Çalışma hayatının en temel konularından biri olan iş sağlığı ve güvenliği (İSG), her geçen gün daha fazla önem kazanıyor. Teknolojinin gelişmesi, üretim hızının artması ve iş kollarının çeşitlenmesi, iş yerlerinde riskleri de beraberinde getiriyor. Bu nedenle İSG, yalnızca yasal bir zorunluluk değil, aynı zamanda insan hayatını korumanın ve iş verimliliğini artırmanın vazgeçilmez bir unsuru olarak öne çıkıyor.

İnsan hayatının korunması

Otel yangını davasında bilirkişi raporu beklenecek
Otel yangını davasında bilirkişi raporu beklenecek
İçeriği Görüntüle

İş sağlığı ve güvenliğinin temel amacı, çalışanların can güvenliğini sağlamak, iş kazalarını ve meslek hastalıklarını önlemektir. Dünya genelinde her yıl milyonlarca iş kazası yaşanırken, Türkiye’de de iş kazaları ve meslek hastalıkları ciddi kayıplara yol açıyor. Bu kazaların büyük bir kısmının alınacak basit önlemlerle engellenebileceği uzmanlar tarafından vurgulanıyor. Koruyucu ekipman kullanımı, düzenli eğitimler, risk analizi ve denetimler kazaları en aza indiriyor.

Yasal zorunluluk ve sorumluluk

Türkiye’de 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverenlere çalışanlarını koruma ve güvenli çalışma ortamı sağlama yükümlülüğü getiriyor. Bu kapsamda işverenler; risk değerlendirmesi yapmak, çalışanları düzenli olarak eğitmek, iş yerinde gerekli teknik ve tıbbi tedbirleri almakla sorumlu. Ancak iş güvenliği yalnızca işverenin değil, çalışanların da sorumluluğunda. Kurallara uymak, koruyucu ekipmanları doğru kullanmak ve tehlikeli durumları bildirmek, çalışanların da hayati görevi.

Ekonomik ve sosyal katkı

İSG’nin yalnızca insan sağlığını değil, ekonomik sürdürülebilirliği de doğrudan etkilediği biliniyor. İş kazaları; iş gücü kaybına, üretim aksaklıklarına, tazminat ve sağlık harcamalarının artmasına yol açıyor. Güvenli iş ortamı ise çalışan motivasyonunu yükseltiyor, iş verimliliğini artırıyor ve işletmelerin prestijine katkı sağlıyor. Uzmanlar, iş sağlığı ve güvenliğinin kültür haline gelmesi gerektiğini vurguluyor. Sadece belli dönemlerde verilen eğitimlerin değil, sürekli bilgilendirmenin ve farkındalık çalışmalarının hayati olduğunu belirtiyorlar. İş yerlerinde yapılan tatbikatlar, acil durum planları ve düzenli denetimler, risklerin önceden tespit edilmesini ve kazaların engellenmesini kolaylaştırıyor. İş sağlığı ve güvenliği, sadece bir prosedür ya da yasa maddesi değil, insana verilen değerin somut göstergesidir. İşveren ve çalışanların el ele vererek güvenli çalışma kültürünü yerleştirmesinin, hem toplumsal hem de ekonomik açıdan büyük kazanımlar sağlayacağı görüşünde birleşiyor. Sonuç olarak, iş sağlığı ve güvenliği her iş yerinde temel bir öncelik olmalı. Çünkü hiçbir üretim, hiçbir kazanç insan hayatından daha değerli değil. “Önce insan, önce güvenlik” anlayışının benimsenmesi, daha sağlıklı, daha güvenli ve daha sürdürülebilir bir çalışma hayatının anahtarı olarak öne çıkıyor.

Muhabir: Zehra ÇİÇEK