Antalya’da her seçimde yüzde 60’lar civarındaki oy potansiyeliyle ‘CHP’nin kalesi’ olarak nitelendirilen Konyaaltı Belediyesi, son yerel seçimlerde en çok konuşulan, tartışılan belediye oldu. Bunun en büyük sebebi ise 20 civarında aday adayının yarıştığı süreçte son anda genel merkez tarafından aday gösterilen Cem Kotan’dı. 20 yılı aşkın süredir CHP içerisinde yeralan, gençlik kolları başkanlığı, meclis üyeliği yapan, partinin her etkinliğinde yeralan ve kelimenin tam anlamıyla bir emekçi olan Cem Kotan’ın Konyaaltı’na başkan adayı olarak açıklanması, başta aday adayları olmak üzere bir takım kişilerin yoğun tepkilerine neden oldu. Seçim sürecinde başlayan ağır eleştiri ve suçlamalar, kısmen ilk başlardaki ivmesini kaybetse de bugünlere kadar aralıksız devam etti. Kotan, son olarak geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen işten çıkarmalarla bir kez daha malum çevrelerin eleştiri tahtasına oturtuldu. Bu süreçte ağır itham ve suçlamaları parti ilçe örgütünde yaptığı basın toplantısında belgelerle çürüten, Başkan Kotan bir yandan da görevi devraldığında karşılaştığı olumsuz mali tabloyu düzeltmenin yollarını aramaya başladı. Belediyede iğneden ipliğe yoğun bir tasarruf hamlesi başlatan Konyaaltı Belediye Başkanı Cem Kotan, adaylık sürecinden bugüne kadar yaşadıklarıyla ilgili düşüncelerini ilk kez Akdeniz Manşet’le paylaştı.
*İsterseniz önce şu ‘aile içi’ eleştirilerden başlayalım. Başladığınız günden bu yana sizi eleştirenlerin hep kendi partililerinizin olması nasıl hissettiriyor?
Ben onların aile içinden olduğunu düşünmüyorum şahsen. Özellikle belediye başkan adaylığım resmileştikten sonra ahlaksız bir şekilde üzerime gelenler oldu. Telefonlardan mesaj yağmuruna tutanlar oldu. Bunların hiçbirisinin aile içinden olduğunu düşünmüyorum. Ki çoğu zaten başka partilerden gelmiş, sonradan CHP’li olmuş kişiler. Bu parti savaş meydanlarında kurulmuş bir parti. Bunun sorumluluğunu taşımak o kadar kolay değil.
*‘Bu adam kim, nereden çıktı, CHP’de kimse tanımıyor’ filan diyenler oldu.
Onu diyen adam 5 yıldır bu partide. Ya da 10 parti değiştirdikten sonra CHP’ye gelmiş. Veya siyasete sadece parti rozetiyle bakan insanlar. Tabi içlerinde liyakatli, bizim gibi gerçek partililer de vardı ve onlar da zaten adaylığımız resmileştikten sonraki süreçte yanımızda olup destek verdiler. Sonuçta herkes konuştuğu lafın esiridir. Şu geçen sürede çok şey konuşuldu, yazıldı, çizildi. Hakkımda taciz suçlamaları ulusal basında dahi yer aldı. Onlara yanıt verdim, iddialarını belgelerle çürüttüm. Yok kayyım atanacak yok şu olacak vs. hala dedikodu, algı mekanizmalarıyla üzerime geliyorlar. Siyasetin içerisinde yuvalanmış bu hizipçi takımı her hafta bir dedikodu üretmeye devam ediyor. Durmuyorlar çünkü bundan besleniyorlar.
‘YAYGARACILAR BİRKAÇ ZÜBÜKZADE’
Bakmayın siz o kadar ses çıkardıklarına. Adaylığım açıklandıktan sonraki süreçte CHP Konyaaltı örgütüm, il örgütüm, genel merkez, gençlik ve kadın kolları hepsi benimle sahada çalıştı. Hepsine müteşekkirim. Onlar hep yanımda oldular. Yaygara çıkaran birkaç zübükzade dışında hepsi destek oldular. Bunların dertleri vatandaş değil ki. İnsanların ev alması, araba alması hayal olmuş. Evine ekmek götüremez hale gelmiş umurlarında değil. Sen bunları eleştireceğine Cem Kotan’a saldırıyorsun. Sadece ve sadece egolarını tatmin peşindeler. CHP’nin demokratik yapısını kişisel egoları uğruna kullanıyorlar maalesef. Aslında bunları kimse ciddiye almıyor. Bunun da farkındalar ve algı yaratarak kendilerini ciddiye aldırmaya çalışıyorlar. Geçmişte bu partinin il başkanlığını yapmış birine “Nereden geldi bu adam” diyenler, şimdi de gençlik kolları başkanlığı yapmış, yıllarca sahada verilen her görevi yerine getirmiş bana “Nereden geldi bu” diyorlar. Asıl sen nereden geldin? 4-5 yıllık partili buraya oturduğunda sorun olmadı da 20 yıllık CHP’li Cem KOTAN oturduğunda mı sorun oluyor. Kusura bakma da sen ticaretinle, işlerinle uğraşırken Cem Kotan sokaklarda partinin bayrağını sallıyordu. Böyle bir dünya yok. Herkes haddini bilecek. Ben haddimi biliyorum.
*Bu psikolojinizi nasıl etkiliyor ?
Etkiliyor doğal olarak. Belediye olarak uğraşmamız gereken bir çok sorun var. Sonuçta 1500’e yakın insan çalıştırıyorsunuz. Yapılması gereken hizmetler var. Sayıştay’ı var, denetimi var, vatandaştan gelen talepler var. Bunların hepsiyle tek tek ilgilenmek zorundasınız. Haliyle dedikodulara artık kulaklarımızı kapatıyoruz. İnanın kendime ayırabildiğim tek vakit ailemle birlikte olduğum zamanlar. Evde ne siyaset ne belediye hakkında hiç konuşmayız. Eşim sosyolog. Dolayısıyla ev benim için bir nefes alma alanı. Oğlum Canali ile eşimle bu kısıtlı zamanı en verimli şekilde değerlendirmeye çalışıyorum. Siyasetle, belediyeyle hiç ilgilenmemesine rağmen bu süreçte eşim de olumsuz etkilendi. Sahte dava dosyaları, iftiralar, karalamalar vs.. Her sabah farklı bir ithamla, dedikoduyla karşılaşıyorduk. Her türlü saçmalık, ahlaksızlık.. Hepsiyle yargıda hesaplaşıyorum. Bu tür insanların gözünü makam bürümüş. İyi ki de buralara gelememişler. Bu makama otursalardı ne yapacaklarını inanın kestiremiyorum.
*Sizin ifadenizle, belli bir çevre de olsa bunca eleştiri, tartışma arasında görevinizi yapmakta zorlanıyor musunuz?
Benim geçmişten gelen belediyecilik tecrübelerim olmasaydı çok zor olurdu. 20 yıllık siyasi geçmişime, belediyecilikteki tecrübe ve birikimime dayanarak bu zorluğu aşıyorum. Sokaklarda bayrak da astık, yeri geldi gözaltına da alındık ama doğru bildiğimizden hiçbir zaman şaşmadık. Ülkemizi, bayrağımız, vatanımızı, Cumhuriyet Halk Partisi’ni ve halkımızı çok seviyoruz. Biz kendimizi Cumhuriyet Halk Partisi’ne, Konyaaltı halkına emanet ettik. Onlar bize sahip çıktı, biz onlara sahip çıktık. Şimdi de tüm olumsuz şartlara rağmen temel hizmetlerimizi yapıyoruz, projelerimizi geliştiriyoruz. Sorumluluğumuzu aksatmadan yerine getirmeye çalışıyoruz.
*En son personel çıkarılması olayında da yine partinize mensup kişiler tarafından ağır eleştirildiniz/eleştiriliyorsunuz..
Üniversitedeyken bir hocamızın çok iyi bir lafı vardı; Yerel yöneticiliğin en önemli noktası, partizanlık yapmayacaksın. Bu cümleyi asla unutmadım. Göreve geldiğimden beri asla partizanlık yapmadım. Herhangi bir karar noktasında ‘bu bizim partilimiz şu partilimiz değil’ yaklaşımım olmadı. Zaten ben göreve gelmeden önce son iki ayın maaşları hep kredilerle ödenmiş, kullanmam gereken kredinin yüzde 60’ı kullanılmış filandı. Göreve başladığımızda gördük ki, bir masada 5 kişi oturuyor. Böyle bir şey olabilir mi? Hangi akılla yönetilmiş burası ? Yani buranın hangi partide olduğu veya benim partilim olması da önemli değil. Gerçekçi bakmak lazım meseleye. CHP’nin en büyük değeri meseleye gerçekçi bakmaktır. Ülkesine, vatanına, bayrağına sadık bireyler yetiştirmektir. Biz bu yapının içinde yetiştik. Ama maalesef ki belediyeyi böyle bulduk. Personel çıkarma olayına gelince, bu zaten bizimle alakalı bir şey değil. Biz gelmeden kısa bir süre önce personel olarak zaten tıka basa dolmuş belediyeye bizden önceki arkadaşlar giderayak 67 personel almış. Bunların bir kısmı dışardan, bir kısmı da taşerondan kadroya geçirilerek yapılmış. Sen bunu nasıl yaparsın. Neticede bu durum Sayıştay denetimine takılıyor, olumsuz bakılıyor. Ve görüş bildiriliyor. Ben bunu uygulamak zorunda kaldım. Gerekli açıklamaları da yaparak. Oysa bunun sorumluları bir cevap bile vermediler. Çıkarılan arkadaşlara da durumu izah ettim ama onlar belediye önünde çadır kurma yoluna gittiler. Ne gariptir ki, bu durumun sorumlusu olan ve şimdiye kadar bir açıklama yapmayan bizden önceki başkan Semih Esen 5-10 dakika sonra çadıra gelip bu arkadaşlara destek beyanlarında bulunuyor. İşin komik tarafı, bir de alkış alıyor. Ya arkadaş sizi bu duruma düşüren zaten o. Sonrasında da bu arkadaşlar, “Cem Başkanın ilk başta bize söyledikleri geçerli ise çadırı kaldıracağız dediler ben de tamam dedim.”
‘BİR TEK PERSONEL ALMADIM’
*Belediyenin ciddi bir mali kriz içerisinde olduğunu söylüyorsunuz ki, ilk aylarda kamuoyuna da yansıyan maaş krizleri filan oldu. Bunu nasıl aştınız veya aşıyorsunuz?
Maaşını ödeyemediğiniz personeli çalıştıramazsınız. Dolayısıyla ben bir risk aldım. Ya siyaset deyip her şeyin olduğu gibi devam etmesine göz yumacaktım ya da gerçek bir belediyecilik yaparak Konyaaltı’nın layık olduğu hizmetleri gerçekleştirebilmek için bir adım atmalıydım. Ben de siyasete sırtımı döndüm ve halka kendimi emanet ettim. Kamunun yararı için elimden geleni yaptım. Örneğin; göreve gelir gelmez ciddi bir tasarruf hamlesi başlattım. Şuanda 500 milyon TL civarında tasarruf sağladım. Geldiğimde yüzlerce araç vardı şuan 34 araç var ve hizmet devam ediyor. 1800 küsur personel vardı şuan 1400 personel var ve hizmet yürütülüyor. Demek ki yapılabiliyormuş. Milyonlarca liralık yakıt, araç insan kaynağı tasarrufu yaptık/yapıyoruz. İçtiğimiz çaydan bile tasarruf etme kararı aldık. Ben ülkedeki ekonomik krizin giderek daha da derinleşeceğini daha koltuğa oturduğum ilk günden beri biliyordum. Fakat belediyenin bu kadar olumsuz bir süreçte olduğunu bilmiyordum. Geçen bir programda o arkadaş çıkıp diyor ki, “Arkadaş 200 tane personel fazla almışım da ne olmuş..” Ya arkadaş sen bunu diyemezsin. Fazla aldım ne demek. Ben göreve geldiğimden beri bir tane personel alımı yapmadım. Sadece engelli kadrosunda boşluk vardı ve 10 tane engelli personel aldık. Başka yok. Bu yüzden ben siyasi olarak bedel ödüyorum.
‘SADECE BİZ KONUŞULUYORUZ’
Sonuç olarak biz bunları yaparken hala buradan medet umanlar, hala buradan bir şeyler bekleyenler hala ahlaksızca çiğ propaganda yapmaya devam ediyorlar. Umurumda bile değil. Ben hizmete odaklıyım. Şuan zaten her şey da gayet iyi gidiyor. İmkânlarımız ölçüsünde ne yapabilirsek onu yapmaya, proje geliştirmeye devam ediyoruz. Yakında 5’inci kreşimizi açacağız mesela. Mali açıdan şartlarımız giderek iyileşiyor. Şuanda 3-6-9-12 aylık planlarımızı yapıyoruz.
Belediyecilik öyle bir şey ki, mesela sizin kasanızda asgari 3 aylık personel maaşınızın olması lazım. Ayriyeten de, projeleriniz için kaynak yaratmanız lazım. Fakat biz göreve gelir gelmez önce ve sadece personelin maaşını düşünmek durumunda kaldık. Böyle belediyecilik yapılır mı? Eylül ayından beri yüzde 40 kesintiyle uğraşıyorum. Eylülden beri biz bu yüzde 40 açığı da kapatma çabasındayız. Maaşlarda gecikme olur, bütün belediyelerde oluyor da. Ama sadece Konyaaltı konuşuluyor nedense. Bu art niyetten başka bir şey değil. Şuan sadece memurlarımızın SDS’sinde (Sosyal Denge Sözleşmesi) gecikme var. Bir de taşeronlar bir maaş geriden geliyor. Bunun dışında tüm ödemelerimizi yaptık. Sadece biz konuşuluyoruz. Niye çünkü burası zayıf halka olarak görülüyor. Oysa değil. Konyaaltı güçlü bir yer ve bunların üstesinden gelir.
‘TEK AMACIM HALKA HİZMET’
*Bu arada sizi genelde dışarda, sokakta, halkın içinde görüyoruz.
Evet, her sabah yürüyüşe çıkıyorum. Seçim öncesi verdiğim sözün gereğini yerine getiriyor, vatandaşlarımızla her fırsatta içi çe olmaya devam ediyorum. Başında da dediğim gibi ben yüzümü halka çevirdim. Siyaset zaten bize bir görev verdi, bundan sonrası tek amacım var o da halkımıza layık olduğu hizmeti vermek. Bu nedenle çamurlarla, iftiralarla, dedikodularla uğraşacak ne zamanım ne de sabrım yok. Sokak sokak geziyorum. Esnaf ziyaretleri yapıyorum. Parkta, kafede rastlaştığım vatandaşlarla sohbet ediyor, sorunları, talepleri dinliyor anında çözüm üretmeye çalışıyorum. Siyasetle uğraşmamızın sebebi de zaten bu. Sorunlara çözüm bulmak, hizmet etmek…
*Emeğe, emekçiye değer veren bir partiden belediye başkanı seçildiniz. Bu partiniz için gurur vesilesi olması lazımken eleştirilmenizi neye bağlıyorsunuz?
Maalesef Antalya siyaseti giderek sıkıntılı bir hale geldi. Gurur duyulacak şeyleri sanki utanç verecek bir şeymiş gibi yansıtanlar var. Buraya aday adayı olmuş hastalık derecesinde bazı insanlar var. İnanın bunların psikolojik tedaviye ihtiyaçları var. Bırakın belediye başkanlığını, bunları kamusal alanlara sokmamak lazım. Bu memlekette siyaseten bir yerlere aday olanların psikolojik teste tabi tutulması lazım aslında. Ve bir de yaş sınırlaması olmazı lazım bence. Gençlerin yolunun açılması lazım. Mesela ben belediyede bir çok genç arkadaşı birimlerinin müdürü yaptım. Liyakatına, becerilerine bakarak böyle değerlendirdim. Çatır çatır da hizmet yapıyorlar. Yapmaya çalıştığım şey belediyede ‘liyakat’ yapısını oluşturmak.