Bu anlamda Cumhur İttifakını meydana getiren AK Parti ve MHP merkezli yapıda her hangi bir dağılma söz konusu değilken, Millet İttifakını oluşturan partiler, İttifakı bitirerek “sepeti koluna, herkes yoluna” moduna girmişlerdir. Millet İttifakının büyük partisi olan CHP’de, genel seçim sonrası büyük bir değişim yaşandı, başta Genel Başkan olmak üzere Genel Merkez yapısı değiştirildi. En azından 2019 yerel seçim başarısını tekrar ederek üzerine başka büyükşehirleri de kazanma peşinde Genel Başkan Özgür Özel ve ekibi.
Lakin CHP açısından durum son derece zor görünüyor.
Bu zorluğu aşabilmek için diğer muhalefet partileriyle seçim iş birliği yapmak içinçalışmalara başladılar ve ilk tekliflerini de önceki ortakları olan İYİ Partiye yaptılar ancak kabul görmedi.Yani CHP ile İYİ Parti iş birliği artık bitmiş görünüyor.
Elbette sırada üçüncü bir İttifak olan HEDEP ile TİP’in merkezde olduğu Emek ve Özgürlük İttifakı’yla seçim iş birliği görüşmeleri süreci var.
İşte bu sürecin kendileri açısından nasıl olacağını öğrenmek amacıyla Türkiye İşçi Partisi’nin genel seçimlerdeki birinci sıra adayı ve Partisinin Merkez Yürütmesinde olan ‘Yunus Başaran’ ile bir söyleşi yaptık.
İş birliği konusunda oldukça çarpıcı ve farklı denebilecek açıklamalar yaptı Başaran.
Sayın Başaran, genel seçimde TİP’in ayrı listeyle seçime girmesi nedeniyle HDP ile aranızda gerginlik olmuştu. Emek ve Özgürlük İttifakı halen devam ediyor mu?
Genel Seçim sonrası her parti kendi değerlendirmeleri yaptı. Biz şu anda sadece Emek ve Özgürlük İttifakı bileşenleri değil, bunun dışında kalan sol, sosyalist bütün oluşumlarla görüşüyoruz. Yaklaşık 15 civarında kuruluş ile yerel seçimler konusunda ne yapabiliriz diye görüşmeler yapıyoruz. Emek ve Özgürlük Platformu elbette sürüyor ve hatta dağılması bir yana bunun daha da genişlemesi için çalışıyoruz. Çalıştaylar düzenleyeceğiz, kadın örgütleri, çevre örgütleri, emek örgütlerini de bu sürece dahil etmek gibi bir çalışmamız var.
Yani HEDEP bu sürece devam ediyor mu diyorsunuz?
Elbette devam ediyor. Dediğim gibi HEDEP te bu süreci genişletmek için mücadele ediyor. Aramızda sorun yoktur. Ayrı listeyle seçime girmemiz bir yönelim farklılığıdır. Aramızda konuşup anlaşıyoruz zaten. Bizlerin bir arada duruşu sadece seçim ittifakı olarak değerlendirilemez. Bu ittifak, mücadele birliği ittifakıdır. Sokakta, yolda her yerde bu mücadeleyi birlikte yapıyoruz. Tabiri caizse sopa yersek hep beraber yiyiyoruz.
Emek ve Özgürlük İttifakı için bir üçüncü yoldur diye açıklamanız vardı. Bunu açar mısınız?
Türkiye’de temel sorun demokrasinin işlemeyişidir. O nedenle bizim İttifakımız düzen partilerinde olduğu gibi seçimden seçime yapılan ittifak değil, mücxadele ittifakı dememdeki anlamda tam budur. Türkiye’yi Cuhmur ve Millet ittifakı diye iki ana gövdeye ayırmayı hedefleyenlere karşı bizde başta demokrasi olmak üzere ülkemzin sorunlarının çözümü için bu üçüncü yolu ortaya koymuş ve alternatif biziz demiştik.
Bu alternatifin mücadele yöntemi nedir?
Demokrasiyi seçimden seçime umut dağıtılan bir anlayışın doğru olmadığını, demokrasinin sokakta kurulacağını belirtiyoruz. Seçim vaadleriyle sokaklar boşlaltıdı. Oysa seçimi almak için sokaklarda basıncı oluşturmalısınız. Böylece iktidarı sandıkta yenilgiye uğratırsınız. Türkiey tarihi bunun örnekleriyle doludur. Ama ne yazık ki bir yandan seçim vaadleriyle diğer yandan güvenlik gerekçeleriyle sokakları boşaltıyorlar. Şiddete başvurmadan yapılacak sokak eylemleri iktidarın en büyük korkusudur. İnsanlar sadece seçmen değil, aynı zamanda vatandaş olduğunu da böylece anlamış olur.
Seçmen ve vatandaş kavramlarını biraz açar mısınız?
Siyasi partiler seçimden seçime vaadlerini sıralıyor, seçimden sonra da iktidar ya da muhalefet partileri bir sonraki seçim için yeni vaatelerle insanlarımızı uyutuyorlar. Sen oyunu kullan git evine, işine bak, biz yönetiriz diyorlar. Yani insanlarımızın vatandaş değil, seçmen olmasını sağlıyorlar. Oysa vatandaş, haklarını bilen ve arayan, sorgulayan insandır. İki seçim arasında itirazlarını da açıklar, gösterisini de yapar. Biz işte bunun için varız. İnsanlarımız vatandaş olmadıkça demokrasi kurumlaşamaz.
Genel seçimde yüzde 4,6 oy aldınız ve yüzde 0,3 puanla milletvekilliğini kaçırdınız. Bunu TİP için büyük başarı olarak görenler olduğun gibi emanet oylar olarak görenlerde var.
Buna katılmıyorum. Evet kimi çevrelerden tepkisel olarak oy verenler olmuştur. Yurttaşları kimse kendi tekelinde görmesin. İnsanlar tepkilerini başka partilere oy vererek de yapabilirdi ama Türkiye İşçi Partisini tercih etmişse bu gerçekten kıymetlidir. Çünkü TİP ilk defa kendi çabasıyla seçimlere girdi ve sosyalist bir parti kendi gücüyle Mecliste yerini aldı. Tarihsel sürece bakarsanız aslında bizim oylarımız emaneten başka yerlere gitmişti şimdi bişz emanet oylarımızı geri alıyoruz. Eğer son seçimde şu stratejik oy safsatası işlenmeseydi, aman oyun boşa gitmesin diye ters algı yaratmasalardı bu oy oranımız daha da yüksek olurdu.
Yani siz bu oylar artık geri dönmez, TİP’in oylarıdır, diyorsunuz…
Elbette bizim oylarımızdır. Sola ve sosyalistlere verilen 78 bin oy çok kıymetlidir. Bu çarpan etkisiyle 200 bin kişiyi kapsar demektir. Ve tarih bizlere göstermiştir ki sola/sosyalistlere verilen oylar gerisin geri gitmez, aksine artarak devam eder. 1960’lı yıllardaki TİP oy yükselişi, bunun kanıtıdır.
Peki bu verilen oyları örgütleyebiliyor musunuz?
Genel seçim sonrası yaşanan yenilgiden dolayı insanlar geri çekildi, molar değerlerii kayboldu. Ama biz sokakta kalmaya devam ettik. En çok oy aldığımız yerlerle en az oy aldığımız yerlerin ziyaretlerini gerçekleştirdik. Onları dinledik, önerilerini aldık, eksiklerimizi gördük. Biz sürece bize oy verenleri de katarak yürüyoruz. Bakın Gazipaşa’nın bir köyünde 176 seçmen içinde bir oy bize çıkmıştı. Gittik o oy veren yurttaşı bulduk, konuştuk. Bizim için bu bir oy çok kıymetliydi, çünkü kararlı bir oydu o. Çıkın sokağa bakın. Bir tane mutlu insan bulamazsınız. Bu haldeki insanları örgütlemek gerektiği için halen sokaktayız.
Önümüzde bir yerel seçim süreci var. Bu seçimde Emek ve Özgürlük İttifakı olarak mı hareket edeceksiniz, yoksa İttifak içindeki her parti ayrı ayrı mı hareket edecek?
Ben İttifak adına konuşamam. Ama biz elbette ortak hareket edilmesinden yanayız. Ancak bunu ittifak içindeki iki partiye indirmemek gerekir. Biz seçimlere daha geniş bir katılımla gitmeyi hedefliyoruz. Diğer sol partiler, emek örgütleri, çevre ve kadın örgütleri gibi bir çok kurumsal yapıyı da bu sürecin içine almayı hedefliyoruz. Bu ayın içinde Antalya dahil bir çok ilde yerel yönetim çalıştayları yapacağız bu geniş katılımlı örgütler ile. Bu çalıştayların neticesinde toplumun öncüleri ne diyorsa ve ortaya nasıl bir değerlendirme çıkıyorsa öyle yapacağız.
HEDEP’te bu sürecin içinde mi?
Merkezi toplantılardan bizlere iletilen bilgilere göre HEDEP’te bu sürecin elbette içerisinde. Ama dediğim gibi olayı sadece Emek ve Özgürlük İttifakına indirgemek yanıltır, yaklaşık 10 kadar emek örgütüde bu sürecin içerisinde.
Bu çalıştaylarda yerel seçimlerde CHP adayları ile işbirliği kararı çıkarsa bunu nasıl düzenlemeyi düşünüyorsunuz?
Biz bunu isimlere indirgememeye çalışıyoruz. Biz olayı programlar ve ilkeler çerçevesinde değerlendirmekten yanayız. Kimin başkan olacağı değil, başkan olacak insanın programı ve hedefleri bir çerçeve içinde ortaya konulmalı. Ve bu çerçeve içerisinde yapılacak görüşmeler öyle Zafer Partisi ile yapılan gizli görüşmeler gibi değil, kamuoyuna açık ve aleni olmalı.
Şunu mu diyorsunuz. Biz geniş katılımlı yerel çalıştaylar yapacağız. Bu çalıştaylarda ortaya çıkan ilkeler ve programı kamuoyuna açıklarız. Eğer CHP, bu ilke ve programa sıcak bakarsa onlarla görüşürüz. Doğru mu anlamışım?
Genel çerçevede bunu söylemek mümkün ancak biz yerel seçimlerde daha çok ilçe bazında bakıyoruz. Biz belediye meclislerine kendi adaylarımız kendi listelerimizle gireceğiz. İş birliği olsa bile başka partilerin listelerinde olmayız. İttifak paydaşlarımızla aldığımız ortak bir karar. Belediye Başkanlıklarına gelince. Biz hiçbir şekilde koşulsuz hiçbir partiyi ve kişiyi desteklemeyeceğiz. Çalıştaylarda elde ettiğimiz ilkeler çerçevesinde ve açık görüşerek işbirliği sürecine varız ama şunun da altını çizelim; Antalya’da bizimde güçlü olduğumuz ilçeler var ve o ilçelerde belediye başkan adayı çıkaracağız.
Belediye başkanlığı için aday çıkaracağınız ilçeler hangileri?
Muratpaşa ve Konyaaltı’nda belediye başkanlığı için aday çıkarmayı düşünüyoruz. Tabi bunların dışında AKP’de olan ilçeler var. mesela Kaş ilçesi. Bu ilçe sosyal dokusu ve kültürel yapısı itibariyle AKP’de olmamalı. Burada seçim nasıl alınırı oturup değerlendireceğiz.
Kısacası, şu an itibariyle İttifak içi ve dışındaki emek kuruluşlarıyle birlikte süreci yürüteceğiz. Sürecin ilkeleri ve programı açıkça kamuoyuna iletilecek. Bu çerçevede CHP ile seçim işbirliği yapılacaksa oturur birlikte değerlendiririz. Sürecin nasıl ilerleyeceği o zaman belli olur. Ama illa da seçim işbirliği olsun diye bir derdimiz yoktur.
Hedefleriniz nedir?
Biz halka danışacağız, halkla beraber karar alıp ona göre tavır belirleyeceğiz. Halkta birliği sağlayarak seçim kazanılır, masa başında değil. Bu bağlamada söyleyecek olursak yerel seçim siyasetinde üç temel hedefimiz var; birincisi belediye meclislerinde temsil edilmek, ikincisi genel seçimde yüksek oy aldığımız yerlerde başkan adayı çıkarmak. En önemlisi de Türkiye’de sosyalist belediyeler birliğini kurmak gibi bir hedefimiz var.
Tüm bu genellemelerden ve anlattıklarınızdan çıkarılacak özet nedir?
Biz diyoruz ki, Emek ve Özgürlük ittifakını çeşitli kadın, emek ve çevre örgütleriyle, ittifakta olmayan sol/sosyalist örgütleri de katarak güçlendireceğiz. Bu yapının düzenleyeceği çalıştayları en kısa sürede yapacağız. Bu çalıştaylardan çıkacak ilkeler ve kararlarla seçime hazırlanacağız. Yerel seçimleri ilçe ilçe ele alıp değerlendireceğiz. Bunun sonucunda CHP bizimle işbirliği yapmak isterse bu ilkeler çerçevesine göre görüşürüz. Ama bu iş birliği olsa bile hedeflerimizden ayrılmayız.
Çok net ifade ettiniz. Peki, HEDEP bu sürecin dışına çıkabilir mi?
Bakın HEDEP’e büyük haksızlık ediliyor. Meşru ve yasal olan Türkiye’nin 3. Büyük partisine “siz bizi destekleyin ama bir arada durmayalım, ortalıklarda da görünmeyin” demek Emek ve Özgürlük İttifakı seçmenlerine büyük saygısızlıktır. Kayyum atandığında ses çıkarmayalım, randevu istenirse vermeyelim böyle şey olmaz. Bunun yıkılması gerekir. Herşeyin açık ve şeffaf olması gerekir. Üstenci bir tavırla herşeyi ve adayı da ben belirlerim siz gelipm oy vereceksiniz aksi halde AKP kazanır, düşüncesi artık son bulacaktır.
CHP ile bir seçim iş birliği sağlanırsa gösterilecek adayda hangi niteliklere dikkat edeceksiniz?
Öncelikle kent rantına yönelik uygulamalar yerine kamucu bir anlayışla hareket edecek bir aday olması bizim için olmazsa olmazdır. Belediyelerin kontrolündeki kamusal alanlar ve kamusal kaynaklar yine halka dönmeli. Halkın belediyeye verdiği vergi kadar geri dönüşü hizmet olarak sağlanmalı. Belediyedeki tüm işlemler ve yatırımlar ihale yoluyla değil, kendi bünyesindeki kurumlar tarafından yapılmalı. Taşeron sistemine son verilerek belediye emekçilerinin kadrolu ve sendikal güvence içinde olmasını sağlamalıdır. Bunlşarı yapabilecek bir aday bizim için ideal adaydır.
“Emek ve Özgürlük ittifakını çeşitli kadın, emek ve çevre örgütleriyle, ittifakta olmayan sol/sosyalist örgütleri de katarak güçlendireceğiz. Bu yapının düzenleyeceği çalıştayları kısa sürede yapacağız. Çalıştaylardan çıkacak ilkeler ve kararlarla seçime hazırlanacağız. Yerel seçimleri ilçe ilçe ele alıp değerlendireceğiz. Ama şununda bilinmesini isterim; Muratpaşa ve Konyaaltı’nda başkan adayı çıkaracağız.”
“Yerel seçimlerde daha çok ilçe bazında bakıyoruz. Biz belediye meclislerine kendi adaylarımız kendi listelerimizle gireceğiz. İş birliği olsa bile başka partilerin listelerinde olmayız. İttifak paydaşlarımızla aldığımız ortak bir karar. Biz hiçbir şekilde koşulsuz hiçbir partiyi ve kişiyi desteklemeyeceğiz. Çalıştaylarda elde ettiğimiz ilkeler çerçevesinde ve açık görüşerek işbirliği sürecine varız”
“HEDEP’e büyük haksızlık ediliyor. Türkiye’nin 3. Büyük partisine ‘siz bizi destekleyin ama bir arada durmayalım, ortalıklarda da görünmeyin’ demek Emek ve Özgürlük İttifakı seçmenlerine büyük saygısızlıktır. Kayyum atandığında ses çıkarmayın, randevu istenirse vermeyin… böyle şey olmaz. Herşeyin açık ve şeffaf olması gerekir. Arka kapılardan görüşme dönemi bitmiştir. Herşey halkın gözü önünde olacaktır.”
RÖPORTAJ: MEHMET TALAY
---