Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) Antalya İl Başkanı Mine Yavuz, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü dolayısıyla değerlendirmelerde bulundu. Yavuz, şiddetin kadınlara yönelik olarak ortadan kalkmasının sadece kadınların değil, tüm ezilen sınıfların emperyalizme, feodalizme ve şovenizme karşı vereceği bir sınıf mücadelesiyle mümkün olduğunu belirtti. Başkan Yavuz, 25 Kasım'ın, 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti'nde faşist General Trujillo'nun yönetimindeki askeri diktatörlüğe karşı mücadele eden ve faşist güçler tarafından vahşice katledilen Mirabal Kardeşler'in anısına ithafen bir gün olarak belirlendiğini hatırlattı. Yavuz, Mirabal Kardeşler’in, devrimci mücadelede hayatlarını kaybeden üç kadın aktivist olarak kadının direnişinin ve devrimci mücadelesinin simgesi haline geldiğini dile getirdi. Bu günün yalnızca kadına yönelik şiddetle değil, aynı zamanda emperyalizme karşı verilen direnişin de bir sembolü olduğuna dikkat çekti. “25 Kasım, sadece kadına yönelik şiddeti gündeme getiren bir gün değil, aynı zamanda tüm ezilen sınıfların tarihinde bir sınıf mücadelesinin simgesidir” diyen Yavuz, bu yüzyılda kadına yönelik şiddete karşı mücadelenin yalnızca cinsiyetler arası bir mücadele olarak algılanmaması gerektiğini vurguladı. Yavuz, “Kadına yönelik güçlü bir mücadele vermek, aynı zamanda feodalizme, şovenizme ve emperyalizme karşı devrimci mücadele vermek demektir” ifadelerini kullandı.
‘Özgür ve eşit bir toplum için’
Mine Yavuz, 1981 yılında Dominik Cumhuriyeti’nde devrimci kadınlarca örgütlenen Latin Amerika Kadın Kurultayı tarafından ilan edilen 25 Kasım’ın, 1985 yılında Birleşmiş Milletler tarafından Kadına Yönelik Şiddetin Yok Edilmesi İçin Uluslararası Mücadele Günü olarak kabul edilmesinin ardından içeriğinin nasıl boşaltıldığını ve burjuva feminizminin bu mücadelenin içine nasıl yerleştirildiğini eleştirdi. Yavuz, insanlığın 2 milyon yıllık tarihinde yalnızca son 10 bin yılda ezildiğini ve bu ezilmenin kökeninin sadece erkek cinsiyetine düşmanlık olmadığını, tüm ezilen sınıfların ve halkların karşı karşıya kaldığı sömürünün bir sonucu olduğunu ifade etti. Kadına yönelik şiddete karşı mücadelenin, toplumdaki egemen sınıfların tahakkümüne son vermek için devrimci bir mücadeleye dikkat çektiğini vurgulayan Yavuz, bu mücadelenin aynı zamanda yeni bir toplumsal düzen inşa etme mücadelesi olduğunu belirtti. “İlk olarak bir avuç azınlığın tahakkümünü sona erdirerek, ardından sınıfların ve ezen ile ezilenin olmadığı, özgür ve eşit bir toplum için mücadele etmek demektir” şeklinde konuştu.
‘Herkes mücadele etmeli’
Türkiye’nin bugünkü koşullarında kadına yönelik şiddete karşı mücadelenin, laiklik, özgürlük, demokrasi ve komünist özgürlük için verilen bir mücadeleye dönüştüğünü belirten Yavuz, “Ortaçağcı gericiliğe, feodalizmin kalıntılarına ve tefeci-bezirgân sermayeye karşı kadın hakları için mücadele etmek demektir” dedi. Mine Yavuz, kadına yönelik şiddete karşı mücadele verirken aynı zamanda tüm ezilenlerin ve halkların mücadelesine omuz vereceklerini ve bu mücadelenin, kadınların ve tüm toplumun özgürlüğü için büyük bir sorumluluk taşıdığını ifade etti. “Kadınların özgürlüğü, işçi sınıfının özgürlüğünden bağımsız değildir. Kadın-erkek omuz omuza, birlikte bu mücadeleyi yürüteceğiz” diyen Yavuz, son olarak kadına yönelik şiddete karşı mücadelenin sadece bir kadın meselesi olmadığını, tüm insanlığın ortak mücadelesi olduğunu söyledi.