Gerekçede, davacıların bir kısmının partiden ihraç edildikleri için dava açma ehliyetlerinin bulunmadığı, ayrıca CHP’nin Yüksek Seçim Kurulu denetiminde yeni kurultay ve kongreler düzenlemesi nedeniyle davanın konusuz kaldığı belirtildi. Mahkeme, kurultayda bazı delegelere menfaat sağlandığı iddialarına ilişkin de 'Oy karşılığı pazarlık yapan delegenin iradesi fesada uğramış sayılmaz' tespitine yer verdi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP'nin 38’inci Olağan Kurultayı'ndaki usulsüzlük iddialarına ilişkin soruşturma başlatırken, eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş ve bazı delegeler kurultayın iptali için dava açtı. Açılan dosyalar Ankara 42'nci Asliye Hukuk Mahkemesi'nde birleştirildi. 24 Ekim 2025'teki karar duruşmasında mahkeme, CHP'nin 38'inci Olağan Kurultayı'nın iptali istemiyle açılan davanın konusuz kaldığına hükmetti. Lütfü Savaş ve Yılmaz Özkanat'ın davaları, dava açma ehliyeti bulunmadığı, Hatip Karaaslan'ın davası ise konusuz kaldığı gerekçesiyle reddedildi.
Ankara 42'nci Asliye Hukuk Mahkemesi, CHP'nin 4-5 Kasım 2023 tarihlerinde yapılan 38'inci Olağan Kurultayı'nın iptali istemiyle açılan davada verdiği kararın gerekçesini açıkladı. Mahkeme, gerekçesinde öncelikle Türk Medeni Kanunu'nun 83'üncü maddesine atıfta bulunarak, genel kurul kararlarının iptalini yalnızca toplantıya katılma yeterliliğine sahip üyelerin isteyebileceğini belirtti. Buna göre genel kurul üyesi olmayan veya genel kurula katılma hakkı bulunmayan kişilerin, alınan kararlara karşı mahkemeye başvuramayacağı vurgulandı.
SAVAŞ'IN DAVA AÇMA EHLİYETİNİN BULUNMADIĞINA HÜKMEDİLDİ
Dosyada birleşen davalardan birinin davacısı Lütfü Savaş'ın kurultay delegesi olmasına rağmen, CHP Merkez Yönetim Kurulu'nun 3 Ekim 2024 tarihli kararıyla kesin ihraç istemiyle Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk edildiği, Yüksek Disiplin Kurulu'nun 11 Aralık 2024 tarihli kararıyla kesin ihraç cezası aldığı belirtildi. Bu nedenle, partiden ihraç edilen Savaş'ın dava açma ehliyetinin bulunmadığına hükmedildi. Birleşen bir diğer dosyada davacı Yılmaz Özkanat'ın da 10 Mart 2025 tarihli MYK kararıyla Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk edildiği ve 14 Mayıs 2025 tarihli kararla partiden kesin ihraç edildiği tespit edildi. Bu gerekçeyle, hem Lütfü Savaş'ın açtığı birleşen davanın hem de Yılmaz Özkanat'ın taraf olduğu dosyanın aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verildi.
'YENİ SEÇİMLER YAPILDIĞI İÇİN DAVALAR KONUSUZ KALDI'
Mahkeme, asıl dava ve birleşen dosyaların CHP'nin 4-5 Kasım 2023 tarihli 38'inci Olağan Kurultayı, 8 Ekim 2023 tarihli İstanbul İl Kongresi ve 6 Nisan 2025 tarihli 21’inci Olağanüstü Kurultay kararlarının yok hükmünde olduğunun tespiti ile iptalini kapsadığını hatırlattı. Ancak davalı parti tarafından Siyasi Partiler Kanunu uyarınca Yüksek Seçim Kurulu’nun denetiminde yeni kongre ve kurultaylar düzenlendiği, bu seçimlerin ilçe seçim kurullarınca onaylandığı ve sonuçların tasdik edildiği ifade edildi. Bu nedenle, iptali istenen kurultay ve kongrelerin üzerinden yeni seçimler yapıldığı için davaların konusuz kaldığı belirtildi ve 'Davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına' hükmedildi.
'İRADELERİN FESADA UĞRADIĞINDAN SÖZ EDİLEMEZ'
Mahkeme, gerekçesinde ayrıca irade fesadı iddialarını da değerlendirdi. Davacıların, kurultayda bazı delegelere menfaat temin edilerek oylarının yönlendirildiği iddiasına dayandığı hatırlatıldı. Ancak mahkeme, irade fesadının Türk Borçlar Kanunu’nun 30-39’uncu maddeleri arasında düzenlendiğini, bu davada ise ‘aldatma’ halinin incelenmesi gerektiğini belirtti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2024/5366, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ise 2025/53885 soruşturma dosyalarındaki tanık beyanları incelendiğinde, bazı delegelerin menfaat temin ettikleri yönünde ifadeler bulunduğu ancak bu ifadelerin ‘delegelerin oy karşılığında pazarlık yaptığı’ anlamına geldiği, dolayısıyla iradelerinin fesada uğradığından söz edilemeyeceği kaydedildi.
Mahkeme, menfaat temin eden delegelerin 'ahlaki davranmadıkları' şeklinde değerlendirilebileceğini ancak bunun kurultayın iptalini gerektirecek hukuki bir durum oluşturmadığını vurguladı. İddiaların, Siyasi Partiler Kanunu’nun 112’nci maddesi kapsamında ‘Seçime hile karıştırma’ suçunu oluşturabileceği, bu nedenle ilgili kişiler hakkında ceza davası açıldığı ancak delegelerin iradelerinin fesada uğradığına dair yeterli kanaat oluşmadığı belirtildi.



