Bu yıl, dünyanın en köklü ve en zengin dillerinden biri olan Türkçenin 13 Mayıs 1277’de Karamanoğlu Mehmet Bey’in Fermanı’yla Anadolu’da ilk kez devlet dili olarak kabul edilmesinin 743’üncü yıl dönümü. Antalya’da Karaman kültürünü ve geleneğini yaşatmak amacıyla kurulan Antalya Karaman Ayrancılılar Derneği Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (ANTAYDER) Başkanı Ahmet Dikici, bu yıl Türk Dili Bayramı’nın 743’üncü yıl dönümüne özel mesajlar verdi. Dikici, “Türk dili ve kimliğinin şekillenmesinde mihenk taşı olmuş üç büyük isim; Karamanoğlu Mehmet Bey, Yunus Emre ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Onları birleştiren en temel özellik, Türkçeye duydukları derin sevgi ve onu yılmaz bir şekilde savunmalarıdır” diye konuştu.
Karamanoğlu’nun tarihi fermanı
Başkan Dikici, Karamanoğlu Mehmet Bey’in tarihi fermanla birlikte Türkçeyi resmi dil haline getirme sürecini şöyle anlattı: “Anadolu coğrafyasında yükselen ve ışık saçan Karamanoğulları Beyliği'nin vizyoner hükümdarı Karamanoğlu Mehmet Bey, 1277 yılında tarihe geçen bir ferman yayınladı. Bu ferman, adeta bir dil devrimi niteliğindeydi; ‘Bu günden sonra divanda, dergahta, bargahta, mecliste ve her yerde Türkçeden başka dil konuşulmaya!’ Bu tarihi emir, Türkçenin devletin ve toplumun her kademesinde etkin bir şekilde kullanılmasının miladı oldu. Karamanoğlu Mehmet Bey’in bu cesur adımı, sadece bir dil politikası olmanın ötesinde, Türk kimliğinin ve kültürel bağımsızlığının da güçlü bir manifestosuydu. O dönemde Farsça ve Arapça gibi dillerin baskın olduğu Anadolu Selçuklu Devleti’ne karşı onurlu bir duruş sergileyerek, kendi özgün diline ve kimliğine sahip çıktı.”
Yunus’tan halkın kalbine akan Türkçe
“Yüzyıllar sonra, Anadolu’nun bağrından bir ses yükseldi; Yunus Emre. 13. ve 14. yüzyılların bu büyük halk ozanı, şiirlerini dönemin ağdalı edebi dilinden bambaşka bir üslupla, halkın günlük konuşma diliyle kaleme aldı. Bu sayede, derin düşüncelerini ve tasavvufi öğretilerini en ücra köşedeki insana bile ulaştırmayı başardı. Yunus Emre’nin şiirleri, Türkçenin anlatım zenginliğini, ahengini ve samimiyetini en güzel şekilde gözler önüne seriyor. Kullandığı içten ve sıcak dil, yüzyıllardır Anadolu insanının ruhunda yankılanmaya devam ediyor. Onun ölümsüz eserleri, Türkçenin sadece bir iletişim aracı olmadığını, aynı zamanda en derin duyguları ve felsefi düşünceleri ifade edebilecek eşsiz bir yetkinliğe sahip olduğunu kanıtladı.”
Atatürk’ün dil hamlesi
“Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletinin çağdaş medeniyetler seviyesine yükselmesinin ancak dilin de arınması ve gelişmesiyle mümkün olacağına inanıyordu. Bu vizyonla 1928 yılında gerçekleştirilen Harf Devrimi ile Arap alfabesi bırakılarak Latin alfabesi kabul edildi. Ardından kurulan Türk Dil Kurumu, Türkçenin bilimsel metotlarla araştırılması, geliştirilmesi ve yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarılması için çığır açan çalışmalara imza attı. Atatürk, Türkçenin milli birliğin ve kimliğin en güçlü temellerinden biri olduğunu her fırsatta vurguladı. Ulu önderin, ‘Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır’ sözü, onun bu konudaki sarsılmaz iradesini açıkça ortaya koymaktadır. Onun önderliğinde yapılan Dil Devrimi, Türkçenin modernleşmesine ve ulusal birliğin perçinlenmesine muazzam bir katkı sağladı.”
Ebedi miras: Türkçeye sahip çıkmak
“Özetle, Karamanoğlu Mehmet Bey'in yüzyıllar önce yaktığı Türkçe sevdası, Yunus Emre’nin samimi dizelerinde hayat bulmuş ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ileri görüşlülüğüyle çağdaş bir kimlik kazanmıştır. Farklı dönemlerde yaşamış olsalar da bu üç büyük şahsiyet, Türk diline sahip çıkma, onu geliştirme ve milli kimliğin ayrılmaz bir parçası olarak görme noktasında aynı idealde buluşmuştur. Onların bu değerli mirası, bugün bizlere de Türkçemizi koruma, geliştirme ve gelecek nesillere aktarma sorumluluğunu yüklemektedir.”