Devrimci Turizm İşçileri Sendikası (Dev-Turizm-İş) önceki dönem Başkanı Mustafa Yahyaoğlu, turizm sektörünü değerlendirerek, “Türkiye’nin turizm sektöründeki durumu, dışarıdan bakıldığında parlayan bir vitrin, içeriden bakıldığında ise derin bir emek sömürüsü çukurunu gizliyor. Misafir sayısında dünya altıncılığına ulaşılması büyük bir başarı olarak görülse de, kişi başı harcamalarda ve toplam gelirde dünya on yedinciliğinde kalmamız, sektörün ‘deniz-kum-güneş’ eksenine sıkışmasının ve bu yapının beslediği kronik işgücü sorunlarının acı bir sonucudur” diyerek sektördeki yapısal sorunlara acil çözüm önerileri getirdi. Yahyaoğlu, turizm sektörünün devasa istihdam potansiyelinin, işçi haklarının sistematik olarak gasp edilmesiyle heba edildiğini vurgulayarak, “Sektörde tahmini 2,5 milyon işçi çalışıyor, ancak sigortalı sayısı yalnızca 861 bin. Geriye kalan 1.7 milyon işçi kayıt dışı, sosyal güvenceden yoksun çalıştırılıyor. Bu, sadece işçilerin sosyal haklarının çalınması değil, aynı zamanda devletin vergi ve sigorta gelirlerinin de hortumlanmasıdır. Çifte bordrolarla, asgari ücretten sigorta göstermeyle, turizmin kazancının büyük bir kısmı, emekçinin sırtından haksız kazanca dönüştürülüyor” diye konuştu.
Aşırı mesai ve çocuk emeği sömürüsü
Yahyaoğlu, fazla mesai ücreti ödenmeksizin yasal sınırların çok üstünde, 14-16 saate varan çalışma sürelerinin hem işçi sağlığını hem de can güvenliğini tehdit ettiğini belirterek, “Bel fıtığı, varis gibi meslek hastalıklarının yanında, uykusuz çalıştırılan tur otobüsü şoförleri hepimizin can güvenliğini tehlikeye atıyor. Daha da vahimi, işletmelerin çalışan sayısının neredeyse yüzde 35’i stajyerlerden oluşuyor. Bu açıkça, ‘bedava işgücü’ olarak çocuk emeğinin sömürüsüne dönüşmüştür ve kabul edilemez. Turizm işkolunda sendikalaşma oranı sadece yüzde 3,4. Bu, sektörün işçi düşmanlığının somut göstergesidir. İşverenler anayasal bir hak olan örgütlenmeye izin vermiyor, sendikalı olanı kapının önüne koyuyor. Hak kaybına uğrayan işçinin dava açması ise yüksek peşin mahkeme harçları ve arabuluculuk süreçleriyle öyle bir zorlaştırılıyor ki, işçi alacağını patronuna ‘hibe etmek’ zorunda kalıyor. Hukuk yolları fiilen kapatılmıştır” diye konuştu.
Çözüm önerilerini sıraladı
Mustafa Yahyaoğlu, Türkiye’nin turizm geliri hedefine ulaşabilmesi için sektörün bu ilkel ve sömürücü yapıyı terk etmesi gerektiğini belirterek acil çözüm önerilerini şöyle sıraladı: “ILO Sözleşmesi hemen imzalanmalı; ILO’nun 172 sayılı ‘Turizm Çalışanlarının Çalışma ve Yaşam Koşullarının İyileştirilmesi’ sözleşmesi derhal imzalanarak işçi hakları uluslararası güvenceye alınmalıdır. 12 aya yaygın turizm; Turizm, sadece ‘deniz-kum-güneş’ten ibaret olmaktan çıkarılmalı; kültür, sağlık, kongre, inanç ve kış turizmi gibi alanlarda çeşitlendirilerek yılın 12 ayına yayılmalıdır. Bu, işçilere sürekli ve insanca bir istihdamın tek yoludur. Sosyal haklar güvence altına alınmalı; kayıt dışı çalışmaya ve çocuk emeği sömürüsüne derhal son verilmelidir. İşçilerin sendikal özgürlükleri ve hukuka erişim hakları, yüksek mahkeme harçlarının kaldırılması dahil olmak üzere, devlet tarafından güvence altına alınmalıdır. İnsanca yaşam ücreti; aektör, kalifiye işgücünü geri çekecek ve gençleri sektöre kazandıracak, insanca yaşanabilecek bir ücret ve süreklilik politikası benimsemelidir.”





