TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Bayram Ali Çeltik, 17 Ağustos depreminin yıl dönümü dolayısıyla değerlendirmelerde bulundu. Çeltik, “17 Ağustos 1999'da saat 03:02'de merkez üssü Gölcük olan 7.4 büyüklüğündeki 45 saniye süren ve resmi bilgilere göre 18 bin 373 kişinin yaşamını yitirdiği, 23 bin 781 kişinin yaralandığı, 505 kişinin sakat kaldığı 285 bin 211 ev ve 42 bin 902 işyerinin hasar gördüğü Gölcük depreminin ardından 20 yıl geçti. Depremde ortaya çıkan bu olumsuz tablo; afet zararlarının doğrudan belirleyicisi olan; düşük standartlarda, sağlıksız ve yasadışı bir yapılaşma, ranta dayalı hızlı ve düşük nitelikli kentleşme, bilimsel normlara dayalı olmayan arazi kullanım ve yer seçimi kararları, denetimsizlik ve özellikle tüm bu olumsuzlukları giderecek yasal düzenleme ve idari yapılanmaya ilişkin bütünlüklü bir çalışmanın olmayışının bir sonucunda ortaya çıkmıştır” dedi.
Değişen hiçbir şey yok
‘Aradan geçen bunca yıla rağmen, ülkemizde deprem, sel, taşkın, heyelan ve kaya düşmesi gibi doğa olayları insan eliyle hala afete dönüşmeye devam ediyor’ diyen Çeltik, “08.08.2019 tarihinde Denizli Bozkurt’ta meydana gelen 5.7 büyüklüğündeki bir depremde bile 100 aşkın konutun ağır hasar görmesi, 800’e yakın yapıda hafif hasarların oluşması, afet gerçeğinin ülkemizde yeterince anlaşılmadığını, gerekli önlemlerin hala yeterince hayata geçirilemediği gerçeğini acı bir şekilde ortaya koymaktadır. Başta deprem olmak üzere doğa olaylarının afete dönüşmemesi için yapılması gerekenlerin en başında afet zararlarını azaltıcı ve önleyici yasal düzenlemelerin bilimsel, teknik normlara ve uluslararası standartlara uygun olarak yapılması gelmektedir” diye konuştu.
‘Eylem planına uyan yok’
Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı (UDSEP) ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Çeltik, “Özellikle 1999 yılında yaşanan Kocaeli ve Düzce depremleri sırasında meydana gelen yüksek can ve mal kayıpları ile ekonomik, sosyal ve çevresel zararların büyüklüğü, geleneksel yara sarma yaklaşımı yerine olası zarar azaltma (risk) çalışmalarının ön plana çıkması gerektiği sonucunu ortaya koymuştur. Bu nedenle deprem riskini azaltmada ve depremle baş edebilmede hazırlıklı ve dirençli bir toplum yaratılması, bu amaca yönelik kurumsal alt yapının oluşturulması ve konuyla ilgili ARGE faaliyetlerinin önceliklerinin belirlenmesi amacıyla ilk kez Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı (UDSEP) hazırlanmıştır. UDSEP 2023 strateji belgesi ile belirlenen konu başlıklarına göre eylemin gerçekleştirilmesi için gerekli alt yapıyı ve/veya iş birliği ve koordinasyonu sağlamayla görevli sorumlu kuruluşlar belirlenmiştir. Ülkemiz açısından kapsamlı ve önemli bir eylem planı ortaya konulmuş olmasına rağmen bu plana aykırı ve amaca hizmet etmeyecek uygulamaların giderek yaygınlaştığı görülmektedir” dedi
Depremler kaçınılmazdır
Ülkemizde jeolojik yapısı nedeniyle, her zaman yıkıcı depremlerin yaşanabileceğinin unutulmaması gerektiğini vurgulayan Çeltik, “İstanbul depremine haklı olarak odaklanmışken; toplam uzunluğu 600 kilometre olan ve etkili olduğu bölgede 11 ilimiz ve barajlarımızın bulunan, uzun süredir sessizliğini koruyan ve enerji biriktiren ve geçmişte çok sayıda yıkıcı depreme kaynaklık etmiş, yakın gelecekte de yıkıcı depremlere kaynaklık etmesi kaçınılmaz olan Doğu Anadolu Fay Zonu’da gözlerden uzak tutulmamalıdır. Ülkemizde, jeolojik yapısı nedeniyle, her zaman yıkıcı depremlerin yaşanabileceği gerçeğinden hareketle, ranta ve kaderciliğe teslim edilmiş anlayışla değil; insana, akla, bilime ve mühendisliğe önem veren politik tercih ve uygulamalar ile başta deprem olmak üzere afetlere karşı daha güvenli bir hale gelecektir. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, afetlere kaşı güvenli, yaşanası güzel bir ülke için yanlışı mahkum etmeye, doğruyu söylemeye bilimle, emekle, inatla ve umutla devam edecektir” dedi.
Esra ALTUNKES
Değişen hiçbir şey yok
‘Aradan geçen bunca yıla rağmen, ülkemizde deprem, sel, taşkın, heyelan ve kaya düşmesi gibi doğa olayları insan eliyle hala afete dönüşmeye devam ediyor’ diyen Çeltik, “08.08.2019 tarihinde Denizli Bozkurt’ta meydana gelen 5.7 büyüklüğündeki bir depremde bile 100 aşkın konutun ağır hasar görmesi, 800’e yakın yapıda hafif hasarların oluşması, afet gerçeğinin ülkemizde yeterince anlaşılmadığını, gerekli önlemlerin hala yeterince hayata geçirilemediği gerçeğini acı bir şekilde ortaya koymaktadır. Başta deprem olmak üzere doğa olaylarının afete dönüşmemesi için yapılması gerekenlerin en başında afet zararlarını azaltıcı ve önleyici yasal düzenlemelerin bilimsel, teknik normlara ve uluslararası standartlara uygun olarak yapılması gelmektedir” diye konuştu.
‘Eylem planına uyan yok’
Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı (UDSEP) ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Çeltik, “Özellikle 1999 yılında yaşanan Kocaeli ve Düzce depremleri sırasında meydana gelen yüksek can ve mal kayıpları ile ekonomik, sosyal ve çevresel zararların büyüklüğü, geleneksel yara sarma yaklaşımı yerine olası zarar azaltma (risk) çalışmalarının ön plana çıkması gerektiği sonucunu ortaya koymuştur. Bu nedenle deprem riskini azaltmada ve depremle baş edebilmede hazırlıklı ve dirençli bir toplum yaratılması, bu amaca yönelik kurumsal alt yapının oluşturulması ve konuyla ilgili ARGE faaliyetlerinin önceliklerinin belirlenmesi amacıyla ilk kez Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı (UDSEP) hazırlanmıştır. UDSEP 2023 strateji belgesi ile belirlenen konu başlıklarına göre eylemin gerçekleştirilmesi için gerekli alt yapıyı ve/veya iş birliği ve koordinasyonu sağlamayla görevli sorumlu kuruluşlar belirlenmiştir. Ülkemiz açısından kapsamlı ve önemli bir eylem planı ortaya konulmuş olmasına rağmen bu plana aykırı ve amaca hizmet etmeyecek uygulamaların giderek yaygınlaştığı görülmektedir” dedi
Depremler kaçınılmazdır
Ülkemizde jeolojik yapısı nedeniyle, her zaman yıkıcı depremlerin yaşanabileceğinin unutulmaması gerektiğini vurgulayan Çeltik, “İstanbul depremine haklı olarak odaklanmışken; toplam uzunluğu 600 kilometre olan ve etkili olduğu bölgede 11 ilimiz ve barajlarımızın bulunan, uzun süredir sessizliğini koruyan ve enerji biriktiren ve geçmişte çok sayıda yıkıcı depreme kaynaklık etmiş, yakın gelecekte de yıkıcı depremlere kaynaklık etmesi kaçınılmaz olan Doğu Anadolu Fay Zonu’da gözlerden uzak tutulmamalıdır. Ülkemizde, jeolojik yapısı nedeniyle, her zaman yıkıcı depremlerin yaşanabileceği gerçeğinden hareketle, ranta ve kaderciliğe teslim edilmiş anlayışla değil; insana, akla, bilime ve mühendisliğe önem veren politik tercih ve uygulamalar ile başta deprem olmak üzere afetlere karşı daha güvenli bir hale gelecektir. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, afetlere kaşı güvenli, yaşanası güzel bir ülke için yanlışı mahkum etmeye, doğruyu söylemeye bilimle, emekle, inatla ve umutla devam edecektir” dedi.
Esra ALTUNKES