DİSK Akdeniz Bölge Temsilcisi ve Genel-İş Sendikası Antalya Şube Başkanı Vedat Küçük, 2021 yılı son çeyreğinde başlayan döviz krizi ve artan fiyatlar nedeniyle alım gücünde ciddi kayıpların yaşandığını ifade ederek, “Bu dönemde tartışmalı TÜİK rakamlarıyla bile resmi yıllık enflasyon oranı yüzde 80’leri, gıda enflasyonu yüzde 100’ü aştı. İşçiler, emekçiler, emekliler, dar gelirliler ise enflasyonu çok daha şiddetli hissetti. Yüksek enflasyon tüm ücretli çalışanların ve emeklilerin gelirlerini hızla eritti ve eritmeye de devam ediyor. Ülkeyi yönetenler ise bizlerin gelirlerindeki büyük gerilemeyi adeta politikalarının başarılı bir çıktısı olarak görüyorlar. Tam da bu anlayış çerçevesinde Aralık 2023’te belirlenmiş olan ve açlık sınırının dahi altında kalan asgari ücretin artırılmayacağını söylüyorlar. Ülkemizde sendikalaşma önündeki engeller ve toplu iş sözleşmesi kapsamının sınırlılığı Türkiye’yi bir asgari ücretliler toplumu haline getirdi” ifadelerini kullandı.
Vergi yükü arttı
Dolaysız vergilerin yanında dolaylı vergilerin yüksekliği nedeni ile çalışanların vergi yükünün arttığını hatırlatan Küçük, “Bir yandan gelir vergisi bir yandan dolaylı vergiler, ülkenin vergi gelirlerinin önemli bir kısmını çalışanlardan karşılanmasına yol açıyor. İşverenlere ise vergi indirimleri ve prim destekleri sürüyor. Gelirdeki ve vergideki adaletsizlik servetlere de yansıyor. Türkiye’de en zengin yüzde 1’in servetinin bütün ülkenin servetinin yüzde 39,5’ini oluşturmasına rağmen büyük servet sahiplerine uygulanacak herhangi bir vergi düzenlemesi akıllarından bile geçmiyor. Aksine vergideki adaletsizliği büyütecek adımlar atılıyor. Kamuoyunun gündemine oturan vergi paketinde ücretlilerin vergi yükünü hafifletecek herhangi bir düzenleme bulunmadığı gibi KDV ve harçlarda artış yapılması planlanıyor. Vergilerin önemli bir işlevi olan gelirin yeniden bölüşümü ve gelir adaleti sağlama işlevi görmezden geliniyor. Hükümet vergiyi tabana yaymaya devam ediyor. Bizler bu şartlar altında ‘Gelirde Adalet Vergide Adalet’ mücadelemizi büyütmeye kararlıyız ve bugün burada sizlerle paylaştığımız DİSK-AR tarafından hazırlanan bu raporumuz da mücadelemizin bir parçası. Raporumuzda özetle asgari ücretin artırılması talebinin bilimsel dayanaklarını ve işçilerin artan vergi ve kesinti yükünü ortaya koyuyoruz” şeklinde konuştu.
Asgari ücret ve yaşam
Rapordaki çarpıcı sonuçları paylaşan başkan Küçük, “Raporda da ortaya koyduğumuz gibi; enflasyon ücretler arttığı için artmıyor, tersine ücretler enflasyon arttığı için artıyor. Üstelik ücretler gerçek enflasyonun çok altında artıyor ve böylece reel olarak geriletiliyor. Ülkemizde enflasyonun temel sebebi aşırı dolarizasyon, fahiş şirket (firma) kârları ve çeşitli arz sıkıntılarıdır. Ücretlerin, özellikle de asgari ücretin enflasyonu tetiklediği yönündeki iddiaların dayanağı yoktur. Asgari ücret fiyat artışları karşısında erimektedir. BİSAM tarafından hazırlanan araştırmaya göre dört kişilik bir ailenin temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için hesaplanan yoksulluk sınırı, Mayıs 2024’te 64 bin TL’ye yaklaşmıştır. Yani yoksulluk sınırı, net asgari ücretin 3,7 katıdır. Nisan 2024 itibarıyla asgari ücret, bir ailenin sadece gıda harcamasını kapsayan açlık sınırının altında kalmıştır. Asgari ücret 17 bin TL iken açlık sınırı Mayıs 2024 itibarıyla 18 bin 484 TL olmuştur. 2024 yılında asgari ücret artışı yapılmazsa 2024 sonunda açlık sınırının 4-5 bin TL altına gerilemesi beklenmektedir. Hükümetin bu tercihi milyonları açlıkla karşı karşıya bırakmaktadır” dedi.
Taleplerini sıraladı
Bu tespitler ışığında asgari ücrete dair taleplerini paylaşan Küçük, “Asgari ücret kapsamının düşürülmesi için toplu pazarlık kapsamı genişletilmeli, sendikal hakların kullanımının önündeki engeller kaldırılmalıdır. Asgari ücret yüksek enflasyon dönemlerinde yılda 4 kez belirlenmelidir. Asgari ücret tespitinde asgari ücretin ortalama ücret haline geldiği dikkate alınmalıdır. Asgari ücret artışında resmi enflasyon oranları değil, kişi başına GSYH artışı esas alınmalıdır. Asgari ücret belirlenirken geçim şartları (yoksulluk sınırı) göz önüne alınmalıdır. Asgari ücret uluslararası standartlara uygun saptanmalı, işçinin kendisi ve aile birlikte hesaba katılmalıdır. En düşük emekli aylığı asgari ücret düzeyine yükseltilmelidir.Asgari ücret bütün işçiler ve memurlar için ortak saptanmalıdır” diye konuştu.
‘Adaletsizlik devam ediyor’
Gelirde adaletin olmadığı gibi vergide de adaletsizliğin devam ettiğini dile getiren Küçük, “Bilindiği gibi vergilerin en önemli işlevlerinden biri gelirin yeniden dağıtımı ve gelir adaletini sağlamaktır. Devlet transfer harcamaları ve vergiler yoluyla gelirin yeniden bölüşümü sağlar. Oysa ülkemizde çok kazananın az, az kazananın çok vergi verdiği adaletsiz bir düzenle bu mekanizma tersine işlemektedir. Vergiler işçiden, emekçiden, emekliden, dar gelirliden sermayeye, işverenlere, zenginlere kaynak aktarmak için kullanılmaktadır. Bu tespitler ışığında az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınan adaletli bir vergi sistemi için atılması gereken adımlar vardır. Gelir vergisi ilk tarife oranı yüzde 10’a düşürülmelidir.
Gelir vergisi tarife dilimleri yeniden değerleme oranı kadar (asgari ücret artışından az olmamak kaydıyla) artırılmalıdır. Asgari ücret istisnası vergiden değil, matrahtan indirim yoluyla uygulanmalıdır. İşverenlere uygulanan 5 puanlık SGK prim indirimi işçilere de sağlanmalıdır. Üst gelir gruplarına ve büyük servet sahiplerine yönelik olarak servet vergisi uygulanmalıdır. Çağ dışı damga vergisi kaldırılmalıdır. Dolaylı vergilerin oranları düşürülmeli, bu adaletsiz vergilerin vergi gelirleri içinde payı azaltılmalıdır” diyerek konuşmasını tamamladı.