Saadet Partisi Antalya İl Başkanı Ramazan Düzen, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Yılın başından itibaren iktidarın, ekonomiye bir hayal tüccarı edasıyla baktığını belirten Düzen, “Kurtarıcı misyonuyla, cebren ve hile ile getirilen bir bakanın; elindeki sihirli değnekle ekonomideki kötü gidişatı değiştirebileceği masalı anlatıldı hepimize. TÜİK, Mayıs ayı enflasyonunu açıkladı; TÜİK’e göre yıllık enflasyon yüzde 75,45! Son 22 yılın en yüksek enflasyonu! Yani enflasyonda bir rekor. Öyle de buna rağmen gerçeği yansıtmıyor. Çünkü, bağımsız bir kuruluş olan Enflasyon Araştırma Grubu'na göre (ENAG) ise; aynı enflasyonu yüzde 120 olarak açıklıyor. Yani son 30 yıllık dönemin en yüksek enflasyonu. Buna göre iktidar, maalesef enflasyonu düşük göstermenin hesap ve gayreti içerisindedir. Ekonomi yönetimi, kalkınma planları, tasarruf tedbirleri deyip durdunuz. Ama başarılı olamadı. Çarşıda yükselttiğiniz enflasyonu, masada düşürmeye çalışmak marifet değildir.  ‘Ben ekonomistim, ben ekonomistim’ diyebilirsiniz. Milletin yüzde 120 olarak yaşadığı hayat pahalılığını yüzde 75 olarak açıklamak bir ekonomistin yapacağı bir şey değildir” dedi. 

 

‘YÜKSEK ENFLASYONDA 3’ÜNCÜYÜZ’ 

“Türkiye dünyada enflasyonun en yüksek olduğu 3’üncü ülke durumundadır” diyen Düzen, şöyle devam etti: “Soruyoruz; nerede hesapladınız siz bu enflasyonu? Meclis lokantasında mı? diyerek; “Siz; bir asgari ücretlinin alım gücünü, üç - beş ayrı yerden maaş alan yandaşlarınızın alım gücüyle mi bir tutuyorsunuz! İlginçtir, her seferinde taze umut olarak bir bakan takdim ettiniz… Ama her seferinde gelen gideni arattı. Sonuç; enflasyon düşmedi ama ürünlerin kalitesi düştü. Ama ürünlerin gramajı düştü. Enflasyon düşmedi ama halkımızın gıda güvenliği riski doğdu. İktidarın miyobik politikaları yüzünden ülkemiz, dünyada enflasyonun en yüksek yaşandığı üçüncü ülke haline geldi. TÜİK’e göre bile Türkiye’de açıklanan enflasyon yüzde 75. Ama Zimbabwe’de yüzde 57, Kongo’da yüzde 46, Sierra Leone’da bile enflasyon yüzde 41. Merak ediyoruz, rantiyecilere bu üç aylık dönemde 364 milyar lira faiz ödemesi yaparken, faiz konusunda söyledikleriniz aklınıza hiç gelmiyor mu? Faiz’le ilgili ayetleri dilinden düşürmeyen, ‘Nass var! Nass var!’ diyen sizdiniz. Bugün bu ülkede faiz yüzde 50. Dünyada faizin en yüksek olduğu ülkeyiz. İyi de şimdi Nass nerede? Soruyoruz; ‘siz mi değiştiniz, nass’ın hükmü mü değişti!’ Biraz ağır kaçıyor ama iktidarın aklını başına alma zamanı geldi, geçiyor. Hatalı ve yanlış politikalarınızın maliyetinin farkında mısınız? Bu ülkede kişi başına tüketilen meyve-sebze miktarı bile düşüyor.”  

 

‘KULAK VERECEK İKTİDAR OLMALI’    

Başkan Düzen açıklamasını şöyle sürdürdü; “‘Bizden önce buzdolabı yoktu’ diyordunuz, diyelim ki öyle. Bugün siz varsınız, buzdolabı da var. Ancak, içinde meyve-sebze yok, et yok, kıyma yok, süt ve süt ürünleri yok, temel gıda ürünleri yok. Soğan üç yılda; 2 liradan 17 liraya çıkmış. Patates 2 liradan 21 liraya, domates 5 liradan 35 liraya yükselmiş. Pirinç 3 yıl içinde 40 lira, nohut 60 lira, kuru fasulye 70 lira artış göstermiş. Her kesimin mutfağına giren ürünlerden bahsediyorum arkadaşlar! Ejder meyvesinden değil! Son bir yılda et fiyatları yüzde 100 zamlanmış. Yemek yeme maliyeti yüzde 100 oranında artmış. Ben size milletimizin yaşadığı ekonomik bunalımı tarif etmeye çalışıyorum. Manda yoğurtlu, Medine hurmalı, kestane ballı bir karışımı değil. Bu seslenişe kulak verecek iktidar olmalıdır. Siz enflasyon oranını istediğiniz şekilde açıklayın. Milletimiz artık her şeyi görmektedir. Çünkü yaşadığı enflasyon, yani geçim darlığı, sizin açıkladığınız oranın kat be kat üstündedir. Sadece sıvı yağ bir yılda yüzde 170 zamlanmadı mı? Bekâr bir işçinin yaşam maliyeti 24 bin lirayı aşmadı mı? Ülkemizde yardıma muhtaç yoksul sayısı 20 milyonun üzerinde değil mi? Açlık sınırı asgari ücreti aşarak 20 bin liraya dayanmadı mı? Sormak lazım. Milletimiz, yaşayıp gördüğüne mi inansın, yoksa sizin algı politikalarınıza mı? Kur Korumalı Mevduat (KKM) diye ucube bir sistemi getiren bir Maliye Bakanımız vardı. Geldi, gözleri ışıl ışıldı, ‘Gözünüzü kapayın açın, her şey düzelecek’ dedi ve gitti. Sonuç ne oldu? Gözlerimiz açılınca korkutucu bir tablo ile karşılaştık. KKM’de öyle bir dönem var ki, tam bir vurgun dönemidir. Geçen yılın Haziran, Temmuz ve Ağustos ayları, korkunç kazançların elde edildiği dönem olmuştur. Vadenin üç ay olduğunu varsayarak sağlanan kazanca bakalım. Dolar, son üç ay itibariyle Haziranda yüzde 35, Temmuzda yüzde 39, Ağustosta yüzde 31 artmıştır. Peki bu üçer aylık dönemlerde, faiz geliri ortalama hangi düzeydeydi ve neden yalnızca yüzde 6,5 dolayındaydı. TL mevduatı tercih edene yüzde 6,5, KKM’ye geçene yüzde 35! Bu son derece çarpıcı bir gelir farkıdır. Başka bir ifade ile tam bir gelir vurgunudur. Bir önceki Maliye Bakanı kendi rekorunu kırdı gitti. Mevcut Maliye Bakanı da en yüksek enflasyonla rekor kırdı. Gelen gitti, sonra gelen önce gideni aratıyor. Başka bir sözümüz yok. Aziz milletimizin görmesi gereken bir başka husus daha var. Sizden toplanan vergi gelirleri 2 trilyon liraya yaklaştı. Bu iktidar hâlâ bütçe açığı veriyor. Bunların tasarruf tedbirine inanılmaz. Bunların verdiği vaatlere de güvenilmez. Bu kadar tasarruf tedbirlerine rağmen toplam ithalatın 51,7 milyar doları tüketim mallarından oluşuyorsa, burada bir yanlışlık var demektir. Millet ne kadar vergi öderse ödesin, bütçe o kadar açık vermelidir anlayışı yerleşmiş durumda. Bu anlayış, Ocak ayından itibaren bütçe açığını 691 milyara çıkarmıştır. İç borcu 2,3 trilyondan 3,2 trilyona yükseltmiştir! Kimler yapmıştır? ‘Ben ekonomistim’ diyenler. Sanki bir kurtuluş reçetesiymiş gibi Kur Korumalı Mevduatı başımıza bela edenler. Dün yüzde yüz karşı oldukları faizi, bugün yüzde 50’ye çıkaranlar! Enflasyonda yeni bir rekor kırdığında pişkin pişkin ‘En kötüsü geride kaldı’ diyenler! yüzde 75’lik enflasyon rekorunu bu şekilde ifade ediyorlar; en kötüsü geride kalmışmış… Ama en kötüsü nedir bilir misiniz? En kötüsü; evine giderken bir kilo meyve alamamaktır! Gelirinin bir kilo meyve almaya yetememesidir. En kötüsü; eşi ‘şu sebzeden de bir kilo al’ dediğinde ‘başka zaman alırız’ demek zorunda kalmaktır. En kötüsü; ufacık çocukların kantine gidip karnını doyuramamasıdır!  8,7 milyon vatandaşımızın kredi kartıyla geçiniyor ve kart borcunu ödemekte zorlanıyor olmasıdır. Bireysel kredi kart borçlarının yüzde 22,9’unun ödenemediği için faize bırakılıyor olmasıdır. Yani her beş kart sahibinden birinin, faize esir olmasıdır.” (Saadet Partisi Bülten) 

 

MİT'ten sahte baz istasyonu operasyonu; 7 tutuklama
MİT'ten sahte baz istasyonu operasyonu; 7 tutuklama
İçeriği Görüntüle

Kaynak: ---