildi..
10 milyon turistin geldiği yörenin kent merkezi, bunun yüzde 10'unu bile ağırlayamıyorsa, ortada büyük bir sorun var demekti..
Bunun elbette çok değişik sebepleri var..
Ancak, kent içi ulaşımın kötü, cazibe alanlarının da olmayışı 'en önemli sebepler' olarak belirtildi..
Burada söz alan Ali Ulusoy, şunu söyledi:
'Kaleiçi, Antalya'nın bir numaralı cazibe alanıdır..
Sağolsunlar, belediye başkanlarımız bu alanı gerçekten güzel bir hale de getirdiler..
Ancak, gidin bakın her yer bomboş..
Demek ki, güzelleştirmekle iş bitmiyor..
Konuya farklı bakmak, farklı uygulamalarla orayı canlandırmak gerekiyor..'
Ali Ulusoy bu noktada, 'işadamı gözüyle' ilginç, hatta çılgınca, ama kesinlikle 'uygulanabilir' tespitlerde ve önerilerde bulundu..
Şunları söyledi:
'Şu anda Kaleiçi'yle ilgili 4-5 tane muhatap var..
Kim orada bir şey yapmaya kalksa, bütün bu muhataplarla adeta boğuşmak zorunda kalıyor..
Çoğu kişi de, bu nedenle orada bir şey yapmaktan kaçıyor..
Bence, Kaleiçi'nde muhatap bir tane olmalıdır..
Bu da yetmez..
Kaleiçi bir 'işletme' gibi yönetilmeli, gerekirse bu yönetim için ihale bile açılmalıdır..
Tek muhatap da bu ihaleyi alan kişi, kirim farketmez o olmalıdır..
Şartlarını koyar, bunu sağlayabilirsiniz..
Bu da yetmez..
Özellikle 'marka' olmuş büyük giyim mağazalarının (Vakko, Beymen ve jeans markaları gibi) Kaleiçi'ne satış mağazası açması sağlanmalıdır..
Bu da yetmez..
Sokağın bir tanesi, özellikle Türk mutfağı ve yöresel lezzetlerimizin yer alması için düzenlenmelidir..
Türk kültürünü yansıtan ve şu anda yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan bazı sanat atölyeleri için de yerler serpiştirilmelidir..
Bu da yetmez..
Kaleiçi'ni ambulans ve itfaiye dışında (inşallah hiç gerekmez) bütün araç giriş-çıkışlarına kapatacaksınız..
5-6 girişi var, bu girişlerden yat limanına kadar her sokağa, yerde kızak gibi kaydırılabilen, Kaleiçi'nin yapısına uygun bir çeşit ulaşım kabinleri (teleferik gibi) yerleştirip, isteyenleri bu şekilde taşıyacaksınız..
Bu da yetmez..
Yat Limanı'nın kapasitesi kesinlikle büyütülmeli, hatta kruvaziyerlerin de bu limana yolcu getirmesi sağlanacak şekilde Beachpark'ın sonundan başlayıp Atatürk Parkı'nın ön tarafına kadar mendirek yapılmalı..
Böylece Antalya'ya gelen turistin Kaleiçi'nden geçmesi sağlanmalı..
Bu arada, Kaleiçi'nden kentin değişik istikametlerine gidecek ve oralardan gelecek toplu taşıma araçlarını mutlaka düzenlemek gerekir..
Böyle bir Kaleiçi canlanmaz mı?
Hatta, Antalya'ya büyük bir canlılık getirmez mi?
Yurt dışında bu tür örnekler çok var..
Biz de yapabiliriz..'
Ali Ulusoy bunları anlatırken, Kaleiçi'ni hayalimde canlandırmaya çalıştım..
Hayali bile beni heyecanlandırdı..
Bir de bunların gerçekleştiğini düşünün..
EXPO sayesinde kentin birkaç noktasına daha ilgi çeken bir şeyler serpiştirin..
Sonra da geçin karşısına ve seyredin..
Vay vay vay vay, Antalya'ya bak..