Antalya’da bir devlet kurumunda güvenlik görevlisi olarak çalışan Burak Erbaş, çocukluk hayalini gerçeğe dönüştürerek ilk romanı ‘Rozetin Ağırlığı’nı okuyucusuyla buluşturdu. Polisiye türündeki eser, seri cinayetler üzerinden ‘rozetin ağırlığını’ sorgulayan kurgusuyla dikkat çekiyor. Yazarlığın çocukluk hayali olduğunu belirten Erbaş, geçmişte farklı türlerde eserler kaleme aldığını ancak yayımlama cesareti bulamadığını söyledi. “Bilim kurgu romanım bile vardı ama hepsi rafa kalktı” diyen Erbaş, polisiye türüne yönelmesinde eşinin teşvikinin büyük rol oynadığını şöyle ifade etti: “Eşim hem polisiye türünü sevdiğimi hem de daha önce roman denemelerim olduğunu bildiği için bana ‘neden polisiye yazmıyorsun’ dedi. Onun desteğiyle Rozetin Ağırlığı ortaya çıktı.”
Gerçekçi yöntemler, hayali olaylar
Romanın kurgusunda gerçek hayattan birebir alınmış bir unsur bulunmadığını vurgulayan Erbaş, olay örgüsünün tamamen hayal ürünü olduğunu belirtti. Ancak cinayet soruşturmalarındaki yöntemleri olabildiğince gerçekçi aktarmak için yoğun araştırmalar yaptığını da ekledi. Başkarakter Başkomiser Oğuz’u adaletli, merhametli ve duygusal bir kahraman olarak tasarlayan Erbaş, karakterle güçlü bir bağ kurduğunu, “Oğuz’a kendimi öyle kaptırdım ki kitabın sonunda adeta onunla birlikte ağladım” sözleriyle dile getirdi. Romanın temel sorularından biri “Rozet kime ağır geldi?” Yazar bu temanın özel bir anlamı olduğunu şöyle aktardı: “Başkarakterimiz polis, ancak cinayeti işleyenlerden biri de polis. Rozet, görev icabı da ağır gelebilir, işlenen bir cinayetle de ağır gelebilir; aşkla yapılan bir ihanetle de. Bu ağırlığı farklı açılardan göstermeye çalıştım.” Romanın mekanları arasında Lüleburgaz ve Antakya Kilisesi öne çıkıyor. Lüleburgaz’ın kendi doğup büyüdüğü şehir olduğunu belirten Erbaş, Antakya Kilisesi’ni ise Hristiyanlık dünyasındaki önemi nedeniyle seçtiğini anlattı. “Google Street View üzerinden sokak sokak gezerek Antakya’yı betimlemeye çalıştım” diyen yazar Burak Erbaş, mekan kurgusunda hem gözlemlerinden hem de araştırmalarından yararlandığını söyledi. Mesleği ile yazarlığını ayrı gördüğünü belirten Erbaş, güvenlik görevlisi olmasının kalemine istemsizce koruma içgüdüsü kattığını ifade etti. Erbaş, Polisiye edebiyatında genç bir yazar olarak Türk okurlarına yeni bir bakış açısı sunmayı hedeflediğini de dile getirdi.
Yayımlama sürecinde maddi zorluk
İlk kitabını yayımlarken en büyük zorluğun maddiyat olduğunu söyleyen Burak Erbaş, “Yazmak zor, diyordum. Ama yayımlama sürecine girince asıl zorluğun orada olduğunu gördüm” dedi. KDY ile çalıştığını ancak kitabını kendi imkanlarıyla büyük yayınevlerinden çıkarmayı hayal ettiğini ekledi. Rozetin Ağırlığı ile okuyuculara bir cinayet şube polisinin yaşadığı psikolojik ağırlığı hissettirmek isteyen Erbaş, aynı zamanda “İnsanın en büyük tesellisinin annesinin sevgisi olduğunu” da romanında işlediğini söyledi. Şu an ikinci romanı için araştırmalar yaptığını belirten yazar, Başkomiser Oğuz’un ilerleyen kitaplarda yeniden yer alabileceğini kaydederek şunları aktardı: “Ben fantastik bilim kurgu, polisiye cinayet ve tarih romanlarının bağımlısıyım diyebilirim. Ancak söz konusu yazarlık olunca tarih biraz daha geri planda kalıyor. Çünkü o gerçekten bu işin erbabı büyük profesörlerin yapması gereken bir iş örneğin İlber Ortaylı hocamız gibi. Bilim kurgu belki olabilir. Daha önce de belirttiğim gibi mevcutta böyle bir roman yazıyordum ve yarıda bıraktım. Belki onu tamamlayabilirim ama ağırlıklı olarak önceliğim Polisiye olacaktır. Yaşlandığım zaman son bir kitap yazacağım otobiyografim olacak. Onun haricinde bir tür düşünmüyorum.”