Devrimci Turizm İşçileri Sendikası Genel Başkan Mustafa Yahyaoğlu, turizm sektöründe yaşanılan sorunlara değinerek, “Tüm yaşanılan sıkıntıların üzerine bir de koronavirüsün yarattığı tesislerimizin kapalılığı, işsizliğimiz eklenmiş durumda. Turizm sadece turizm işverenlerine bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir. Gelişen olanaklar ve gelişmekte olan kültürel ve ekonomik yükselişler, paralel olarak tüketim alışkanlıklarını da değiştirmekte ve geliştirmektedir. Bunun doğal bir sonucu olarak turizme katılma talepleri ve alışkanlıkları da tüm dünyada hızla artmaktadır. Başka bir deyişle ‘turizm pastası’ tüm dünyada hızla büyümektedir. Türkiye de bu alanda, misafir sayısında oldukça iyi bir seviyeyi (dünya altıncılığı), yakalamış olmasına karşın kişi başı harcamalarda ve toplam turizm gelirlerinde dünya on yedinciliği, büyük bir başarısızlıktır ve elde edebileceğimiz rakamlardan ne yazık ki çok uzaktır. Hâlbuki bu seviyeleri yakalamak ve aşabilmek imkan ve fırsatlarımız vardır” dedi.
‘Turizm çağdaş bir ihtiyaçtır’
‘Makineleşmenin ve otomasyonun hızla artması, sanayi sektörlerinde istihdam artışını ters yönde etkilerken, insanın insana hizmeti üzerine kurulu turizm sektörü milyonlarca yeni işçi talep etmektedir’ diyen Yahyaoğlu, “Turizm çağdaş bir ihtiyaçtır. Turizm de, hizmet sunanlar da, yatırımcılar da, yöneticiler de çağdaş düşünen, çağdaş davrananlardan olmalıdır. Yöntemler, projeler, işin felsefesi çağdaş olmak zorundadır. Turizmin öncelikle, huzur, sükun, güvenlik, barış, kardeşlik, güler yüz, temiz bir çevre, tahrip edilmemiş bir doğa, bozulmamış kültür ve medeniyetler mirasına ihtiyacı var. Yani gezecek, görecek, eğlenecek, öğrenecek, dinlenecek, spor yapacak, sağlık hizmeti alacak, iş konuşacak, yeni tatlar, yeni hazlar bulacak yerlere ihtiyaç duyuyor. Ülkemiz bütün bu alanlarda eşsiz olanaklarla donatılmıştır. Dört mevsimi aynı anda yaşayabildiğimiz iklimimiz, denizlerimiz, dağlarımız, göllerimiz, termal kaynaklarımız, yaylalarımız, derelerimiz daha, tam da kirletilmemiş, katledilmemiş hazinelerimiz var. Kültür ve medeniyetler mirası denince de, herhalde dünyada parmakla gösterilebilecek birkaç şanslı ülkeden biriyiz” diye konuştu.
Kalifiye eğitimli personel
Özellikle kurumsallaşmamış küçük işletmelerde, kayıt dışı, sigortasız çalıştırmanın çok yaygın olduğunu hatırlatan Yahyaoğlu, “Tahminen üç, üç buçuk milyon işçinin çalışmakta olduğu iş kolumuzda, sigortalı çalışan işçi sayısı 927 bin kişi, yani 2 milyondan fazla kişi kayıt dışı çalıştırılıyor. Ayrıca, çifte bordro denilen asgari ücretten sigorta gösterip açıktan ilave ücret ödeniyor. Devletten vergi ve sigorta kaçırılıyor. Doğal olarak işçinin de birçok hakkının kaybolmasına sebep olmakta ve bir o kadar da yaygın ve denetimsiz bir alan.
Deniz-kum-güneş- her şey içinde-ucuz turizm, yaz mevsimiyle sınırlı ve getirisi az bir alana sıkışmamıza sebep oluyor. Bölgelerimize bağlı sezon uzunlukları yaşıyoruz. Antalya’ da 6-8 ay olabilen sezon, Muğla’da 4 aya, Ege ‘de 4 aya, Ayvalığa doğru çıkınca 3 aya, Karadeniz’de 2 aya kadar düşebiliyor. Zaten 5-7 ay çalışıp, bir o kadar da işsiz kalan sezonluk turizm işçisinin çalıştığı şehirde yaşamını sürdürebilmesi, geçinebilmesi mümkün değil. 2 bin 324 TL ücretle 6 ay çalışan işçi, ölü sezonda iş bulamayacağı için, 6 ay kazandığıyla 12 ay yaşamaya çalışırsa, aylık ortalama harcayabileceği para 1162 TL olacaktır ki, zaten 2 bin 324 TL açlık sınırı altında bir ücrettir. Bu mümkün değildir. Bu ücretlerle kalifiye işçi çalıştıramaz duruma gelen işletmeler, kalifiye eleman bulamadıklarından yakınıyorlar. Kalifiye, eğitimli personel sektörden kaçıyor” diye konuştu.
Acil olması gerekenler
Öncelikle sendikalı işçilerle çalışmanın benimsenmesi gerektiğinin altını çizen Yahyaoğlu, “Sendikalı işçiler pahalı işçi değil, verimli, devamlı, istikrarlı, işçilerdir. İşyeri aidiyeti gelişir.
İşini iyi bilen, iyi yapan 300 işçi 450 acemiden çok daha iyi iş çıkartır. Lojman, servis, yemek, üniforma giderleri azalır. Kırık, çıkık, dökülen, saçılan azalır. Müşteri memnuniyeti artar, tekrarlayan müşteriler çoğalır. Yüzde 70 zam bile işçi giderleri toplamını yükseltemez. Yükselen kalite ve istikrar satış fiyatlarına ve ciroya yansır. Yükselen ciro ve karlar bir sonraki toplu iş sözleşmelerinde işçilere dönüş yapar. ‘Ucuz mal kullanacak kadar zengin değilim’ söylemi, ‘Ucuz işçi çalıştırmaya’ uyarlanmalıdır. Turizm bu ülkenin istikbal sektörü olacaksa, sorunları çözülecekse, öncelikle Turizm işçilerinin sorunlarının da çözülmesi gerektiği kabul edilmelidir.172 sayılı ILO sözleşmesi Türkiye tarafından acilen imzalanmalıdır. Turizm cazip, insanca çalışılabilir, insanca yaşanılabilecek bir ücret ve süreklilik kazanılabilir bir hale gelmelidir. İşçilerin özgürce sendikalarını seçebilmeleri, örgütlenebilmeleri sağlanmalıdır” diyerek konuşmasını tamamladı.
Esra ALTUNKES
‘Turizm çağdaş bir ihtiyaçtır’
‘Makineleşmenin ve otomasyonun hızla artması, sanayi sektörlerinde istihdam artışını ters yönde etkilerken, insanın insana hizmeti üzerine kurulu turizm sektörü milyonlarca yeni işçi talep etmektedir’ diyen Yahyaoğlu, “Turizm çağdaş bir ihtiyaçtır. Turizm de, hizmet sunanlar da, yatırımcılar da, yöneticiler de çağdaş düşünen, çağdaş davrananlardan olmalıdır. Yöntemler, projeler, işin felsefesi çağdaş olmak zorundadır. Turizmin öncelikle, huzur, sükun, güvenlik, barış, kardeşlik, güler yüz, temiz bir çevre, tahrip edilmemiş bir doğa, bozulmamış kültür ve medeniyetler mirasına ihtiyacı var. Yani gezecek, görecek, eğlenecek, öğrenecek, dinlenecek, spor yapacak, sağlık hizmeti alacak, iş konuşacak, yeni tatlar, yeni hazlar bulacak yerlere ihtiyaç duyuyor. Ülkemiz bütün bu alanlarda eşsiz olanaklarla donatılmıştır. Dört mevsimi aynı anda yaşayabildiğimiz iklimimiz, denizlerimiz, dağlarımız, göllerimiz, termal kaynaklarımız, yaylalarımız, derelerimiz daha, tam da kirletilmemiş, katledilmemiş hazinelerimiz var. Kültür ve medeniyetler mirası denince de, herhalde dünyada parmakla gösterilebilecek birkaç şanslı ülkeden biriyiz” diye konuştu.
Kalifiye eğitimli personel
Özellikle kurumsallaşmamış küçük işletmelerde, kayıt dışı, sigortasız çalıştırmanın çok yaygın olduğunu hatırlatan Yahyaoğlu, “Tahminen üç, üç buçuk milyon işçinin çalışmakta olduğu iş kolumuzda, sigortalı çalışan işçi sayısı 927 bin kişi, yani 2 milyondan fazla kişi kayıt dışı çalıştırılıyor. Ayrıca, çifte bordro denilen asgari ücretten sigorta gösterip açıktan ilave ücret ödeniyor. Devletten vergi ve sigorta kaçırılıyor. Doğal olarak işçinin de birçok hakkının kaybolmasına sebep olmakta ve bir o kadar da yaygın ve denetimsiz bir alan.
Deniz-kum-güneş- her şey içinde-ucuz turizm, yaz mevsimiyle sınırlı ve getirisi az bir alana sıkışmamıza sebep oluyor. Bölgelerimize bağlı sezon uzunlukları yaşıyoruz. Antalya’ da 6-8 ay olabilen sezon, Muğla’da 4 aya, Ege ‘de 4 aya, Ayvalığa doğru çıkınca 3 aya, Karadeniz’de 2 aya kadar düşebiliyor. Zaten 5-7 ay çalışıp, bir o kadar da işsiz kalan sezonluk turizm işçisinin çalıştığı şehirde yaşamını sürdürebilmesi, geçinebilmesi mümkün değil. 2 bin 324 TL ücretle 6 ay çalışan işçi, ölü sezonda iş bulamayacağı için, 6 ay kazandığıyla 12 ay yaşamaya çalışırsa, aylık ortalama harcayabileceği para 1162 TL olacaktır ki, zaten 2 bin 324 TL açlık sınırı altında bir ücrettir. Bu mümkün değildir. Bu ücretlerle kalifiye işçi çalıştıramaz duruma gelen işletmeler, kalifiye eleman bulamadıklarından yakınıyorlar. Kalifiye, eğitimli personel sektörden kaçıyor” diye konuştu.
Acil olması gerekenler
Öncelikle sendikalı işçilerle çalışmanın benimsenmesi gerektiğinin altını çizen Yahyaoğlu, “Sendikalı işçiler pahalı işçi değil, verimli, devamlı, istikrarlı, işçilerdir. İşyeri aidiyeti gelişir.
İşini iyi bilen, iyi yapan 300 işçi 450 acemiden çok daha iyi iş çıkartır. Lojman, servis, yemek, üniforma giderleri azalır. Kırık, çıkık, dökülen, saçılan azalır. Müşteri memnuniyeti artar, tekrarlayan müşteriler çoğalır. Yüzde 70 zam bile işçi giderleri toplamını yükseltemez. Yükselen kalite ve istikrar satış fiyatlarına ve ciroya yansır. Yükselen ciro ve karlar bir sonraki toplu iş sözleşmelerinde işçilere dönüş yapar. ‘Ucuz mal kullanacak kadar zengin değilim’ söylemi, ‘Ucuz işçi çalıştırmaya’ uyarlanmalıdır. Turizm bu ülkenin istikbal sektörü olacaksa, sorunları çözülecekse, öncelikle Turizm işçilerinin sorunlarının da çözülmesi gerektiği kabul edilmelidir.172 sayılı ILO sözleşmesi Türkiye tarafından acilen imzalanmalıdır. Turizm cazip, insanca çalışılabilir, insanca yaşanılabilecek bir ücret ve süreklilik kazanılabilir bir hale gelmelidir. İşçilerin özgürce sendikalarını seçebilmeleri, örgütlenebilmeleri sağlanmalıdır” diyerek konuşmasını tamamladı.
Esra ALTUNKES