Özel Haber

‘Yüreğimi titretmeyen hiçbir konuyu yazmam’

Gerçek yaşam hikayelerini, kadınların direncini ve göçün bıraktığı derin izleri edebiyatla buluşturan yazar Emine Ertekin, yazarlık yolculuğunu ve onu besleyen hayat deneyimlerini eserlerinde anlatıyor. Ertekin, gerçek yaşamdan beslenen yazma serüvenini ve kültürel hafızayı koruma çabasını paylaşarak, “Yüreğimi titretmeyen hiçbir konuyu yazamam” dedi.

Abone Ol

Aslen Kahramanmaraşlı olan ancak uzun yıllardır Antalya’da yaşayan Yazar Emine Ertekin, yazma serüvenine ortaokul 2’inci sınıftan itibaren başladı. Türkçe öğretmeninin beyin göçü ile ilgili kompozisyon yazmasını istemesiyle başlayan yazarlık yolculuğu Ertekin’e büyük bir motivasyon oldu. İlerleyen zamanlarda etkilendiği şeylerle ilgili anı defterleri tutmaya başlayan Emine Ertekin, emeklilikte de yazılarını sosyal medyadan paylaşmaya başlayınca hikayeleri arkadaşlarının teşvikiyle öykü ve romanlara dönüştü. Anılarla dolu defterlerle başlayan yolculuğunu kitaplara taşıyan Emine Ertekin, kadınların sesi, göçün gölgesi ve Anadolu’nun belleğini yazıya dönüştürme motivasyonunu anlatıyor.

* Yazarlık serüveniniz nasıl başladı? Sizi kaleme yönlendiren duygu veya olay neydi?

Yazarlık serüvenime emekli olduktan sonra başladım. Yazdığım hikayeleri sosyal medyada paylaşmaya başladığımda bunları kitaplaştırmayı hiç düşünmemiştim. Arkadaşlarım, “Bu kadar güzel hikayeler yazıyorsun, neden kitaplaştırmıyorsun?” deyince düşünmeye başladım. Aslında bunun daha da öncesi var. İlkokulda Osman Demirci adında bir öğretmenim vardı. Bir sınavda bizden beyin göçüyle ilgili bir kompozisyon yazmamızı istemişti. Yazdığım kompozisyonu o kadar beğenmiş ki bir hafta sonra sınıfta tekrar okumamı istedi. Çok hoşuma gitmişti. Sonrasında hep yarışmalara katıldım. O takdir edilme hali beni motive etti, o cesareti hep içimde hissettim. Bir yarışma olduğunda hemen bir hikaye yazardım. Zamanla da defterime, dünyada acıklı bir şey olduğunda ya da mutlu bir şey yaşadığımda bunları not eder oldum. Defterim böyle anılarla doludur ve zaman zaman onlardan da faydalanırım.

*Eserlerinizde Anadolu ve göç temaları öne çıkıyor. Bu temalara yönelmenizin özel bir nedeni var mı?

İçimde yaşadığım hayattır. Tamamen gerçek hayat hikayelerini yansıtırım. Hep derim: Benim yüreğimi titretmeyen hiçbir konuyu yazamam. Hikayelerimin içinde hep ben varım. Benim bir yerden bir yere taşınmam, yaşadığım acılar, tanık olduğum hayatlar… Hepsi beni besledi.

*Antalya’da yaşamak yazma biçiminizi etkiledi mi?

Hayır, hiç etkilemedi. Çünkü ben genellikle sakin zamanlarda, geceleri yazıyorum. Tüm sorumluluklarım bittikten sonra, sessiz bir ortamda daha iyi odaklanıyorum. Öğretmen okulunu yatılı okudum; ders çalışırken çıt çıkmazdı. Sessizlik benim için hala çok önemli.

*Anadolu’nun hangi unsuru sizi en çok etkiliyor? Özellikle vurgulamak istediğiniz bir miras var mı?

Tarihi olaylar beni çok etkiler. Çarpıtmalara çok kızarım, bu yüzden merakımı gidermek için hep araştırırım. Bir de kadın hikayeleri… Anadolu’da ezilen, yok sayılan ama uğruna ölünen kadınların hikayeleri beni her zaman cezbetmiştir. İlk favorim daima kadınlardır.

*Göç olgusunu işlerken daha çok dramı mı, yoksa umudu mu öne çıkarıyorsunuz?

Her şeyden önce umut gelir. Umuda varmak için geçmişe gidilmesi gerekir. İnsanlar neden vatanlarını terk etmek zorunda kaldı? Ne yaşandı? Bunlar birbirine bağlı şeyler.

*Yazdığınız karakterler gerçek hayattan mı esinleniyor?

Maalesef hepsi gerçek kişiler.

* Kitaplarınızın oluşum sürecinde nasıl bir yazma rutini izliyorsunuz?

Gün içinde ciddi bir işim yoksa ev işlerini bitirir bitirmez planımı yaparım. İşim biter bitmez odama kapanırım, perdeleri çekerim, odaklanırım ve yazarım. Bu planlar genelde geceleri olur. Bazen aklımdan geçenleri not alırım, yoksa sabaha unutuyorum. Bir kelime bile olsa yazıyorum; o bana hatırlatır.

* Yeni bir romana başlarken önce olay örgüsünü mü, karakterleri mi kurarsınız?

Olay. Beni en çok etkileyen olayın kendisidir; kişiler sonradan gelir.

*Araştırma gerektiren konularda saha çalışması veya birebir görüşmeler yapıyor musunuz?

Evet, kesinlikle yapıyorum.

*Eserlerinizde kadın karakterler neden bu kadar güçlü yer tutuyor?

Toplumu ayakta tutan, yön veren, çocukları yetiştiren hep kadındır. Her şey kadının ellerinde yükselir. Kadını yok sayarsanız bu toplum ilerleyemez. Atatürk bize bu hakkı verdikten sonra Türkiye’de kadınların eserleri daha da çoğaldı.

*Göçün özellikle kadın ve çocuklar üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Biraz acı var. Yer değiştiren çocuklar mutlaka etkileniyor. Doğduğu ya da çocukluğunun geçtiği yer onun anavatanı gibi oluyor ve uyumda sorun yaşayabiliyor. Ben Antalya’ya geldiğimde kırsala yerleşmeyi düşünmüştüm ama gelişme çağındaki kızım şehir hayatı istedi. Onu düşünerek kendi isteğimden vazgeçtim.

*Eserlerinizde kültürel hafızayı koruma motivasyonunuz nereden geliyor?

Burada babamın etkisi büyük. Babam köy enstitülü bir öğretmendi. Çok okurdu ve eve de taşırdı. Yazları köye giderdik, babam yüksek sesle Türk klasiklerini okurdu, biz dinlerdik. O klasiklerin bilinçaltımıza yerleşmesi hem bizi doyurdu hem de kitaba olan açlığımızı besledi. Öğretmen okuluna başladığımda kitap okuyan pek yoktu. Kütüphaneden aldığım ilk kitap Dostoyevski’nin Suç ve Cezası’ydı. Bu kitap hayatımın akışını bile değiştirdi. Eğitim enstitüsünde Rus yazarlar yasaklı sayıldığı için tek soruyla elendim. Böyle bir handikap da yaşadım.

*Antalya’da yaşamak kaleminize ne katıyor?

Burada insanın beyni daha rahat. Ankara’da 25 yıl yaşadım, Dikmen’de oturuyordum; ara mevsimler yoktu, yüksek binalar, uzun yolculuklar, otobüs beklemeleri… Günümüzün üç dört saati yollarda geçiyordu. Buraya gelince insanların sıcaklığını hissettim. Hiç asık suratlı birine rastlamadım. Ormanı, denizi, kültürel faaliyetleri, turistlerin çeşitliliği… İnsanı besleyen bir yer. Huzur olunca kalemine de yansıyor.

*Bölgenin halk hikayeleri veya göç geçmişi eserlerinize yansıyor mu?

Henüz yansımadı. Çünkü beynimde birikmiş olanları hâlâ yazıyorum. İleride olabilir.

*Okurlardan gelen hangi geri dönüşler sizi en çok etkiliyor?

İçlerinden öyle güzel bildirimler geliyor ki içim eriyor.

*Sizce iyi bir romanın temel özellikleri nelerdir?

Türk diline sahip çıkılacak, akıcı olacak, okuru sıkmayacak. Yabancı baskılardan uzak olacak. Bize ait bir kültürle, bir dille yazılacak. Konu her ne olursa olsun Türk kültürüne ait olmalı.

*Bugünün Türkiye’sinde edebiyatın toplumsal dönüşümdeki rolünü nasıl görüyorsunuz?

Korkunç diyebilirim. Son yıllarda çok az kişi kitaba para ayırabiliyor; ekonomik koşullar nedeniyle kitap lüks görülüyor. Bu durum özellikle gençlerde büyük bir kültürel boşluk yaratıyor. Önemli olan bir kitaba ulaşmak; ister elektronik ister basılı olsun ama bu ilgi yok olunca çok üzülüyorum.

*Yakın zamanda yayımlamayı düşündüğünüz bir kitap var mı?

Var. Bir hikaye kitabım olacak inşallah. Dosyam hazır. Şu anda yetişkinlere yönelik olanı bastırmayı planlıyorum ama biraz zamana ihtiyacım var.

*Genç yazarlara vereceğiniz en önemli tavsiye nedir?

Bilgi olmadan hiçbir şey olmaz. Edebiyatla tanışmak şart. Şiir nedir, roman nedir, öykü nedir? Bunları bilmek gerekir. Eğer beyne bu bilgiler yüklenirse duygular açığa çıkar ama beyne hiçbir şey yüklenmemişse kişi okuduğunu da anlayamaz. Mutlaka okusunlar; beyinlerini bilgi hazinesiyle doldursunlar.