60’ıncı Antalya Altın Portakal Film Festivali, ‘Kanun Hükmü’ isimli belgesel filmin, yarışma programından Festival Yönetimi tarafından çıkarılması üzerine krize dönüştü. Festivaldeki tüm jüri üyelerinin ortak bir açıklama yaparak olayı protesto etmeleri ve film yeniden yarışma programına alınmadıkça jüri olarak görev yapmayacaklarını belirtmeleri krizi daha da derinleştirdi. Gelişmeler üzerine ‘Kanun Hükmü’ isimli belgesel filmin yapımcısı ve yönetmeni olan Nejla Demirci ile bu olayı konuştuk, değerlendirmelerini aldık.
*Sayın Demirci, sizce süreç nasıl bu hale geldi?
**Bunu ben de anlayamadım. Festival için film başvuruları açıklandığında ben de Kanun Hükmü isimli belgeselimi festivale gönderdim. Bir süre sonra ön jüri tarafından filmimin yarışma programına alındığını belirten bir yazı aldım. Antalya için hazırlıklarımı yaparken bir telefonla her şey karmakarışık hale geldi.
*Kim aradı sizi telefonla?
**Festival yöneticisi olan Ahmet Boyacıoğlu aradı ve bana filmimin festival kapsamından çıkarıldığı iletildi. Ben şaka yapıyorlar sandım ama Boyacıoğlu, gayet ciddi olduğunu festivalden ihraç edildiğimi iletti. Şaşırdım.
*Gerekçeyi söyledi mi?
**Gerekçe olarak filmdeki bir kişinin yargılama süreci olduğunu ve süreç sürdüğü için yargıyı etkilememek adına olduğunu söyledi. Bu son derece saçma bir gerekçe. Çünkü böyle bir olay zaten yok. Kaldı ki, olsa bile bu Festival Yönetimini asla ilgilendiren bir olay değil. Kendilerini savcı ya da yargıç sanıyorlar. Filmle ilgili tek bir yargı kararı yoktur. Aksine filmimin hazırlığı sırasında mahkeme kararı ile çekimim durdurulmuştu. Ben de Anayasa Mahkemesi’ne kadar gittim ve AYM verdiği kararla filmimin çekimi engellendiği için tazminat ödenmesine hükmetti. Yani filmimle ilgili lehte verilmiş bir yüksek yargı kararı var.
*Ama yine de filminiz yarışmadan çıkarıldı. Sizce bu olayın gerçek gerekçesi ne olabilir?
**Bunu henüz bilemiyorum. Ne kadar doğrudur bilemiyorum ama bana gelen duyumlara göre İçişleri Bakanlığı tarafından baskı yapıldığı iddia edildi. Buna inanmak istemiyorum ama çekim aşamasında da benzer bir müdahale olduğu için şüphelerim var.
*Eğer böyleyse Festival Yönetimi de sıkıtılı duruda kalmaz mı?
**Elbette kalabilir. Popülist iktidarların olduğu yerlerde kültür ve sanatı özgürce sürdürmek oldukça zordur. Bir sinema emekçisi olarak belediyenin ve Festival Yönetiminin bu türden zorluklarla karşı karşıya olduğunu biliyorum. Ama burada sorun direnmektir. Direnirseniz sanatı, hayatı, demokrasiyi korursunuz. Burada söz konusu olan festivaldir. Siyasi bir oyun oynanmıyor burada. Bu nedenle Antalya halkı kendisini dünyaya tanıtan festivaline sahip çıkmalıdır.
*Hakın festivaline sahip çıkmasını isterken neyi kastettiniz?
**Bir kentin festivali o kent insanına emanettir. Demokratik ülkelerde bu böyledir. Bu anlamda festivale zarar verecek her şey halka zarar verecek demektir. Popülist iktidarların olduğu yerlerde bu daha da belirgindir. Bu anlamda dünyaca ciddiyeti olduğu kabul edilen Altın Portakal Film Festivali böyle kararlarla ciddiyetini kaybeder. Ve o zaman Antalya halkı da kaybeder. Halk sahip çıkmayacaksa adını Kültür Bakanlığı Festivali ya da Böcek Film Festivali koysunlar. Kültür Bakanlığı’na ve Belediyeye sesleniyorum; Festivali destekleyin ama üzerinden elinizi çekin. Siyasi rant hesaplarınızı festival üzerinden yapmayın.
*Tüm bu gelişmelerden sonra Festival Yönetimi tarafından arandınız mı?
**Evet arandım. Bana basına ve sosyal medyaya bir açıklama yapmadan 2 gün süreyle beklememi söylediler. Aynı şeyi jüri üyelerine de söylemişler. Ama böylesine sansür uygulamasının olduğu yerde neyi bekleyeceğiz ki? Sansür uygulanmış, demokrasi dışı bir uygulama yapılmış ve sonra da bekleyin bir çözüm bulacağız diyorlar. Ya bana iki satır yazıyla bile filmimin festvalden çekildiği bildirmekten imtina edilmiş, sadece kıymeti kendinden menkul bir zat tarafından telefonla bildirim yapılmış. Bu ayıptır. Hem de çok büyük bir ayıp…
*Bu sert tepkiler üzerine arandığınızda bir çözüm önerdiler mi?
**Evet, arandım ve bir çözüm önerildi. Filmim yarışma dışı kalacak ama festival kapsamındaki tüm günlerde halkın gösterimine sunulacakmış. Elbette kabul etmedim. Hem ön jüri elemesinden geçecek ve yarışmaya hak kazanacaksınız, sonra filminiz yarışmadan çok ayıplı şekilde çıkarılacak ve sonra gösretime alınmasını kabul edeceksiniz. Asla olmaz böyle bir şey.
NEJLA DEMİRCİ KİMDİR?
1971 Ağrı doğumlu. Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirdi. Uzun yıllar çeşitli hizmet sektörlerinde çalıştı. 1998 yılından bu yana resim yapıyor, yan flüt çalıyor. 2010 yılında endüstriyel kirliliğe teslim edilmiş Ergene Nehri için mücadele ederken, bu nehir hakkında bir belgesel film yapma kararı aldı. İlk belgeseli olan Gündöndü'nün sinemasal seyirliğin ötesine geçen bir yolculuğunun olması onu başka belgeseller yapmaya yöneltti. Bu günlerde belgesel film ile uğraşıyor.
Röportaj: Mehmet TALAY