Eğitim-Sen Antalya Şube Başkanı Kadir Öztürk, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) 2024/’25 eğitim öğretim yılsonu örgün eğitim istatistiklerinin, kamusal eğitimin adım adım daraltılarak özel öğretimin ve dini eğitimin teşvik edildiğini kanıtladığını söyledi. Öztürk, verilerin Türkiye’de eğitimde yaşanan ticarileşme ve dinselleştirme uygulamalarının artarak yaygınlaştığını bütün yönleriyle ortaya koyduğunu vurguladı. Başkan Kadir Öztürk, MEB'in resmi rakamlarının, hükümetin eğitime bakışını ve yaşanan dönüşümü gözler önüne serdiğini belirterek, kamusal eğitimin sistematik biçimde zayıflatıldığını iddia etti. Öztürk, Türkiye’de okul ve derslik sayısının öğrenci sayısına paralel ve ihtiyaca yanıt veren düzeyde olmadığını, kalabalık sınıflarda eğitimin hem öğretmen hem de öğrenci sağlığı açısından ciddi bir sorun teşkil ettiğini belirtti.
‘Özel okul sayısı artıyor’
Öztürk, örgün eğitimdeki öğrenci sayılarının düşmesine rağmen, kamu kurumlarının sayısının azalmasını eleştirerek, " İmam hatiplere öğrenci gitmek istemiyor. Birçok imama hatibi Anadolu Lisesine çevirseler sınıf sayıları biraz olsun azalabilir. Ama iktidar inatla imam hatip açmaya ve gerici eğitime doğru bizi sürüklemeye çalıyor. Toplam 74 bin 40 eğitim kurumu içinde devlete ait kurum sayısı geçen yıla göre 61 bin 111’den 59 bin 336’ya düşerken, özel okulların sayısı 14 bin 352’den 14 bin 700’e yükselmiştir. Yani kamu okulları azalırken, özel okul sayısı artmaktadır. Devlet okullarında okuyan öğrenci sayısı 15 milyon 849 bin 271’den 15 milyon 336 bin 143’e düşerek yarım milyondan fazla azalmıştır” dedi. Öztürk, bu durumun milyonlarca gencin örgün eğitimden koparıldığını ve nitelikli eğitim hakkından mahrum bırakıldığını gösterdiğini ekledi. En çarpıcı verilerin örgün eğitimden kopuşlar ve okul öncesi eğitimdeki dönüşümde görüldüğünü belirten Öztürk, ortaöğretimdeki öğrenci sayısının azalmasıyla birlikte Açık Öğretimde okuyan öğrenci sayısının 954 bin 777’ye (önceki 1 milyon 75 bin 550) dayanmasının yoksul aile çocuklarının örgün eğitimden dışlanmasının en önemli göstergesi olduğunu söyledi. Okul öncesi eğitimde de özelleşmenin arttığını ifade eden Öztürk, devlet okullarının oranının yüzde 64’ten yüzde 59’a düştüğünü; özel öğretimin oranının ise yüzde 41’e çıktığını aktardı. Asıl tehlikenin ise Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 4-6 yaş grubu çocuklara yönelik dini eğitim verdiği kurumlarda olduğunu vurguladı. Öztürk, “ Bir yılda 'Toplum Temelli Kurumlar' adıyla yer alan bu dini eğitim kurumlarının sayısı 5 bin 306’dan 6 bin 459’a yükselmiş, bu kurumlarda eğitim alan çocukların sayısı bir önceki yıla göre yüzde 33 artışla 163 bin 26’ya çıkmıştır. Bu, laik-bilimsel okul öncesi eğitim yerine dinci gerici kurumların yaygınlaştırıldığı ve çocukların oyun çağında ideolojik bir yönlendirmeye tabi tutulduğu anlamına gelmektedir” dedi.
‘İstihdam yapısı bozuldu’
Öğretmenlerin istihdam yapısının da bozulduğunu belirten Öztürk, Türkiye çapında toplam 1 milyon 187 bin 403 öğretmenin görev yaptığını hatırlatarak, devlet okullarındaki sözleşmeli öğretmen sayısındaki artışa dikkat çekerek, "Devlet okullarında görev yapan toplam 993 bin 397 öğretmenin 64 bin 509’u sözleşmelidir. Geçen yıl 44 bin 421 olan sözleşmeli öğretmen sayısının bu yıl 64 bine çıkması, güvencesiz istihdamın hızla arttığını göstermektedir. Kadrolu, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamaları öğretmenler arasında ayrımcılık yaratmakta, emeği değersizleştirmekte ve eğitimin niteliğini doğrudan olumsuz etkilemektedir” şeklinde konuştu. Başkan Öztürk, tüm bu veriler ışığında kamusal eğitimin sadece zayıflatılmadığını, aynı zamanda sistemli bir biçimde tasfiye edildiğini belirterek sözlerini şöyle tamamladı: "Eğitim, hak olmaktan çıkarılmakta; piyasanın ve dinci gerici kurumların etkisine terk edilmektedir. Bu, toplumun demokratikleşme sürecini kesintiye uğratan ciddi bir tehdittir. Eğitim hakkının savunusu, çocukların geleceğini ve toplumun özgür yarınlarını koruma mücadelesinin ayrılmaz bir parçasıdır” ifadelerini kullandı.
